Toplumun boş vakitlerini nasıl değerlendirdiklerine baktığınızda onların kalitesi adına pek çok ipucu bulabilirsiniz. Okulların tâtil olması ile küçük büyük öğrencilerin hatta öğretmenlerin neyse işte iş durumuna göre yaz sürecinde insanlar sene boyu olan yoğunluklarını biraz yavaşlatarak kendilerini dinlendirmek için her zamanki yaşayışlarından farklı bir takvim çizerler. Kendilerini eğlendirmek, hoşça vakit geçirmek düşüncesiyle önlerine sunulan çağın gereği eğlence merkezlerine veya eğlence seçeneklerine göre tercihler yaparak kimi zaman eğlendiklerine inanarak kendilerini daha çok yorarlar kimi zamanda eğlence kültürünün içinde ömür boyu pişman olacakları batağın içine saplanabilirler.
Bugünün eğlence şekilleri tamâmen Batı kaynaklı ve bizim kültürümüzle bağdaşmayan tarzdadır. Aslında eğlence ve dinlenme şekillerinin toplumlarının maddi ve mânevi kültürel yapısıyla doğrudan alâkası vardır. Bugün pek revaçta olan tiyatro, sinema, festival, şenlik, panayır, şölen, balo, parti vs. eğlenti şekilleri çok renkli ve çekici bir tarzda arzu endam ettiği için insanlar da ister istemez bu tarzdaki eğlentiyi meşru ve doğru olarak görme mecbûriyetinde bırakılıyorlar. Oysa bu tür eğlentilerin arka planında insanlar birçok değerini kaybettiklerinin farkında bile olamıyorlar. Genelde Batı’yı taklit edilerek icra edilen bu eğlence serüvenleri insanları mutlu edeyim derken belki ömür boyu mutsuz edecek hatta ebedi âlemlerini dahi hüsrâna sürükleyecek derekeye gelebiliyor.
Neredeyse içinde yetmiş iki milleti barındıracak bir târihsel medeniyete sâhip olan bir milletin evlatları olarak bizler sanki bir aşağılık kompleksimiz var gibi elin eğlenti şekillerini aldık kabul ettik diyebiliyoruz! Bu cidden üzücü bir durum! Sâdece üzücü olmakla kalsa o da iyi bir o kadar vahim tablolar da koyuyor önümüze bu meşru olmayan eğlenti şekilleri. Meselâ, üniversitelerin yılsonunda düzenledikleri eğlentiler veya mezuniyet törenleri apaçık ahlaksızlığın diz boyu icra edildiği mekanlar hâline geldi. Sene boyu çalışmanın karşılığı güya böylesi bir eğlenceyle kutlanıyor buralarda içkiler, dans, müzik bolca servis edilirken işlenen ahlaksız ve fuhuş sanki normal gibi sanki başka seçenekler yokmuş gibi gençlerin önüne sunuluyor ve teşvik ediliyor. Bunlar tasvip edilen eğlence şekilleri değildir ayrıca bizim kültürümüzle uzaktan yakından bağdaşır yanı da yoktur.
Bizim kültürümüzde hayâta damgasını vuran evlenme ve sünnet törenleri, yöresel panayırlar, etnik şölenler, pilav günleri, sürre alayları, esnaf alayları, donanma geceleri, Ramazan eğlenceleri, kandil geceleri kutlamaları, bayram günleri, hac uğurlama ve karşılama törenleri, Meddah, Hacivat Karagöz mizah oyunları, geçit törenleri, çeşitli şenlikler, kardeşlik günleri, toplumsal barış günleri, yardım konvoyu uğurlama törenleri gibi eğlentilerimiz unutulmamalı ve elden geldiğince yaşatmaya ve yaşamaya çalışılmalıdır. Yedi kıyada at koşturmuş muhteşem bir medeniyetin sâhibi bizler eskilerle öğünmeden öte şahsiyet körlemesine düşmeden mâziyi silmeden yeni eğlentiler ararken veya hoşça vakit geçirmenin yollarını ararken geçmişimizden ruhûmuzdan, özümüzden sıyrılmadan nasıl meşru eğlenebilirim diye kafa yormamız lâzım diye düşünüyoruz.
