Sokağa çıkma yasağıyla birlikte yaşananları sosyal medyadan bir süre takip ettim. Ağlanacak halimize mi gülelim, gülünecek halimize mi ağlayalım bilemedim. Yanlışına, doğrusuna ve siyasi tarafına hiç değinmeyeceğim. Bizde olması gereken İnsani, ahlaki, İslami değerler ve Ümmeti Muhammed (S.A.V.) zihniyetiyle, davranışlarımızla ortaya çıkan fotoğrafın ne kadar uyuştuğunu elimizi vicdanlarımıza koyup değerlendirelim istiyorum.
Biraz mübalağa ederek zihinlerimizde canlandırabileceğimiz bir soruyla kendimizi bir yoklayalım isterseniz; Dünya üzerinde yaşamış ve ölmüş olanlara iki gün mezarlarından çıkıp evlerine gitme fırsatı verilseydi içlerinden biri market ya da fırına uğrar mıydı? Bu sorunun cevabı Ayeti kerimeler ve Hadisi şeriflerle belli olsa da, böyle bir şeyin mümkün olamayacağı için soruyu günümüze uyarlayarak farklı bir açıdan yenileyeceğim;
İki gün çıkmadan kalmak zorunda olduğumuz evlerimize erzak hazırlığına düştüğümüz telaşımızla, Ne zaman karşılaşacağımızı bilmediğimiz, ölümle gireceğimiz mezar ve ebedi kalmak zorunda olduğumuz ahiret yurdu için yapmadığımız hazırlıklara ve vurdumduymazlığa verebilecek cevabı olan var mı? Üstelik covit 19 salgınıyla zorlu bir imtihan sürecinin ortasındayken. Uymamız gereken tedbirler belliyken. Zevki ihtiyaçlarımızla, zorunlu ihtiyaçlar hangi ara bir tutulur oldu? Bu nasıl bir yokluk ki, sokağa çıkma yasağı olmayan şehirlerimizde bile kuyruklar oluştu?
Yemekten içmekten kesilelim, bırakalım dünya kendi kendine dönmeyi sürdürsün demiyorum yanlış anlaşılmasın. Kıymet değerlendirmesini iyi yapalım diyorum. Ne zaman ki kaybettiğimiz değerler kıymetli oluyor, bazı değerlerimizi kaybetmeden önce kıymetini bilelim diyorum. Bu sağlığımızın ve hayatın değerini iyi anlayalım ve ona göre yaşayalım diyorum.
Öyle günlerdeyiz ki herkes gönlündeki değer neyse onun kıymetini anlıyor ve özlem duyuyor. Yazımın başlığı bile kimilerine komik, kimilerine ürkütücü, kimilerine de düşündürücü gelecek. Biliyorum, sesimi herkese duyurmak istesem de sadece duymak isteyenler duyacak. Kimi okuyacak kimi, göz gezdirip bırakacak. Kimileri Kabe’sini, cemaatle kıldığı namazları özlemeyi sürdürecek, kimileri de diskosuna, barına hasret kalacak. Lakin kardeşlerim gerçek şu ki her birimizin sınavı sürüyor ve sürecek. Üstelik saat durmadan işliyor ve herkes için bir gün sınavın bitiş zili çalacak.
Gelin hep birlikte bu günlerimizin kıymetini bilelim. Haylaz talebeler gibi dersi terk etmeyelim, zoraki de olsa girdiğimiz bu salgın dersinde bari camdan dışarıyı seyretmeyelim. Soruları okuyalım, hiç yapamazsak okumayı deneyelim ve çözebildiğimiz kadar soru çözelim.
Evet, mezarlıklardan servislere binip AVM lere gidilmeyeceğini bildiğimiz gibi, bu günlerimizin de bir daha geri gelmeyeceğini biliyoruz. O halde hayatımızı bu gerçeğe göre şekillendirmemize engel olan şey ne? Bir düşünelim derim. Vesselam.