Rahmetli gazeteci Mehmet Ali Birand’ın 5 sene önce yazdığı bir yazı, neredeyse bu gün yaşanan olayları birebir anlatıyor. 6 Ekim 2010 yılında yazdığı bir yazıda Rahmetli yazar Birand, cemaatin gücünün bazı çevrelerce bilinçlice abartıldığını ve ilerde hükümetin kendi hatalarının tümünü cemaatin üstüne atarak kendini masum göstereceğini söylüyor.
Gülen Cemaati'nin gücünün abartılarak efsaneleştirildiğini aktaran Birand, “Bilmem durumun farkındalar mı, ancak Gülen Cemaatini son derece ciddiye alınması gereken bir tehlike bekliyor. Komplo teorilerine hemen inanan ve gerçek olarak kabul eden Türk toplumunun gözünde bu Cemaat, gerçek boyutlarının ötesinde efsaneleşiyor. Gücü öylesine abartılarak dilden dile dolaşmaya başladı ki, önlem alınmazsa, bir gün o güç kendini yok edebilecek.
Türk toplumuna yepyeni bir efsane yaratılıyor.
Bu efsanenin adı : Gülen Cemaati.” şeklinde konuşuyor.
Rahmetli Birand, “1970–2000 arasında, yaklaşık 30 yıl süreyle bir ölüm-kalım mücadelesi veren Cemaat, şimdilerde inanılmaz bir güç atfedilen, ülkenin her kurumuna hakim, her gelişmenin altından çıkan, müthiş bir organizasyon konumuna girmiş durumda. Neredeyse, bir mafya gibi koordineli çalışan, her yerde bir adamı bulunan örgüt gibi sunuluyor.
Belki kimilerinin hoşuna gidebilir, ancak önlem alınmazsa, bu gizemli hareket bir süre sonra, iktidarlar tarafından tehlike olarak görülebilir. Eskiden, Cemaati sürekli şekilde asker izler ve örselerdi. Yok etmeye çalışırdı. Eğer bu gidiş değişmezse, ilerde siyaset peşine düşer ve yok etmeye kalkabilir.
Gülen Cemaatine yüklenen güç aslında müthiş abartılı. Gerçekleri de yansıtmıyor, ancak öylesine bir efsaneleşme rüzgarı esmeye başladı ki, her gelişme Cemaat’e fatura ediliyor. Her şeyin altından cemaat çıkarılıyor.” ifadelerini kullanıyor.
Birand, Ergenekon, Balyoz gibi davaları Cemaatin yürüttüğünün iddia edildiğini, emniyetin kritik mevkilerinde cemaat mensuplarının yer alındığı söylentilerinin dilden dile dolaştırıldığını ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden sızdırılan belgelerin cemaat tarafından servis edildiği algısının oluşturulduğunu kaydederek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ak Parti ile aynı pencereden bakmamalarına, hatta pek sevişmemelerine rağmen, iktidarın Cemaatten çekindiği, ne isterse yaptığı söylentileri...
Fethullah Gülen’in işaretiyle, Referandum sırasında ülkenin dört bir yanında sürdürdükleri kampanya sayesinde EVET oylarının artmasını sağladıkları hakkındaki iddialar...
Bakanlık ve kilit kurumları kontrol altında tuttukları hakkındaki söylentiler...
Amerika’da oturan Gülen’in, Amerikan Yönetimi ile yakın işbirliği yaptığı, Washington ve İsrail’den aldığı direktiflerle hareket ettiği inancı...
Cemaat, ilgisi olsun veya olmasın, artık her taşın altından çıkar oldu. Bu efsaneyi, bazı karşı güçlerin pompaladığından da eminim. Örneğin, en son söylenti, et fiyatlarının yükselmesinin altında Cemaat’ in olduğu ...
Cemaat’e orantısız bir güç atfediliyor. Efsane gibi anılmak, bir Güç olarak konuşulmak belki bazılarını keyiflendirebilir. Ancak, sağlıklı düşünen herkes, bu gidişin ne kadar tehlikeli olduğunu da görür. Nitekim, eminim kendileri de durumun farkındalar. Kendilerini anlatmaya çalışıyorlar, ancak yetmiyor.”
Duayen gazeteci Birand, abartılı bir şekilde efsaneleştirilen Gülen cemaatini bekleyen tehlikeyi ise şöyle açıklıyor: “Önü alınamadığı taktirde, dün askeri korkutuyordu, yarın sivil iktidarları korkutmaya başlayacaktır. Yargıyı ele geçirdiği, Anayasa Mahkemesini kontrolü altına alındığı söylentilerinden tutun da, ülkedeki her olumsuzluk veya iktidarların sorumluluğunu bir başkasına atmak isteyecekleri her gelişme, Cemaat’ in kucağına atılacaktır. Gün gelir, rüzgar döner, bu defa Gülenci avı başlar.”
Gülen hareketine mensup olmadığını ancak hareketin faydalı şeyler yaptığını 28 Şubat’ta da yazdığını hatırlatan Mehmet Ali Birand, sözlerine şöyle devam ediyor: “Gülen hareketine karşı da değilim. Çok başarılı işler yaptıklarını, 28 şubat sürecinde dahi çekinmeden yazdığım için, şimdi bu tehlikeye dikkat çekerken, hiç ard düşüncem de yok. Bu ülke öyle bir ülkedir ki... Bu toplum öyle bir toplumdur ki... Güçlü olanı belirli bir süre için başının üstünde taşır, Ağamsın der, gün gelir rüzgar döner ve aynı kişiler dün alkışladıklarının avına çıkarlar. Bundan dolayı, hislere kapılmadan, büyüklük komplekslerine girmeden, duruma iyi bir teşhis koymak ve ona göre hareket etmek gerekir.”