Mevlâna Celâleddîn Rûmî’nin hoşuma giden güzel bir sözü var:
“Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!”
Nevşehir’in Kozaklı İlçesi’nde yeni düzenlenen meydandaki çeşmenin üst tarafında ‘Hz. Mevlâna’nın Yedi Öğüdü’nü görünce, bir Konyalı olarak hoşuma gitmiş ve dikkatimi çekmişti.
Allah Dostu Mevlâna Celâleddin’in yedi öğüdü şöyle:
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol!
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol!
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol!
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol!
Hoşgörülülükte deniz gibi ol!
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”
Bu yedi öğüdün her biri üzerinde uzun uzadıya durulması elbette gerekir. Kur’an ve hadislerden beslenen Hak Dostu Mevlâna, yedinci öğüdünde; mümin kullar ile müslümanların, diğer insanlar karşısında veya kendi içinde nasıl olması gerektiğini bize, gayet veciz bir şekilde ifade ediyor. Bu atasözünü “İnsanlar nasıl bir kişiliğe sahipse o şekilde gözükmelidir veya nasıl gözüküyorlarsa ona yakışır olmalıdırlar. Aksi takdirde iyi insanlar ise kıymetleri bilinmez, kötü kimseler ise haddinden fazla kıymet kazanırlar ve zarara uğratırlar” şeklinde yorumlayanlar da var.
Hollanda’da 1967 yılında İslâm’la müşerref olan ve Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerif’ini Hollandaca’ya tercüme eden araştırmacı-yazar Abdulvahid van Bommel, “Konya Kriterleri” adlı risalesinde; yedinci öğüdü şöyle yorumluyor: “Mevlâna’nın bu büyüleyici sözü, her şart altında tamamen ‘kendimiz olmamız’ gerektiğini hatırlatır. Fakat bu her zaman mümkün değildir. Aynı şekilde başkalarının bize koştuğu diğer şartları da tamamen yerine getirmeliyiz. Dürüstlükteki eksikliğimiz bizi unufak edecek. Dışımızla içimizi aynı hizaya getirmek, kendi özbenliğimizi eğitmek ve hayata geçirmek, eşref-i mahkûkât olmamızın önemli bir yönüdür.” (Abdulwahab van Bommel, Konya Kriterleri, Türkevi Yayınları, Baskı: Mayıs 2012-Konya)
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Küresel Media ile Türk Medyasının makyajlayıp kütlelere “öcü!” gibi gösterip o kötü makyajlı yüzüyle insanlığa “korku” salındığı korana günlerinde; bazı ülke ve devlet başkanları, papağan gibi art arda şu beyanatta bulunmuşlardı: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
Dijitalizm’in ayak sesleri arasında duyduğumuz bu söz, ‘Tek Dünya Krallığı’ projesinin “Akıllı şehirler”, “Akıllı mahalleler”, Akıllı cadde ve sokaklar” ve “Akıllı evler” ile desteklendiği; küresel elit aileler ile şirketlerin ekonomik tetikçisi olan Elon Musk’un alçak yörüngede konuşlandırdığı binlerce alçak uydudan insanlığın başına ne musibetler açacak olan 5G - 6G’li insanlığın ‘nesne’ye dönüştürüleceği yeni bir dünya düzenine doğru yol alıyoruz.
Dijitalizm’in temelleri atılıyor
Kapitalizm’in boyunduruğu altında çıkartılan biyolojik saldırılar, aşılar, savaşlar, küresel ekonomik krizlerle yeni Dijital Dünya Düzeni’nin temelleri atılıyor. Merkez Bankaları Dijital Para birimi çoktan yürürlüğe girdi. Pilot bölge olarak seçilen ülkemizde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Dijital Türk Lirası’nı geçtiğimiz yıl (2022) test uygulamasına sokmuştu.
Para dahil gıda, sağlık, ulaşımda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İklim değişikliği öne sürülerek yeryzünde insan faaliyetlerinin sınırlandırılması ve dizayn edilmesi söz konusu. Gaziantep’in pilot bölge olarak seçildiği “Karbon ayak izi” projesi diğer büyük şehirler de yaygınlaştırılacak. Bu yeni dünya düzeninde ev alma, araba alma hayal olacak. Paylaşım Ekonomisi’yle “ev alma, kirala ve araba alma, kirala” yöntemiyle özel mülkiyet kısıtlanacak. Devlet eliyle büyük şirketlere meskenler yaptırılarak kiraya verilecek. İnsanlar evlerine,iş yerlerine veya bir başka yere giderken otomobil yerine “toplu ulaşım”a yönlendirilecek.
Bu Nötr İnsan Projesi’nde “GENDER” yazan dijital kimlikleriniz, blockchain tabanlı (puan hesaplı) dijital paralarınız (finans sisteminin dijital kimliğe bağlanması), evrensel temel geliriniz de olacak.
Karbon Vergisi Alınacak
Ayrıca önümüzdeki yıllarda Dünya’da iklimden kaynaklı küresel göç dalgası vuku bulacak. Türkiye bu göç dalgasını zaten haddiyle yaşıyor. İklim kaynaklı gıda problemiyle karşı karşıya kalınacak. Doğal gıdaların yerini “sentetik (yapay)” gıdalar alacak. “Dünya’da 1 milyar tarım çiftçisi olacağına 15 milyon endüstri çiftçisi olsun” denilerek 2050’ye kadar nüfusun %75’inin akıllı şehirlerde yaşama ön görüsü var.
Oldukları gibi görünmeyen siyasetçileri atın gitsin
Hiç oldukları gibi görünmeyen, göründükleri gibi olmayan, seçmenleri yalan vaatlerle aldatan ve kandıran siyasetçileri bir kenara bırakırsak bu ülkenin sosyologları, psikologları, felsefecileri ve finansçıları ne yapar? Niçin konuşmazlar, bu yeni dijital dünya düzenine eleştirel bakış açıları ya da özgün bir yaklaşımları yok mu?
Sosyal medyada “olduğu gibi görünen” veya “göründüğü gibi olan”ların sayısı ne kadar? Politikacılar, Mevlâna’nın bu yedinci kriterini her ağızlarına aldıklarında ya krater gibi yiyorlar ya da sakız gibi çiğniyorlar.
Kokuşmuşluk iç âlemde başlıyor.
Galiba asıl problem de orada.