Mevlana’yı anlamak

Adem Turan

1207 yılında, bugünün Afganistan topraklarında olan Belh şehrinde doğmuştur. Asıl adı Celaleddin Muhammed, en yaygın ünvanı ise; Mevlana Celaleddin Rumi’dir. ‘Mevlana’; “Efendi”, “sahip ve dostumuz” demektir. “Romalı” anlamındaki ‘Rumi’ sıfatı ise, Mevlana’nın yaşadığı devire göre iki yüz sene evvelinden çoğunluğu Türkler’e geçmiş olmasına rağmen, o devirlerde Anadolu’nun ‘Diyar-ı Rum’ olarak anılıyor olmasındandır.

Mevlana’nın babası, kendi devrinin önemli alimlerinden hatta ‘Sultanül-Ulema’ olarak anılan Bahaeddin Veled’, annesi ise Mümine Hatun’dur. Hicret yolunda karşılaştığı çeşitli alimlerden istifade etti ise de Mevlana’yı asıl yetiştiren, onun gerçek ve ilk hocası babasıdır.

Mevlana ve ailesi, yaklaşan Moğol istilasından uzaklaşmak nedeniyle Belh’ten ayrılmışlar (1221); Nişapur (İran), Bağdat, -hac için- Medine Mekke, Kudüs Şam Halep, Malatya Erzincan Sivas Kayseri Niğde üzerinden Konya’ya gelmiştir. Ancak -bir rivayete göre Saltanatın başşehri Konya’dan ayrılarak- Karaman’a varıp oraya yerleşmişlerdir. 6-7 sene Karaman’da kaldıktan sonra, devrin Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine ilim ve sohbet mekanını Konya’ya taşımıştır.

1231 yılında Bahaeddin Veled vefat edince, Mevlana henüz 24 yaşında olmasına rağmen ders ve fetva verecek ilmi birikime sahip olduğundan dergahın başına geçti. Daha önce gece gündüz ibadet eden ve din ilimleri okutan Mevlana, Şems’le tanıştıktan sonra köklü görüş değişiklikleri gösterir oldu; “Her şeyden önemlisi insanların gönlüne girmek ve insanın kendini tanımasıdır. İbadetlerde sadece şekil ve tarzı değil gayeyi de gözetmeliyiz.

XIII. yüzyılda yaşamış bir mutasavvıf olan Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin tasavvufi düşünce ve anlayışı evrensel ölçüde yaygındır. Bugün Doğu’dan Batı’ya tüm dünyada bir “Rumi Fenomeni” ile karşı karşıyayız. 2007 yılı Mevlânâ’nın doğumunun sekiz yüzüncü yılı olması sebebiyle UNESCO tarafından dünya düşünce tarihinin önemli unsurlarından kabul edilerek, barış, sevgi ve hoşgörü adına “Dünyada Mevlana yılı” olarak ilan edilmiştir. Varlığı en iyi şekilde anlayıp yorumlayan ve insanlığa sunan Mevlana, insanlığın dini, ahlaki, ilmi ve içtimai birçok açıdan oldukça fazla açmaz ve sıkıntılarının olduğu modern dünyada bu problemlere çözüm önerileri sunabilecek insanın kendisini bulabileceği yaklaşımlar ortaya koyacak bir rehberdir. XIII. yüzyıldan günümüze kadar gelen bu rehberlik günümüzde dinler ve kültürler arasında bir köprü olarak evrensel bir boyut kazanmıştır. Sekiz asırdır eser ve düşünceleri ile inanç ve kültür dünyamızda yaşayan Mevlana Celaleddin Rumi, global manada tüm dikkatleri üzerine çekmiş ve tefekkür dünyasında haklı bir şöhret ve önemli bir mevki edinmiştir. Dünyanın çok farklı bölgelerinden insanlar Mevlana aracılığı ile İslam’ı tanıyarak müslümanlığı tanımakta ve tercih edebilmektedir. İslâm dünyası ise, sevgi, hoşgörü ve samimiyet dolu bir dini yaşantı ve ruhi zenginlik için onun eserlerini ve düşüncelerini anlamaya çalışmaktadır.

ESERLERİ:

1-Mesnevi: İçinde 25 000’i aşkın beyit bulunan, düşünce ve tespitlerini anlattığı en önemli eseridir. (‘Mesnevi’ beyitlerden müteşekkil, uzun manzum eser, ‘Beyit’ ise, ‘kendi içinde kafiyeli iki mısra’ demektir.)

2-Divan-ı Kebir: İlahi aşk ve çeşitli konuların işlendiği, 50 bine yakın beyit ihtiva eden bir eseridir.

3-Fihi-Ma-Fih: Not edilen sohbetlerini içerir.

4- Mektubat: Devlet büyüklerine ve dostlarına yazdığı, onlara çeşitli görüşlerini aktardığı 147 adet mektuptan müteşekkildir.

Mevlana’nın vefat tarihini ise 17 Aralık 1273 olarak kaydedilmiştir. Konya’da metfun olup, bulunduğu yer müze olarak ziyaretçilerine her daim açıktır. Bize düşen ise kitaplarını okuyup istifade etmek gerekir.

Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.