Târihsel gelişim seyri içinde o muhteşem medeniyetin içinde de yozlaşmalar baş göstermiş bugün olduğu gibi hatta ilk adımlar o zamanlardan atılmış. 16 yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da boş vakit geçirme yerleri olarak açılan kahvehâneler daha sonra aklı selim tarafından kıraathâne( = Okuma salonları) hâline dönüştürülmüş. Daha sonraki süreçlerde eğlenti merâkı katlanarak artmış ve artık zarûret durumuna dönüşmüştür. Özellikle de büyük baş denilen kesim eğlencesiz duramaz olmuştur. Zamanımıza kadar gelen süre içinde eğlence düşkünlüğü artmıştır. Televizyon, bilgisayar ve internetin renkli ve câzip dünyâsı herkesin boş vakitlerini almakla kalmamış var olan neredeyse tüm zamanlarını israf eden bir duruma getirmiştir insanları. Öyle ki insanlar günlük çalışmalarını bırakıp ya da aksatıp bu teknoloji hârikası(!) zaman çalma araçlarının başlarında beyinleri uyuşuk olarak eğlenmektedirler.
Günümüzde bizim yerimize düşünen teknoloji bizim tâtilde nereye gideceğimizi, nerede kalacağımıza, nerede mehtâbı izleyeceğimize bile kendisi karar veriyor bizim kafa yormamıza bile gerek kalmıyor. Aslında insanoğlu farkında olmadan önüne sunulan hayat tarzına sessizce teslim olmak yerine hayâtını sorgulama bilincinden dahi uzaklaştırılmakta. Yine insanlar bazen sevinçlerini ve coşkularını kutlamak bazen üzüntülerinden kurtulmak bazen da rahatlamak adına öylesine yanlış eğlence kültürlerini istemeden benimsiyorlar ki bu onlarda alışkanlık oluşturabiliyor. Bunlar insan hayâtında belki de pişman olunacak bir zararlı alışkanlık hâline gelebiliyor.
Uzun lafın kısası ne demek istediğimiz ortada! Tamam, günümüz eğlentisinin zararları ortada anladık diyeceksiniz ama eskiyle de bugün idâre edilmiyor o halde hâni seçenek diye düşünebilirsiniz. Fakat bunun cevâbını milletçe hep berâber düşünmemiz gerekli değil mi? Küçükler için, gençler için hatta büyükler içinde… Ancak bunu düşünürken geçmişe bakmadan mâziden dersler çıkarmadan geleceğe ayna tutacak eğlentiler bulunamaz diye de fikir yürütüyoruz. Hayâtın tadına varacak ve vardıracak, yaşantıdaki imtihan sırrını kavratacak, düşmanlığı bitirip kardeşliği haykıracak, kul olma zevkini taddıracak bilinçli ve birikimli eğlence şekilleri olsun diye arzu ediyoruz.
Hayırlı cumalar.
Bugünün eğlence şekilleri tamâmen Batı kaynaklı ve bizim kültürümüzle bağdaşmayan tarzdadır. Aslında eğlence ve dinlenme şekillerinin toplumlarının maddi ve mânevi kültürel yapısıyla doğrudan alâkası vardır. Bugün pek revaçta olan tiyatro, sinema, festival, şenlik, panayır, şölen, balo, parti vs. eğlenti şekilleri çok renkli ve çekici bir tarzda arzu endam ettiği için insanlar da ister istemez bu tarzdaki eğlentiyi meşru ve doğru olarak görme mecbûriyetinde bırakılıyorlar. Oysa bu tür eğlentilerin arka planında insanlar birçok değerini kaybettiklerinin farkında bile olamıyorlar. Genelde Batı’yı taklit edilerek icra edilen bu eğlence serüvenleri insanları mutlu edeyim derken belki ömür boyu mutsuz edecek hatta ebedi âlemlerini dahi hüsrâna sürükleyecek derekeye gelebiliyor.
Neredeyse içinde yetmiş iki milleti barındıracak bir târihsel medeniyete sâhip olan bir milletin evlatları olarak bizler sanki bir aşağılık kompleksimiz var gibi elin eğlenti şekillerini aldık kabul ettik diyebiliyoruz! Bu cidden üzücü bir durum! Sâdece üzücü olmakla kalsa o da iyi bir o kadar vahim tablolar da koyuyor önümüze bu meşru olmayan eğlenti şekilleri. Meselâ, üniversitelerin yılsonunda düzenledikleri eğlentiler veya mezuniyet törenleri apaçık ahlaksızlığın diz boyu icra edildiği mekanlar hâline geldi. Sene boyu çalışmanın karşılığı güya böylesi bir eğlenceyle kutlanıyor buralarda içkiler, dans, müzik bolca servis edilirken işlenen ahlaksız ve fuhuş sanki normal gibi sanki başka seçenekler yokmuş gibi gençlerin önüne sunuluyor ve teşvik ediliyor. Bunlar tasvip edilen eğlence şekilleri değildir ayrıca bizim kültürümüzle uzaktan yakından bağdaşır yanı da yoktur.
