20 Ağustos 1969 tarihinde Şükrü Tanrıkulu tarafından Türkiye’de Yarın adıyla kurulan gazete ile tanışmam, 1980 yılların başında oldu.
Anadolu’nun küçük bir ilçesinde daha fazla neler yapabilirim düşünceleri kafamı meşgul ederken tanışmıştım “Türkiye de Yarın” gazetesi ile.
15 Mart 1991 tarihli 6588’nci sayısından itibaren gazetemizin adı MERHABA oldu.
Etrafımda dönüp duran dünyada yaşanan haksızlıklar, atılan sloganlar ve hikayelere başka gözle bakmak için ilgi duydum gazeteciliğe.
İlk haberimin gazetede yayımlanmasından itibaren bundan böyle, başka bir iş yapamam dedim kendi kendime.
Eski fuar giriş kapısının hemen sol kısmımda bulunan giriş kapısından bodrum kata merdivenle indiğimde burnuma gelen boya ve kağıt kokusu hala hafızamda.
Bilgisayar yok, entertip dizgi makinesinin sesini ilk defa duydum, nasıl çalıştığına ilk defa şahit olmuştum.
Makine kurşun levhalara yazdığı haberleri elde dizilmenin ardından baskı makinesine gönderiyor, alınan ilk örnekler kontrol edildikten sonra, gazete baskıya giriyordu.
Günümüz teknolojisine bakınca oldukça zahmetli bir işti.
Geriye baktığımda 40 yıla yaklaşmışım.
BİR HABER NEREDE İSE BİR GÜN ALIYORDU
İlk muhabirlik yıllarımda habere gittiğimde, siyah beyaz filmli çok basit fotoğraf makinemle oldukça kıymetli birkaç poz aldıktan sonra koşa koşa fotoğrafçıya gidip filmi kestirip, ışık almayan siyah kağıda sardırıp, koştura koştura otogara gidiyor,
Rica minnet filmi otobüs şoförüne veya muavine verdikten sonra plakasını ve saatini telefonla gazeteye bildiriyordum.
Gazete de bulunan yetkili arkadaş, gazeteden çıkıyor, koşa koşa otogara gidip, gönderdiğim filmi otobüsten alıp, fotoğrafçıya gidip karta bastırdıktan sonra tekrar gazeteye dönüyor.
Bu da yeterli değil, fotoğraf, o tarihlerde Konya da sayısı bir ya da iki olan fotoğrafı kurşun levhaya aktaran işletmenin kapısı çalınıyor.
Fotoğraf, kurşun levhaya basıldıktan sonra gazeteye tekrar dönülüyor.
Bu arada haber metni telefonla, ya da faksla gazeteye geçiliyor.
Haber ve kurşun levha hazırlandıktan, nerede ise 24 saat geçtikten sonra haber gazetede yayımlanıyor.
İletişim imkanları kısıtlı olduğu için okuyucu için haber oldukça yeni ve kıymetli.
EN GEÇ 5 DAKİKA
Bugünlerde haber yapmak o kadar kolay ki,
Cep telefonumuz ile resimleri çekiyoruz, haberimizi telefonda hazırlıyoruz, yine telefonla haberi gazete ya da ajansa gönderiyoruz, en fazla 5 dakika içinde dünyaya duyuyuyoruz.
YİNE SEYDİŞEHİR’de YAŞARIM
Doğup büyüdüğüm ve yaşadığım Seydişehir’ i çok seviyorum. Yazılarımda genelde Seydişehir’ in sorunlarını, istek ve taleplerini dile getiriyorum. Bu konuda oldukça başarılı olduğumu biliyorum.
Rahmetli Rıdvan Bülbül abi, Abdullah “Seydişehir senin heykelini dikmeli” derdi.
Hanefi Aytekin, abi, “Her memlekete bir Abdullah Leblebici lazım” derdi.
Bu sebeple bir daha doğsam yine Seydişehir de yaşarım.
YİNE GAZETECİLİK YAPARDIM
Mesleğimi çok sevdim, bu sebeple hiç zorlanmadım, bir çok insan yaptığı işten memnun değildir, ama ben çok memnunum, bir daha dünyaya gelsem yine gazetecilik yaparım.
Gazeteci olarak emekli oldum ve halen yazıyorum. Çalışmalarımın karşılığı olarak yaklaşık 10 yıl önce Başbakanlık Basın Yayın enformasyon Müdürlüğü sürekli sarı basın kartı verdi.
Şimdiki adı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da kısa süre önce Sürekli basın kartımı yeniledi.
MERHABA GAZETESİNİ SEVİYORUM
20 yılı aşkın Yeni Meram, yaklaşık 3 yılda Pusula gazetesinde yazarlık yaptım ve çalıştım.
Bir yılı aşkın bir zamandır da 35 yıl önce kapsısından içeri girdiğim Merhaba gazetesine geri döndüm.
Spor ve makale yazarlığına devam ediyorum.
Merhaba gazetesinin yayın politikasını, düzgün ve dürüstlüğünü seviyorum.
Gerek idarecilerimiz, gerekse çalışan arkadaşlarımın yaptıkları işin farkında.
Yayın politikamız, çok düzgün, Anadolu’ nun en kaliteli gazetelerinden biri MERHABA.
Kişilerin, özel hayatını yazmaz, kişilik haklarını, özel yaşamı gündeme getirmez, iftira atmaz, yalan yazmaz.
Bütün bu güzellikleri bünyesinde barındıran kaliteli idareci ve çalışanları ile bir arada bulunmaktan onur duyuyorum.