Nereye gidiyoruz yazı serisi
Medya, insanlar arasında haberleşme ve iletişimi kurmakta en önemli bir araçtır. Bir haberi, bir konuyu, bir yorumu yüz binlere hatta milyonlara ulaştırarak onların bu haber ve yorum etrafında toplanmalarını sağlar. Böylece aynı fikirde bir araya gelen insanlardan oluşacak güç ile gündemdeki her konu halledilebilir.
Günümüzde medya başlı başına bir sanayi haline gelmiştir. Her bir medya organının idarecileri, muhabirleri, fotoğraf ve film çeken kameramanları, bunları yayına hazırlayan teknik ekibi, yayın koordinasyonu, sayfa veya program editörleri, yayınlayanlar, dağıtıcılar, idari hizmetliler, servis ve nakliye hizmetleri gibi sahalarda yüzlerce ve hatta binlerce insan çalışmaktadır.
Bunun yazılı olanlarına gazete veya dergi deniliyor. Görsel olanları ise başta televizyon ve sinemalardır. Şimdilerde artık bütün filimler televizyonlarda oynatıldığı için artık sinemalar eski etkinliklerini kaybetmiş onların yerini bütün haşmetleri ile televizyonlar almışlardır.
MEDYANIN PATRONLARI
Ve maalesef bütün dünyada tirajı büyük medya organları “ırkçı emperyalizmin” emrinde, kumandasında veya kontrolünde bulunmaktadırlar. Elbette bazı fikirlerin ve görüşlerin kendilerini ve çalışmalarını halka takdim edebilmek için çıkardıklar medya organlar olsa da diğerlerinin yanında bunlar çok zayıf kalmaktadır.
Örneğin ABD’de şu son seçimlerde arka planda kimin kazanması planlanmışsa büyük ABD medyası aylar öncesinden o şahıs ve gurup lehine, diğer şahıs ve gurubu aleyhine yayınlar yapmaya başlamakta, Amerikan kamuoyu bu haber, yorum ve makale bombardımanı altında sandık başına gitmekte ve sandıktan istenen aday seçilerek gelmektedir. Ne yazık ki halka oynanan bu oyunun adı ABD’de de “demokrasi ve serbest seçimler” olarak geçmektedir.
Seçilecek nice yetenekli insanlar medya desteğini sağlayamadıkları için halkın onları tanımalarına imkân sağlanmaz, fakat belli taahhütlerde bulunan vasat (orta) adamlar yapılan reklâmlarla öyle bir hale getirilir ki “sanki on parmağında on hüner bulunan bir adam…” vardır halkın karşısında. Sanki bir daha bu adam gibi üstün kabiliyetli (yetenekli) bir adam daha bulunmaz. Dün George W. Bush onların isteklerini yapıyordu ve çok becerikli bir adamdı. Bugün halka başkan olarak Obama’yı seçtirdiklerine göre Obama çok marifetli bir adamdır. Bunun istisnası yoktur.
HALKIN DURUMU
Irkçı emperyalistler halkın durumuna, kendilerine destek olacaklarsa ilgilenirler, onun dışında hiçbir isteğine ve derdine ilgi duymazlar. Hâlbuki halkı bir sürü gibi yıllarca bir partiden diğerine yollar dururlar. Halk, başındakilerden ağzı yanınca hemen devreye bir başka “işbirlikçilerini” devreye sokmakta böylece Demokratlar olmazsa, Halkçılarla yollarına devam etmektedirler.
Eğer idaredekiler bunların isteklerine cevap vermiyor veya çıkar çevrelerine ters hareket ediyorlarsa hemen medya kuruluşları devreye girmekte ve yalan-yanlış ve değişik haberler, yorumlarla iktidardakiler halkın gözünde yıpratılarak iktidardan düşmeleri sağlanmaktadır. Veya yalan yanlış haberlerle bir takım etkili ve yetkili güçlerin harekete geçmesi sağlanmakta ve iktidar üzerinde baskı kurulmaktadır.
Bir hatırlayalım bakalım. 1997’de Refah-Yol hükümeti döneminde basın tarafından ortaya atılan ve bir bardak suda fırtına kopartılan “Ali Kalkancı, Fadime Bacı, Aczimendilerin zikir ayinleri… gibi” olaylar niçin çıkartılmış ve yaygaralar kopartılmıştı. Bu gün onlar neredeler?
