Mimar Dr. Mustafa Batu Kepekcioğlu’nun yarışmada birincilik ödülü olan “Alâeddin Höyüğü Arkeoparkı” adlı projede, Selçuklu Köşkü’nde koruyucu malzeme olarak cam kullanılıyor. Ucubeden sonra Alâeddin Tepesi’nin yeni simgesi olur mu? Konya kamuoyu ve halkımız, buna, proje uygulandıktan sonra karar verecek.
Geçmişi sekiz bin sene öncesine kadar uzanan Konya, şanlı bir maziye sahip olmasına rağmen kent siluetinde ne bir sur ne de bir tek burç görünmeyen Türkiye’deki yegâne tarihî şehirdir.
Tarihçi Yazar Ali Işık, “XX. Yüzyılın Başlarında Alâeddin Tepesi’nde Bir Tarih ve Medeniyet Talanı” başlıklı makalesinde, höyük üzerindeki talanın başlangıcının “Alâeddin Köşkü’nün terk edildiği XVII. yüzyıla dayandığını” ifade ederek bize, bu tepeyle ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “Geçmişi dört bin yıl öncesine uzanan bir höyük olan mezhûr tepe, adını, kuzey yamacında yer alan ve Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırıldığı kabul edilen Alâeddin Camii ile aynı adlı köşkten almıştır. Şekli ovale yakın olan tepe, kuzeyden güneye 450, doğudan batıya 350 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliktedir.
Selçuklu sultanlarının kışlık ikametgâhı olan köşkte, Selçuklulardan sonra Karamanoğulları beyleri, Osmanlılar zamanında da Karaman beylerbeyleri ve Konya valileri ikamet etmişlerdir. XVII. Yüzyılda terk edilen köçk, yıkılmaya yüz tutunca, duvar taşlarının çeşitli yerlerde kullanılmak üzere alınmaya başlanması üzerine bazı fermanlarla bu durum önlenmeye çalışılmıştır.
Merhum Konyalı da mezhûr köşke dair hatırladıklarının da şöyle ifade eder: “Köşk; eski resimlere göre iç kalenin bir burcu gibi asıl surun duvarından dışarıya taşmış bir vaziyette idi. Ben bu mahallede doğum büyüdüğüm için eski durumunu biliyorum. Önünde hendek, sağında ve solunda kale duvarları vardı. Bu duvarların ve Köşk’ün alt kısmının bir taş ocağı gibi kullanıldığını da hatırlarım.
1907 yılında Rizo isminde bir Rum mühendisi tarafından tamir etme bahanesiyle Köşkün alt kısmı kazılmıştı. Bundan müteessir olan eyvanın ayakta kalan ikinci katı ve duvarlarının bir kısmı çökmüştür, kitabeli çinileri o vakit Konya’da Köşk civarında oturan Alman konsolosu tarafından kendi memleketine gönderilmiştir.
Tanzimat Fermanıyla hız kazanıp modernleşme adı altında günümüze kadar uzanan Konya’nın yıkım ve talan döneminde ortadan kaldırılan tarihî eserler arasında dış ve iç Konya surları, Selçuklu Köşkü, Eflatun Mescidi, Konya konakları (Evliya Çelebi’ye göre konakların sayısı 300’dür), Tacülvezir Türbe, Hankâh, Mescid ve Medresesi, İnceminareli Mescidi ve talebe hücreleri, Ayabakan DedeTürbesi ve Tekkesi, Kemaliye/KüçükKaratay Medresesi, kerpiçten yapılma ananevî Konya evleri ile yabancılara ait evler.”
MESCİD-İ SELÇUK NASIL YIKILDI?
Şehrin nirengi noktası olan Alâeddin Tepesi; bu tarihî höyükle birlikte iç ve dış kale surları içinde oluşan mahalle, sokaklar ile mescid, cami-i kebir, medrese, çarşı, han, hamam, şifahâne, konak, köşk ve tarihî evlerle donatılı kadîm şehir Konya’da, geriye ne/neler kaldı derseniz; Alâeddin Tepesi’ne baktığınızda size, sessiz sedasız bir şeyler söyler.
