Güncel yazılar serisi
Memurlar, işçiler, emekliler 2010 yılına girerken maaşlarına ve ücretlerine ilave zam aldılar. Memurların maaşlarına, ilk 6 ay için yüzde 2,5, ikinci 6 ay için yine yüzde 2,5 zam yapıldı. Hayırlı olsun(!)
İşçiler de ücretlerini (asgari – en az) ilk 6 ay için brüt 729 TL, net 577 TL; ikinci 6 ay ise brüt 760 TL 50 kuruş, net 599 TL 58 kuruş olarak zamlı alacaklar. Onlar da bozdursun bozdursun harcasınlar (!)
Emeklilere gelince, bir ömür ülkelerine hizmet ettiler, ücretlerinden para kesildi şimdi yaşlandılar ve bakıma muhtaçlar. Onların eline de bir yıl içerisinde yüzde 9 civarında bir zam geleceği açıklandı. İyi günlerde kullansınlar(!)
Zamlar henüz ellerine geçmeden “zaruri ihtiyaç maddeleri” ne zamlar yağmur gibi yağmaya başladı. Elektrik, su, hava gazı, otobüs, dolmuş, akaryakıt vb…
Hükümetin baştan beri söylediği söz; “Memuru, işçiyi, dar gelirliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” şeklindeydi.
Şimdi siz inanıyor musunuz, enflasyonun yüzde 10’lar mertebesinde seyrettiğine… Enflasyonun gerçek değeri “altın fiyatları” ile ölçülmelidir. Aslında altına bir şey olduğu yok. Altın, altın olarak durup durmaktadır. Ama bizim paramızın alım değerinin düşmesi sebebiyle bir ay önce bir çeyrek altını 50 liraya alırken şimdi 100 lira civarında para ödemekteyiz.
MEMUR SENDİKALARI NE YAPTILAR
Devlet memurlarına 2010 yılında yapılacak zamlarla ilgili olarak hükümet ile memur sendikaları arasındaki toplu görüşmeler yine gündemdeki yerini aldı. Önceki yıllarda ne seyrettiysek yine aynı şeyleri seyrettik, değişen hiçbir şey olmadı. Hükümet adına yine bir Bakan görüşmelere katıldı, memurlar adına da iki tane bol gülücüklü sendika Başkanı. Defalarca otururlar, gizli görüşmeler yaparlar ve bitiminde kameralar karşısına çıkıp birbirlerine espriler yaparak anlaşamadan ayrılırlar. Görüntü ve sonuç birbirine o kadar zıttı ki, bol esprili görüntülere bakılınca sanırsınız her konuda uzlaşmışlar. Hâlbuki ortada yine uzlaşmazlık vardır.
Muhalefette iken; “Devlet memuru hak ettiği maaşı ve sosyal hakları alamamaktadır. İşçi memurdan fazla alıyorsa o ülkede sosyal adaletten bahsedilemez, bu uygulamalar geçmiş iktidarların ayıbıdır. Biz iktidara geldiğimizde ‘eşit işe eşit ücret’ uygulamasını başlatacağız” söylediğini biliyoruz. Bunlar ne kadar güzel sözler değil mi? Hepsinin düşündüğü ve kendisine mikrofon uzatıldığında hemen kullandığı haklı sözlerdir bunlar. Ancak bu sözler o iktidar koltuğuna oturuncaya kadardır.
Arkasından;“Efendim devletimizin bütçesi bu kadarına elveriyor. Gönül istemez mi hiç, keşke memurumuza daha fazla verebilseydik ama maalesef eldeki imkânlar bu kadar. Hem hükümetimiz memuru hiçbir zaman enflasyonun altında ezdirmemiştir ki”.
MEMURLAR ARASINDAKİ AYIRIM
Sadece işçilerin memurlardan fazla maaş alması değil problem. İşçilere otobüs kartı, yemek ücreti, ikramiye, giyim yardımı gibi değişik adlar altında bir sürü ödemeler yapılırken, memurların her harcaması kesesinden olmak zorunda. İşçi-memur arasındaki bu uçurumdan ayrı olarak bir de memurlar arasında uçurum var. Meselâ, bir evrak memurunu ele alalım. Şayet bu evrak memuru Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya Maliye Bakanlığı personeli ise maaşı yüksektir. Aynı evrak memuru Tarım ve Köy işleri Bakanlığı veya Çevre ve Orman Bakanlığı personeli ise daha düşüm maaş almaktadır. İş aynı iştir, evrakın üzerine numaratörü vurup kayıt numarası vereceksiniz ve ilgili birime imza karşılığı teslim edeceksiniz. Bu ülkenin düşmanları bir araya gelip bu memlekette çalışma barışını zedeleyici şeytanlıklar düşünse anca bu kadarını düşünebilirlerdi herhalde.