BİR İNANCIN MEDYASI
Elbette bir inanç sahipleri de (özellikle Hak’kın hâkimiyetini sağlayacak olanlar) mutlaka güçlü medyaya sahip olmak zorundadırlar. Tabii eğer bunlar iddialarında samimi iseler… Yoksa “dostlar alış verişte görsün” kabilinden çıkardıkları medya organı gazete (70 bin diyelim) satıyorsa bununla bir yere varmaları mümkün değildir. Saman’dan bir gazete bile 1 milyon satmak için kampanyalar düzenliyor da Hak’ka tabi olduğunu söyleyen insanlar bunu gerçekleştiremiyorlarsa daha çok çekeceğimiz var demektir.
Mazeret hazırdır. “Ama bizim gazetemiz, parti bülteni gibi çıkmaktadır. Bu sebeple satılmamaktadır” Peki, sen ne istiyorsun? Gazeten, parti bülteni gibi olmasın, gündem oluştursun, öyle mi? Bülten değil de gündem…
Bunun için şart, tek gazete olmaktan çıkacaksın ve en az 2 gazete olacaksın ki aynı konuyu değişik yönleriyle iki gazete birden yazınca toplumda bir tesiri olsun ve günden oluşturulsun. Bunun için önce mevcut gazetenin tirajını yükselteceksin ki idarecilerin sana bir gazete daha neşretmek için cesaretleri gelsin.
PEYGAMBER DE MEDYAYI KULLANDI
Medyanın önemi sadece zamanımıza ait değildir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) henüz Mekke’de bulunduğu bir dönemde, Mekke yayınlarındaki bir dağ üzerine konmuş olan ve tehlike anında çalınması kararlaştırılan bir çanı, normal bir günde çaldı. Çanın sesini duyan Mekkeliler gurup gurup çanın bulunduğu tepenin altında toplandılar. Acaba ne gibi bir tehlike vardı, diye birbirlerine sordular.
Baktılar ki Peygamberimiz çanın yanında. Onların toparlanmasını sükûnet içerisinde bekledikten sonra, onlara döndü;
“Ey Mekkeliler! Şu dağın ardında size gelmekte olan bir düşman ordusu vardır, desem ne derdiniz?” Onlar da;
Mekkeliler; “Sana inanırız ya Muhammed” dediler. Çünkü sen, “Muhammed’ül emin” emin bir insansın.
O zaman Peygamberimiz; “Öyleyse inanın ki Allah bir’dir ve ben onun kulu ve resulüyüm (elçisiyim)” dedi.
O zaman Mekkeliler büyük bir öfke içerisinde Hazreti Muhammed’e kızdılar, onu yalanladılar ve ona taş attılar.”
Mekkelilerin hepsinin bir araya gelmesini ve bir hitabın aynı anda bütün Mekkelilere ulaşmasını sağlayan çan, o günün medyası olarak bizzat Peygamberimiz tarafından kullanılmış ve büyük bir görev başarılmıştır.
Günümüzde medya başlı başına bir sanayi haline gelmiştir. Her bir medya organının idarecileri, muhabirleri, fotoğraf ve film çeken kameramanları, bunları yayına hazırlayan teknik ekibi, yayın koordinasyonu, sayfa veya program editörleri, yayınlayanlar, dağıtıcılar, idari hizmetliler, servis ve nakliye hizmetleri gibi sahalarda yüzlerce ve hatta binlerce insan çalışmaktadır.
Bunun yazılı olanlarına gazete veya dergi deniliyor. Görsel olanları ise başta televizyon ve sinemalardır. Şimdilerde artık bütün filimler televizyonlarda oynatıldığı için artık sinemalar eski etkinliklerini kaybetmiş onların yerini bütün haşmetleri ile televizyonlar almışlardır.
MEDYANIN PATRONLARI
Ve maalesef bütün dünyada tirajı büyük medya organları “ırkçı emperyalizmin” emrinde, kumandasında veya kontrolünde bulunmaktadırlar. Elbette bazı fikirlerin ve görüşlerin kendilerini ve çalışmalarını halka takdim edebilmek için çıkardıklar medya organlar olsa da diğerlerinin yanında bunlar çok zayıf kalmaktadır.
Örneğin ABD’de şu son seçimlerde arka planda kimin kazanması planlanmışsa büyük ABD medyası aylar öncesinden o şahıs ve gurup lehine, diğer şahıs ve gurubu aleyhine yayınlar yapmaya başlamakta, Amerikan kamuoyu bu haber, yorum ve makale bombardımanı altında sandık başına gitmekte ve sandıktan istenen aday seçilerek gelmektedir. Ne yazık ki halka oynanan bu oyunun adı ABD’de de “demokrasi ve serbest seçimler” olarak geçmektedir.
