Mehmet Bekaroğlu: Kürt Sorununu Ak Parti Çözemez, Bunu Çözecek Parti Chp'dir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Kürt sorununu Adalet ve Kalkınma Partisi, onun yöneticileri ve Cumhurbaşkanı'nın çözemeyeceğini söyledi. Bunların eşitlikçi ve özgürlükçü bir kafaya sahip olmadıklarını ifade eden Bekaroğlu,...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Kürt sorununu Adalet ve Kalkınma Partisi, onun yöneticileri ve Cumhurbaşkanı'nın çözemeyeceğini söyledi. Bunların eşitlikçi ve özgürlükçü bir kafaya sahip olmadıklarını ifade eden Bekaroğlu, "Bu soruna da araçsal olarak bakıyorlar. Çözemezler bu işi. Eski Türkiye, nasıl bir milliyetçilik anlayışı vardı ve farklılıkları kabul etmiyordu. Onu bir tek potada eritip tektipleştirmeye çalışıyor idi ise Sayın Erdoğan'ın kafasında da buna benzer bir millet ve milliyetçilik anlayışı var; o da eşitlikçi değildir, o da Kürtlüğü ve Kürtçeyi o bütün içinde bir sorun olarak, bir alt şeyi olarak görür. Ama bir sosyal demokrat parti öyle görmez, görmemelidir. İddia ediyorum; Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu konuyu çözmesi mümkün değil, çözemeyecektir. Bunu çözecek olan program, sosyal demokrat partidir, CHP'dir." dedi.

Cihan Haber Ajansı'nın (Cihan) sorularını cevaplayan Bekaroğlu, medyanın yaptığı yayınlarla ilgili 28 Şubat'ı hatırlattı. "28 Şubat'ta meşhur Çevik Bir'in andıçlarıyla siyasal literatüre giren iştir. Bunu, bunlar geliştirdiler." diyen Bekaroğlu, "Medya aracılığıyla önce değersizleştirmek, itibarsızlaştırmak, bir şekilde medyada infaz ederek sonra başka işlemleri yapmak; bunlar çok bilinen şeylerdir. Aynı şey tekrar ediyor. Bir tane örnek verebilirim bu konuda. O zaman Başbakan, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, bir gazeteci Nuray Mert ile 'Mert değil namert, namert' diye meydanda seslendi. Olay nasıl oldu; ben iç yüzünü biliyorum. Nuray Mert bir konuşmasında Kürt meselesini anlatırken 'Bu işin hizmet meselesi olmadığı, tam tersi Doğu halkının bu hizmetleri yolları filan kendilerine müdahale olarak görüyor. Bu bir kimlik meselesidir.' diye bir laf dedi. Erdoğan'ın ekibinde insanlar, havuz medyasından birisine 'Bunu Nuray Mert, hükümet yolları Doğu'daki insanları öldürmek için yapıyor dedi' diye yazdırdılar. Ondan sonra bu yazı üzerinden meydanlardan Sayın Başbakan Sayın Mert'i infaz etti. Bu çok tipik bir Çevik Bir yöntemidir. Bu yöntemi herkese uyguluyorlar. Ondan sonra da bize 'Yeni Türkiye' kuruyorlar. Müslümanlar böyle bir şey yapar mı? Bu nasıl bir şey? Müslüman olduğunu söylüyor insanlar. Müslümanlar, iftira eder mi; herhangi bir insanın izzetiyle, onuruyla oynar mı; herhangi bir insana bunları reva görebilir mi? Kim olursa olsun insan, her insan değerlidir. Merak ediyorum, bu Müslümanlar, bunları nasıl yapıyor? Bu Hayrettin Karaman, bütün bu olup bitenlere nasıl fetva veriyor, doğrusu merak ediyorum. Yalanın nasıl bir aracı olabilir? 'Savaş hiledir'den mi hareket ediyorlar? Böyle bir şey yok ki. Böyle bir savaş hiledir diye bir şey yok. Yalan söyleyerek insanları itibarsızlaştırarak, insanların şerefiyle, namusuyla, onuruyla, parasıyla, geleceğiyle, ekmeğiyle oynarak yapılan bir siyasete bir Müslüman nasıl izin verebilir, nasıl bunu onaylayabilir? Bunlar burda algı yönetimi yapıyorlar. Bunun yöntemlerini de çok iyi biliyorlar. Ama bir hesap günü yok mudur? Hesap gününde kime karşı algı yönetimi yapacaklar? Ben üzülüyorum bunlar adına ve ülke adına üzülüyorum bu yapılan ve edilenlere, ciddi şekilde üzülüyorum." şeklinde konuştu.