Bizim kültürümüzde hayâta damgasını vuran evlenme ve sünnet törenleri, yöresel panayırlar, etnik şölenler, pilav günleri, sürre alayları, esnaf alayları, donanma geceleri, Ramazan eğlenceleri, kandil geceleri kutlamaları, bayram günleri, hac uğurlama ve karşılama törenleri, Meddah, Hacivat Karagöz mizah oyunları, geçit törenleri, çeşitli şenlikler, kardeşlik günleri, toplumsal barış günleri, yardım konvoyu uğurlama törenleri gibi eğlentilerimiz unutulmamalı ve elden geldiğince yaşatmaya ve yaşamaya çalışılmalıdır. Yedi kıyada at koşturmuş muhteşem bir medeniyetin sâhibi bizler eskilerle öğünmeden öte şahsiyet körlemesine düşmeden mâziyi silmeden yeni eğlentiler ararken veya hoşça vakit geçirmenin yollarını ararken geçmişimizden ruhûmuzdan, özümüzden sıyrılmadan nasıl meşru eğlenebilirim diye kafa yormamız lâzım diye düşünüyoruz.
Târihsel gelişim seyri içinde o muhteşem medeniyetin içinde de yozlaşmalar baş göstermiş bugün olduğu gibi hatta ilk adımlar o zamanlardan atılmış. 16 yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da boş vakit geçirme yerleri olarak açılan kahvehâneler daha sonra aklı selim tarafından kıraathâne( = Okuma salonları) hâline dönüştürülmüş. Daha sonraki süreçlerde eğlenti merâkı katlanarak artmış ve artık zarûret durumuna dönüşmüştür. Özellikle de büyük baş denilen kesim eğlencesiz duramaz olmuştur. Zamanımıza kadar gelen süre içinde eğlence düşkünlüğü artmıştır. Televizyon, bilgisayar ve internetin renkli ve câzip dünyâsı herkesin boş vakitlerini almakla kalmamış var olan neredeyse tüm zamanlarını israf eden bir duruma getirmiştir insanları. Öyle ki insanlar günlük çalışmalarını bırakıp ya da aksatıp bu teknoloji hârikası(!) zaman çalma araçlarının başlarında beyinleri uyuşuk olarak eğlenmektedirler.
Günümüzde bizim yerimize düşünen teknoloji bizim tâtilde nereye gideceğimizi, nerede kalacağımıza, nerede mehtâbı izleyeceğimize bile kendisi karar veriyor bizim kafa yormamıza bile gerek kalmıyor. Aslında insanoğlu farkında olmadan önüne sunulan hayat tarzına sessizce teslim olmak yerine hayâtını sorgulama bilincinden dahi uzaklaştırılmakta. Yine insanlar bazen sevinçlerini ve coşkularını kutlamak bazen üzüntülerinden kurtulmak bazen da rahatlamak adına öylesine yanlış eğlence kültürlerini istemeden benimsiyorlar ki bu onlarda alışkanlık oluşturabiliyor. Bunlar insan hayâtında belki de pişman olunacak bir zararlı alışkanlık hâline gelebiliyor.
Uzun lafın kısası ne demek istediğimiz ortada! Tamam, günümüz eğlentisinin zararları ortada anladık diyeceksiniz ama eskiyle de bugün idâre edilmiyor o halde hâni seçenek diye düşünebilirsiniz. Fakat bunun cevâbını milletçe hep berâber düşünmemiz gerekli değil mi? Küçükler için, gençler için hatta büyükler içinde… Ancak bunu düşünürken geçmişe bakmadan mâziden dersler çıkarmadan geleceğe ayna tutacak eğlentiler bulunamaz diye de fikir yürütüyoruz. Hayâtın tadına varacak ve vardıracak, yaşantıdaki imtihan sırrını kavratacak, düşmanlığı bitirip kardeşliği haykıracak, kul olma zevkini taddıracak bilinçli ve birikimli eğlence şekilleri olsun diye arzu ediyoruz.
Hayırlı cumalar.