Kentsel dönüşümle birlikte şehrin ruhu, atamayla gelen her vali ve seçimle gelen muhafazakâr ve milliyetçi belediye başkanlarının yanlış politikaları ve rant paylaşımıyla adeta yok edilmeye çalışılmıştır. Mekanın ruhuna bile saygı gösterilmemiştir. Bunların en başında, Eflatun Mescidi (Mescid-i Selçuk) gelir. Prof. Dr. Semavi Eyice, Eflâtun Mescidi hakkında İslâm Ansiklopedisi’nde “Orta Bizans dönemine (842-1204) ait ve plan bakımından İç Anadolu’daki Bizans kiliselerinin benzeri bir yapı idi. Türkler Anadolu’ya XII. yüzyıldan itibaren hâkim olduklarına göre bu kilise IX-XI. yüzyıllar içinde yapılmış olmalıdır. Yapı çeşitli yayınlara Amphilokios Kilisesi, Eflâtun Rasathânesi, Saat Kulesi gibi adlarla da geçmiştir.” der. Eyice ayrıca, “Osmanlı idaresinin başlarında şehirdeki bu kilise Eflâtun Mescidi adıyla camiye çevrilmiştir.” diye bir ifade kullanıyor. Tarihçi-Yazar İbrahim Hakkı Konyalı ise, “Anadolu Selçukluları Konya’yı aldıktan ve başşehir yaptıktan sonra yığma Alâeddin Tepesi’nin en yüksek ve en hâkim noktasında Şarki Roma devrinin mahrutî kümbetli bir kilisesi (Mescid-i Selçuk) adıyla mescide çevrilmişti. Selçuklu Konya’nın ilk müslüman mabedi buydu. Selçuk Hükümdârı, Selçuk büyükleri ve Müslümanlar namazlarını bu Mescid-i Selçuk’ta kılarlardı. İlk Mescid-i Selçuk’un mütevelliğini ve imamlığını yapanlar arasında büyük İslâm âlimi ve Muhiddin-i Arabî’nin oğulluğu Sadreddin-i Konevî Hazretleri de vardır.
İşte Konya’nın bu eşsiz eseri Fahrettin Altay tarafından insafsızca yıktırılmıştır. Ben bu tarihî yadigârın dinamitle yıkıldığını gözlerimle gördüm. Paşa’dan ısrarla bundan vazgeçilmesini istedim. Fakat dinletemedim. Kimsenin de tüyü kıpırdamadı. Bir Silleli usta yıkım işini idare ediyordu. Bu yıkma sırasında Silleli usta da enkaz altında kalarak can vermiştir.” (Sebil Dergisi, İstanbul - 1976, sayı; 33, 35)
Kiliseden çevrilme Konya’nın ilk Mescid-i Selçuk’u, Sultan Abdülaziz tarafından saat kulesi yapıldı. Konya Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tahir Akyürek döneminde bu saat, Zafer’de birilerine kazandırılan, fakat Konya halkından harcanan paralarla birlikte yer altına gömüldü!
Selçuklu Köşkü ve Alâeddin Tepesi Arkeoparkı
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Alaeddin Tepesi 2. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışması” sonuçlandı. 47 projenin katıldığı yarışmada en son yedi proje dereceye girmeye hak kazanmış ve bu proje içerisinden ilk üçe girenler ile dört eser mansiyon ödülüne lâyık görülmüşlerdi. Jüri üyelerinin değerlendirmesine göre, 250.000 TL.’lik ödülün sahibi Mimar Dr. Mustafa Batu Kepekcioğlu oldu. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, yaptığı açıklamada, amaçlarının Alaeddin Tepesi’nin tarihi dokusuyla yeniden şehrin odağı haline gelmesi olduğunu ifade etmişti.
Tahir Akyürek döneminde birinci olan bir proje, daha henüz ortada bir şey yokken ödül almış fakat bir günün sabahında, Selçuklu Köşkü’nün üstünde plastik kalıplardan yapılma ucube bir görüntü ortaya çıkmış ve Konya kamuoyu ile halktan büyük tepki almıştı. Ondan sonra ilk ve ikinci etaptaki arkeolojik kazılar senelerce devam etmişti. İlk proje işe yaramayıp onca paralar har vurup harman savrulurken Uğur İbrahim Altay başkan seçilince; yarışma açılarak proje tekrar yenilendi.