Memur şayet bu haksızlığa itiraz edip sesini çıkarmaya kalkarsa söylenen söz şu; “Bugün sizin yerinizde olmak isteyen milyonlarca insan var, işinizin ve maaşınızın kıymetini bilin” olmaktadır.
MEMUR SADAKA ALABİLİR Mİ?
Birkaç yıl önce Diyanet işleri Başkanlığının yetkilileri “Devlet memurlarının sadaka alabileceklerini” ifade etmişlerdi. Yani zekât ve sadakalardan memura da verilebileceğini beyan etmişlerdi.
Tabii bu beyanın ne kadar yakışıksız olduğunu söylemeye hacet yok.
Olmaz beyler… Böyle devlet idaresi olmaz… Sen benim işimi gör, ben de senin ihtiyaçlarına yetecek kadar sana maaş vereyim mantığıyla işe aldınız bir memuru dışarıya el açmaya mahkûm edemezsiniz.
“Birçok işsiz varken, onlar az maaşla da olsa iş bulmuşlar” da diyemezsiniz.
Zira ülkede istidam doğuracak yeni iş yerleri açmak sizin göreviniz. Nerede üretim seferberliğiniz? Nerede yeni yatırımlar? İç ve dış ticaret açıkları yerine “dış ticaret fazlalığı” görmek istiyoruz artık.
Bu devir de mümkün değil mi diyorsunuz?
Şunu unutmayın ki “At, sahibine göre kişner” Siz bu milletin derdine çare bulamıyor olabilirsiniz. Bu, bu işlere çare bulunmaz değildir ki?
1996 – 97 yılında ki 54. Hükümetin ekonomik hamlesini ne çabuk unuttunuz?
Memura ilk altı ayda yüzde 50, ikinci altı ayda yüzde 50 daha…
Emeklilere yüzde 100 de yüzde 300’e kadar zam.
İşçiler de o devirde ki kadar ellerine zam geçmediğini her zaman ifade etmektedirler.
O hükümet bu paraları nereden buldu da verdi. Hiç araştırmıyor musunuz? Hiç o dönemde ki ekonomik hamle nasıl yapılmış bakmıyor musunuz?
Necip Fazıl Kısakürek; “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!” diyerek bu insanları ezen uygulamaya gerçeğini ortaya koymuştur.
Memurlar, işçiler, emekliler 2010 yılına girerken maaşlarına ve ücretlerine ilave zam aldılar. Memurların maaşlarına, ilk 6 ay için yüzde 2,5, ikinci 6 ay için yine yüzde 2,5 zam yapıldı. Hayırlı olsun(!)
İşçiler de ücretlerini (asgari – en az) ilk 6 ay için brüt 729 TL, net 577 TL; ikinci 6 ay ise brüt 760 TL 50 kuruş, net 599 TL 58 kuruş olarak zamlı alacaklar. Onlar da bozdursun bozdursun harcasınlar (!)
Emeklilere gelince, bir ömür ülkelerine hizmet ettiler, ücretlerinden para kesildi şimdi yaşlandılar ve bakıma muhtaçlar. Onların eline de bir yıl içerisinde yüzde 9 civarında bir zam geleceği açıklandı. İyi günlerde kullansınlar(!)
Zamlar henüz ellerine geçmeden “zaruri ihtiyaç maddeleri” ne zamlar yağmur gibi yağmaya başladı. Elektrik, su, hava gazı, otobüs, dolmuş, akaryakıt vb…
Hükümetin baştan beri söylediği söz; “Memuru, işçiyi, dar gelirliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” şeklindeydi.
Şimdi siz inanıyor musunuz, enflasyonun yüzde 10’lar mertebesinde seyrettiğine… Enflasyonun gerçek değeri “altın fiyatları” ile ölçülmelidir. Aslında altına bir şey olduğu yok. Altın, altın olarak durup durmaktadır. Ama bizim paramızın alım değerinin düşmesi sebebiyle bir ay önce bir çeyrek altını 50 liraya alırken şimdi 100 lira civarında para ödemekteyiz.
MEMUR SENDİKALARI NE YAPTILAR
Devlet memurlarına 2010 yılında yapılacak zamlarla ilgili olarak hükümet ile memur sendikaları arasındaki toplu görüşmeler yine gündemdeki yerini aldı. Önceki yıllarda ne seyrettiysek yine aynı şeyleri seyrettik, değişen hiçbir şey olmadı. Hükümet adına yine bir Bakan görüşmelere katıldı, memurlar adına da iki tane bol gülücüklü sendika Başkanı. Defalarca otururlar, gizli görüşmeler yaparlar ve bitiminde kameralar karşısına çıkıp birbirlerine espriler yaparak anlaşamadan ayrılırlar. Görüntü ve sonuç birbirine o kadar zıttı ki, bol esprili görüntülere bakılınca sanırsınız her konuda uzlaşmışlar. Hâlbuki ortada yine uzlaşmazlık vardır.