"ÖLÜMLERİN OLMAMASI, KANIN AKMAMASI BAŞARIDIR; BUNU TESLİM ETMEMİZ GEREKİYOR"

Çözüm sürecinin geldiği aşamayla ilgili bir soruya Bekaroğlu, şimdiye kadar ölümlerin olmaması, kan akmamasının bir başarı olduğunu vurguladı. "Kimse bu başarı, hükümet, Öcalan; teslim etmemiz gerekiyor. Bu güzel bir şey" diyen Bekaroğlu, baştan bu süreci destekleyen yazılar yazdığını, herkesin desteklediğini hatırlattı.

"Hükümet, bu konuyu bütünüyle anlayıp gerçekten toplum kesimlerini dahil ederek radikal kararlar verecek hiçbir şey yapmadı." diyen Bekaroğlu, bir sürecin devam ettiği lafının dışında hükümet tarafından hiçbir şeyin söylenmediğini ifade etti. Bu işin iki tarafı olduğunu dile getiren Bekaroğlu, şöyle devam etti: "Bir, Kürt meselesi. İki; o meselenin doğurduğu elinde silah olan bir örgüt var, terör eylemlerine geçmişte karışmış bir örgüt var. Öncelikle Kürt meselesini, aslında çok muhataba gerek yok, Kürt meselesini çözmek gerekiyor. Kürt meselesi, bir kimlik meselesidir. Biz Kürt kimliği diye bir kimliğe sahibiz diyorlar. Artık bunu halk olarak böyle bir kimliğin olduğunu kimse inkar etmiyor. O halde farklı kimliklerin bir arada yaşayacağı bir toplumsal projeyi hayata geçirmemiz gerekiyor, bunun hukukunu yapmamız lazım. Bu kadar basit. Bunun yapılacağı yer Meclis'tir. Mevcut Anayasa geçerlidir şu anda, birtakım anayasal değişiklikler yapılması gerekiyor. Bunun yeri de Meclis'tir. Çok açık ve net. Bu konuyla ilgili Meclis'e gelen bir çerçeve yasa, o da nedir belli değil, onun dışında bir şey gelmiş değil. Aslında böyle bir kararları da bizim bildiğimiz hükümetin yok. Kürt meselesi böyle çözülür ve bunun muhatabı olmaz. Farklı kimliklerin birlikte yaşayabileceklerini, kültürlerini, yaşam tarzlarını geliştirebilecekleri, bölgelerinde kendileriyle ilgili, belediyeleri, sokaklarıyla ilgili kararlar alabilecekleri düzenlemeler Meclis'te yapılır. Bunlar haktır, hakların pazarlığı olmaz, dolayısıyla muhatap şöyle dedi böyle dedi; eee muhatapla anlaşamadık, dolayısıyla insanların bu temel haklarını vermiyoruz. Bu ahlaksızlık, böyle birşey olur mu; böyle birşey olamaz. Meclis'te getirilir, bunlar çözülür."