Mimar Dr. Mustafa Batu Kepekcioğlu’nun yarışmada birincilik ödülü olan “Alâeddin Höyüğü Arkeoparkı” adlı projede, Selçuklu Köşkü’nde koruyucu malzeme olarak cam kullanılıyor. Ucubeden sonra Alâeddin Tepesi’nin yeni simgesi olur mu? Konya kamuoyu ve halkımız, buna, proje uygulandıktan sonra karar verecek. Proje raporunu okudum ve inceledim. 1982 yılında
Arkeolojik, Tarihi ve Doğal Sit Alanı olarak tescil edilen Alâeddin Tepesi, 1993 yılında ise çevresiyle birlikte 1. Derece Arkeolojik Doğal-Tarihi Sit Alanı olarak ilan edilmişti. Tepede tarihî özelliğe sahip olmayan yapılar yıkılırken, eski yapıların orijinal şekliyle tekrar yapılması yönünde, sit alanı olması dolayısıyla büyük zorluklar yaşandığı ve çivi dahi çakılamadığı gerçeğiyle karşılaşıldı. Ama Alaaddin Bulvarı etrafını dolaşan tramvayın Alâeddin Camii’ne ve höyük üzerindeki diğer yapılara zarar vermesi üzerine, demiryolu ile karayoluna kadar beton kazık ve çivilerin çakılması mecburiyeti doğdu ve yapıldı.
Henüz uygulamaya konulmayan yeni projede; Alâeddin Tepesi, Selçuklu Köşkü’nün bulunduğu 1.Etap Arkeolojik Kazı ile İnceminareli Medrese’ye kadar uzanan 2. Etap Arkeolojik Kazı yapılan yere, höyüğün çevresine “Bütüncül koruma, kullanma ve deneyimleme” ile birlikte “Höyüğün çevresiyle bütünleştirilmesi, bütüncül olarak korunması; Kazı alanları ölçeğinde bütüncül koruma ve sergileme” yerleri de yer alıyor. Selçuklu Köşkü ve 2. Etap’ta “Ziyaretçi gezi platformu,. Şeffaf koruma örtüsü ve cephesi.. Hareketli güneş kontrol elemanı.. Fiziksel çevre kontrolü; yağmur, kar ve yüzey suyundan koruma, güneşten koruma, rüzgârdan koruma, doğal havalandırma. Osmanlı, Selçuklu, Klasik, Firikya devirlerine ait açma sergileri; Eflatun Mescidi Sergisi, II. Kılıçarslan Köşkü burç duvarı ve kerpiç dolgu.. Kerpiç köşk duvar kalıntıları.. Selçuklu saray kalıntıları.. İkinci köşk kerpiç temeli… Selçuklu burç temelleri” de ziyaretçilerin ilgi alanında olacak.
Raporda daha başka neler dikkat çekiyor?
Raporda yer alan dikkat çekici cümleler şöyle: Höyük üzerindeki ağaçlandırma uygulamaları ve rekreasyon işlevi her ne kadar hatalı bir yaklaşımın ürünü olsa da, ağaç sökümünün yaratacağı tahribat düşünüldüğünde radikal müdahaleler yerine mevcut durumunu ve kullanımını iyileştirecek önlemler alınmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda hem biyoçeşitliliği korumak hem de arkeolojik miras değerlerine zarar verilmesini engellemek adına, istilacı bitki türlerinin alanda hakim olmasını engelleyecek çalışmaların yapılması hedeflenmektedir. İlave olarak tepenin üst noktasında yer alan çiçek tarhları sulama gereksiniminin höyüğe zarar vermesi nedeniyle yeni bir bitkilendirme tasarımı düşünülmüştür. Bu bağlamda bu alanda kökleri yüzeye yakın, höyük karakterine ve ekolojisine uygun, otomatik sulama sistemi gerektirmeyen bitkiler kullanılarak bitkilendirme tasarımı yapılacaktır. Su yönetimi arkeolojik ve ekolojik açıdan ele alınarak, yüzey sularının drenajı tarihi yapılara zarar vermeyecek küçük kanallar sistemi yardımıyla ve inovatif altyapı sistemleri ile kurgulanacaktır.
Tramvay Hattı Alâeddin Tepesinden Uzaklaştırılmalı
Araç yolu genişliğinin azaltılması ile ortaya çıkan yeni alan, Konya Ulaşım Ana Planı Kararlarına uygun olarak bisiklet yolu olarak önerilmiştir. Arkeolojik alan ve tarihi yapılar üzerinde olumsuz etkiye sahip olan tramvay hattının ise Alaeddin Tepesi çevresinden uzaklaştırılarak, doğudan kuzeye doğru tek bir bağlantı önerilmiştir. Ancak uzun vadede ayrıntılı çalışmalar ile tramvay hattının Alaaddin Tepesi’nden tamamen uzaklaştırılması önerilmektedir.”