Muhalefette iken; “Devlet memuru hak ettiği maaşı ve sosyal hakları alamamaktadır. İşçi memurdan fazla alıyorsa o ülkede sosyal adaletten bahsedilemez, bu uygulamalar geçmiş iktidarların ayıbıdır. Biz iktidara geldiğimizde ‘eşit işe eşit ücret’ uygulamasını başlatacağız” söylediğini biliyoruz. Bunlar ne kadar güzel sözler değil mi? Hepsinin düşündüğü ve kendisine mikrofon uzatıldığında hemen kullandığı haklı sözlerdir bunlar. Ancak bu sözler o iktidar koltuğuna oturuncaya kadardır.
Arkasından;“Efendim devletimizin bütçesi bu kadarına elveriyor. Gönül istemez mi hiç, keşke memurumuza daha fazla verebilseydik ama maalesef eldeki imkânlar bu kadar. Hem hükümetimiz memuru hiçbir zaman enflasyonun altında ezdirmemiştir ki”.
MEMURLAR ARASINDAKİ AYIRIM
Sadece işçilerin memurlardan fazla maaş alması değil problem. İşçilere otobüs kartı, yemek ücreti, ikramiye, giyim yardımı gibi değişik adlar altında bir sürü ödemeler yapılırken, memurların her harcaması kesesinden olmak zorunda. İşçi-memur arasındaki bu uçurumdan ayrı olarak bir de memurlar arasında uçurum var. Meselâ, bir evrak memurunu ele alalım. Şayet bu evrak memuru Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya Maliye Bakanlığı personeli ise maaşı yüksektir. Aynı evrak memuru Tarım ve Köy işleri Bakanlığı veya Çevre ve Orman Bakanlığı personeli ise daha düşüm maaş almaktadır. İş aynı iştir, evrakın üzerine numaratörü vurup kayıt numarası vereceksiniz ve ilgili birime imza karşılığı teslim edeceksiniz. Bu ülkenin düşmanları bir araya gelip bu memlekette çalışma barışını zedeleyici şeytanlıklar düşünse anca bu kadarını düşünebilirlerdi herhalde.
Memur şayet bu haksızlığa itiraz edip sesini çıkarmaya kalkarsa söylenen söz şu; “Bugün sizin yerinizde olmak isteyen milyonlarca insan var, işinizin ve maaşınızın kıymetini bilin” olmaktadır.
MEMUR SADAKA ALABİLİR Mİ?
Birkaç yıl önce Diyanet işleri Başkanlığının yetkilileri “Devlet memurlarının sadaka alabileceklerini” ifade etmişlerdi. Yani zekât ve sadakalardan memura da verilebileceğini beyan etmişlerdi.
Tabii bu beyanın ne kadar yakışıksız olduğunu söylemeye hacet yok.
Olmaz beyler… Böyle devlet idaresi olmaz… Sen benim işimi gör, ben de senin ihtiyaçlarına yetecek kadar sana maaş vereyim mantığıyla işe aldınız bir memuru dışarıya el açmaya mahkûm edemezsiniz.
“Birçok işsiz varken, onlar az maaşla da olsa iş bulmuşlar” da diyemezsiniz.
Zira ülkede istidam doğuracak yeni iş yerleri açmak sizin göreviniz. Nerede üretim seferberliğiniz? Nerede yeni yatırımlar? İç ve dış ticaret açıkları yerine “dış ticaret fazlalığı” görmek istiyoruz artık.
Bu devir de mümkün değil mi diyorsunuz?
Şunu unutmayın ki “At, sahibine göre kişner” Siz bu milletin derdine çare bulamıyor olabilirsiniz. Bu, bu işlere çare bulunmaz değildir ki?
1996 – 97 yılında ki 54. Hükümetin ekonomik hamlesini ne çabuk unuttunuz?
Memura ilk altı ayda yüzde 50, ikinci altı ayda yüzde 50 daha…
Emeklilere yüzde 100 de yüzde 300’e kadar zam.
İşçiler de o devirde ki kadar ellerine zam geçmediğini her zaman ifade etmektedirler.
O hükümet bu paraları nereden buldu da verdi. Hiç araştırmıyor musunuz? Hiç o dönemde ki ekonomik hamle nasıl yapılmış bakmıyor musunuz?
Necip Fazıl Kısakürek; “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!” diyerek bu insanları ezen uygulamaya gerçeğini ortaya koymuştur.