"SORUNA ARAÇSAL OLARAK BAKIYORLAR; EŞİTLİKÇİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR KAFAYA SAHİP DEĞİLLER"

Elinde silah olan, 30 senedir terör eylemleri yapan bir örgüt bulunduğunu dile getiren Bekaroğlu, "Bu örgütün elinden silahları alırsınız. Bunun muhatabı da elinde silah olandır, onunla konuşursunuz. Bunun için dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünyanın değişik yerlerinde böyle olaylar vardır, yaşanmıştır, oturulmuştur, konuşulmuştur; istihbarat örgütü mü, aracı mı; kimse silahları bırakır. O insanlar topluma yeniden nasıl kazandırılacak; af mı olur bilmem ne olur; kaldı ki o konuları da Meclis'te konuşacaksınız. Bu kadar açık ve basittir. CHP iddia ediyor, Adalet ve Kalkınma Partisi, onun yöneticileri ve Sayın Cumhurbaşkanı bu sorunu çözemez. Niye çözemez; çünkü bunlar eşitlikçi ve özgürlükçü bir kafaya sahip değiller. Bu soruna da araçsal olarak bakıyorlar. Çözemezler bu işi. Eski Türkiye, nasıl bir milliyetçilik anlayışı vardı ve farklılıkları kabul etmiyordu. Onu bir tek potada eritip tektipleştirmeye çalışıyor idi ise Sayın Erdoğan'ın kafasında da buna benzer bir millet ve milliyetçilik anlayışı var; o da eşitlikçi değildir, o da Kürtlüğü ve Kürtçeyi o bütün içinde bir sorun olarak, bir alt şeyi olarak görür. Ama bir sosyal demokrat parti öyle görmez, görmemelidir. Bir sosyal demokrat parti, eşitlikçi bir şekilde yaklaşır. İki ayrı halk varsa ki var. Halk derken yurttaş, vatandaş anlamında söylemiyorum; kültür ve kimlik anlamında söylüyorum. Bunlar eşit haklara sahip olacaktır. Kendi kimliklerini, yaşam tarzlarını yaşarken eşit haklara sahip olacaklardır. Devletle olan ilişkilerde, kamu hizmeti alırken de eşit haklara sahip olacaklardır. Bu böyle olacaksa, hepsi sosyal demokrat ilkeleri içinde gizlidir. İddia ediyorum; Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu konuyu çözmesi mümkün değil, çözemeyecektir. Bunu çözecek olan program, sosyal demokrat partidir, CHP'dir." ifadelerini kullandı.

"HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN PAZARLIĞI OLMAZ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "CHP kimseye partner olmayacaktır" açıklamasını da değerlendiren Bekaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu, sanki CHP Kürt meselesinin çözülmesi için kimseyle konuşmaz, etmez filan anlamında yorumladı. Dolayısıyla Kürt meselesinde CHP'nin bir çözümü yoktur şeklinde yorumlandı. Bu bir algı yönetimidir. O anlamda söylenmemiştir. Şu anda seçim veya başka bir vesileyle bir partnerlik olarak algılanmıştır, ona cevap verilmiştir. Böyle bir partnerlik söz konusu değil denilmiştir. Yoksa bütün Kürt halkı elbette CHP'li Kürtler de vardır. Bir meseleyi çözerken Kürt halkının ne dediğini ne demediğini elbette CHP dinleyecektir. Hak ve özgürlüklerin pazarlığı olmaz. Burda muhatap Ahmet veya Güneydoğu'daki HDP, şu örgüt bu örgüt. Hayır zaten Güneydoğu'daki insanların temsilcileri Meclis'tedir. Meclis'te hak ve özgürlükler bellidir. Bunların nasıl çözüleceği bellidir, Anayasa içine nasıl dahil edileceği bellidir. Bu şekilde Meclis'te çözülür, bunun pazarlığı olmaz. Hele hele, 'siz eğer şu konuda şöyle adım atmazsanız bu hakkı size vermem' tarzı, işte eski Türkiye'nin tarzıdır. Demokrasi getireceğiz ama orda güvenlik sorunu var demokrasiyi şimdilik getirmiyoruz. Özgürlüklerle ilgili bir adım atacağız ama efendim orda bir problem var, onun için atmıyoruz. Bu ahlaki bir şey de değil, siyasi bir şey de değil. Ordaki problemin sebebi de aslında özgürlüklerin engellenmesidir. Baştan beri özgürlükler engellenmeseydi orda öyle bir problem de ortada olmayacaktı." CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri