Medya Kuşatması Altındayız

Nevzat Laleli
Ülke olarak ve millet olarak ortadan kaldırılmak maksadıyla kuşatıldığımız ikinci kol, “Medya kolu”dur.
Tahribatın büyüklüğünü fark edebilmek için milletimizin Medya’nın yani televizyonlar, gazeteler, dergiler, internet gibi vasıtaların tesirini ve gücünü iyi bilmesi lazımdır.
Ancak bu noktada “geminin karaya oturduğunu” görüyoruz. 40 yıldan fazla bir zamandır medya ile basın sahasında, teşkilatlar ile sosyal sahada halkımızla içi içe oldum. Şunu açıklıkla tespit ediyorum ki “halkımız, medyanın önem ve kıymetini” maalesef bilmiyor.
Artık yatak odalarımıza kadar girmiş televizyon ekranları… Bütün aile, ana-baba, çoluk-çocuk birlikte seyrediyoruz en müstehcen filmleri… Televizyonu girmediği hemen hemen hiçbir köy kalmamış. Köylümüz bile tv kültürü(!) almış.
Onlar bize ne veriyorsa bu “sihirli kara kutu” ile onu alıyor, onu özümlüyor ve birbirimiz de onu satıyoruz.
Çok partili hayata girdiğimiz 1946’dan bu yana bütün dünya da olduğu gibi ülkemizde de medya seçimlerde büyük işler başarmış(!) demokrasi denilen bu sistemde güya halk serbest iradesiyle sandık başlarına gitmiş ama medyanın allayıp pulladığı insanlara oyunu vererek onu yönetime getirmiştir.
Aradan biraz zaman geçince yine aynı halk, verdiği oydan pişmanlık duymuş ve “keşke ellerim kırılsaydı da oyumu bunlara vermeseydi” demiştir. Bu pişmanlık acısını ona yaşatanın ne olduğu hiç araştırmamıştır. Hâlbuki bir değil on değil her seferinde kendisine bu oyun oynanmaktadır. Hiç aklı başında bir insan “…sokulduğu yılan deliğine parmağını bir defa daha sokar mı?”
MİLLİ DEĞERLERİMİZ NEREDE
İşte bu oyunun başkahramanı her zaman “Medya” olmaktadır.
Atalarımız; “Bir insana kırk gün deli derseniz o insan delirir” demişler ve kendi dönemlerinde bile bu medyanın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Medya patronları, ellerinde ki bu müthiş silahlarla evlatlarımızı âlim olmaya da yönlendirebilirdi, zalim olmaya da… Ama medya, biz de ikinci yolu seçti.
Medya ülkemizin kalkınmış bir ülke olmasını sağlayabilirdi. Ama o ülkemizin bir sömürge ülkesi olmasını istedi ve ikinci yolu tercih etti.
Medya insanımızın ahlaklı olmasını saylayacak yayınlar yapabilirdi. Ama o insanlarımızın ve özellikle gençlerimizin “seks manyağı” olmasını istedi. İkinci yola yöneldi.
 Medya için daha çok şeyler sıralamak mümkündür. Onları da okuyucularım kendi akıllarından yürütebilirler.
Çünkü bir millet, içinden ancak böyle çürütülebilirdi. Onlar da onu yapmışlardır.
Hiç şüphesiz iyiyi, güzeli, doğruyu, adaleti kısaca söylemek gerekirse Hakk’ı savunan medyalarımız da vardı. Ama “At izinin it izine karıştığı bir ortamda” onların takip edilmesi de pek mümkün olmadı, galiba…
AKP İKTİDARINDA MEDYA
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Medya organlarında yeni gelişmeler yaşanmaya başlandı.
Özelleştirme adı altında yabancılara televizyonlar satıldı, gazeteler satıldı. Daha önce bu yabancıların işbirlikçileri, ülkemizi “hallaç pamuğu gibi atarken…” onu yeterli görmeyen yabancılar, AKP’nin değiştirdiği yasaların kendilerine verdiği hakları kullanarak ülkemizden televizyon ve gazeteler satın aldılar.
Milletin, “bak ne güzel adı İhlasmış” diyerek milyarlar verdiği bir televizyon bir yabancı Medya patronun satıldı. Bir başkası yine öyle… Bir diğeri yine öyle…
RTUK diye bir kuruluşumuz var. Sağ olsun,1996 yılında hükümette bulunan Refah-Yol hükümeti döneminde, medyanın ülkemiz ve insanımız üzerinde ki menfi tesirleri mümkün olduğunca azaltılsın diye kurulmuş bir kurum.
O, bunların milletimiz aleyhine yayın yapmalarını frenler diye düşünürken maalesef onu da bir kuşa çevrilmiştir. Şimdi eli kolu bağlıdır.
Şimdi bakın bu televizyonlarda gördüğümüz acıklı manzaralara…
Avrupa da ve özelikle Almanya’da ki televizyonların gece saat 24.00 den sonraya koyduğu bir takım müstehcen (porno) filimler bizde seyredilme oranının yüksek olduğu akşam saatlerinde gösterilir olmuştur. Meydanlarda kürsüler yumruklayan siyasilerimizin, her halde bu gidişe dur diyecek mecalleri kalmamıştır.
Televizyonların, gazetelerin ülkemizde sağladığı neticeleri görmek isteyenler yine bu medya organlarına baksınlar.
MENFİ YAYINLARIN SONUÇLARI
Annesini kesen kız, evladını doğrayan baba, öğrencisine tecavüz eden öğretmen… Kız kaçırmalar, ırza tecavüzler, yuvaların yıkılmaları… Cinayetler, cinayetler, cinayetler… Kafasına sık, kafana sıkarım edebiyatları…
 Sonra soygunlar, hırsızlıklar, kap-kaçlar, dolandırıcılıklar, emniyeti suiistimal, hortumlamalar daha neler neler…
Melek gibi bir millet, çok uzun değil 30 – 40 sene içerisinde birbirini yok eden bir öldürücüye (terminatöre !) dönüştürülmüştür.
Bu arada TRT güya devletin bir yayın kuruluşudur. Ama onların da yayın politikalarının da özel televizyonlardan geri kalır bir tarafı yoktur.
“Âlâ-i vâlâ ile” “TRT Arap kanalı” yayına başlatılmış, ancak programlarında ki muhteva (içerik) açısından ülkemize yayılan yayından bir farkı kalmamıştır.
Bu konuya ilk tepki yine Arap yöneticilerinden gelmiş; “TRT Arap kanalı, Arap örf ve adetlerine saygılı davranmamakta ve açık çıplak filimler göstermektedir” diyerek şikâyet etmektedirler.
Bu arada yeni bir haber daha gündeme gelmiştir. Bu haberi açıklayan Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’tır.
“Televizyonlarda ki yabancı sermaye oranı % 25 den % 50’ye çıkarılacak(!)”
Güler misin, ağlar mısın, şu içine düştüğümüz ve bir türlü çıkamadığımız hallere…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.