Seçilecek nice yetenekli insanlar medya desteğini sağlayamadıkları için halkın onları tanımalarına imkân sağlanmaz, fakat belli taahhütlerde bulunan vasat (orta) adamlar yapılan reklâmlarla öyle bir hale getirilir ki “sanki on parmağında on hüner bulunan bir adam…” vardır halkın karşısında. Sanki bir daha bu adam gibi üstün kabiliyetli (yetenekli) bir adam daha bulunmaz. Dün George W. Bush onların isteklerini yapıyordu ve çok becerikli bir adamdı. Bugün halka başkan olarak Obama’yı seçtirdiklerine göre Obama çok marifetli bir adamdır. Bunun istisnası yoktur.
HALKIN DURUMU
Irkçı emperyalistler halkın durumuna, kendilerine destek olacaklarsa ilgilenirler, onun dışında hiçbir isteğine ve derdine ilgi duymazlar. Hâlbuki halkı bir sürü gibi yıllarca bir partiden diğerine yollar dururlar. Halk, başındakilerden ağzı yanınca hemen devreye bir başka “işbirlikçilerini” devreye sokmakta böylece Demokratlar olmazsa, Halkçılarla yollarına devam etmektedirler.
Eğer idaredekiler bunların isteklerine cevap vermiyor veya çıkar çevrelerine ters hareket ediyorlarsa hemen medya kuruluşları devreye girmekte ve yalan-yanlış ve değişik haberler, yorumlarla iktidardakiler halkın gözünde yıpratılarak iktidardan düşmeleri sağlanmaktadır. Veya yalan yanlış haberlerle bir takım etkili ve yetkili güçlerin harekete geçmesi sağlanmakta ve iktidar üzerinde baskı kurulmaktadır.
Bir hatırlayalım bakalım. 1997’de Refah-Yol hükümeti döneminde basın tarafından ortaya atılan ve bir bardak suda fırtına kopartılan “Ali Kalkancı, Fadime Bacı, Aczimendilerin zikir ayinleri… gibi” olaylar niçin çıkartılmış ve yaygaralar kopartılmıştı. Bu gün onlar neredeler?
BİR İNANCIN MEDYASI
Elbette bir inanç sahipleri de (özellikle Hak’kın hâkimiyetini sağlayacak olanlar) mutlaka güçlü medyaya sahip olmak zorundadırlar. Tabii eğer bunlar iddialarında samimi iseler… Yoksa “dostlar alış verişte görsün” kabilinden çıkardıkları medya organı gazete (70 bin diyelim) satıyorsa bununla bir yere varmaları mümkün değildir. Saman’dan bir gazete bile 1 milyon satmak için kampanyalar düzenliyor da Hak’ka tabi olduğunu söyleyen insanlar bunu gerçekleştiremiyorlarsa daha çok çekeceğimiz var demektir.
Mazeret hazırdır. “Ama bizim gazetemiz, parti bülteni gibi çıkmaktadır. Bu sebeple satılmamaktadır” Peki, sen ne istiyorsun? Gazeten, parti bülteni gibi olmasın, gündem oluştursun, öyle mi? Bülten değil de gündem…
Bunun için şart, tek gazete olmaktan çıkacaksın ve en az 2 gazete olacaksın ki aynı konuyu değişik yönleriyle iki gazete birden yazınca toplumda bir tesiri olsun ve günden oluşturulsun. Bunun için önce mevcut gazetenin tirajını yükselteceksin ki idarecilerin sana bir gazete daha neşretmek için cesaretleri gelsin.
PEYGAMBER DE MEDYAYI KULLANDI
Medyanın önemi sadece zamanımıza ait değildir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) henüz Mekke’de bulunduğu bir dönemde, Mekke yayınlarındaki bir dağ üzerine konmuş olan ve tehlike anında çalınması kararlaştırılan bir çanı, normal bir günde çaldı. Çanın sesini duyan Mekkeliler gurup gurup çanın bulunduğu tepenin altında toplandılar. Acaba ne gibi bir tehlike vardı, diye birbirlerine sordular.
Baktılar ki Peygamberimiz çanın yanında. Onların toparlanmasını sükûnet içerisinde bekledikten sonra, onlara döndü;
“Ey Mekkeliler! Şu dağın ardında size gelmekte olan bir düşman ordusu vardır, desem ne derdiniz?” Onlar da;
Mekkeliler; “Sana inanırız ya Muhammed” dediler. Çünkü sen, “Muhammed’ül emin” emin bir insansın.
O zaman Peygamberimiz; “Öyleyse inanın ki Allah bir’dir ve ben onun kulu ve resulüyüm (elçisiyim)” dedi.
O zaman Mekkeliler büyük bir öfke içerisinde Hazreti Muhammed’e kızdılar, onu yalanladılar ve ona taş attılar.”
Mekkelilerin hepsinin bir araya gelmesini ve bir hitabın aynı anda bütün Mekkelilere ulaşmasını sağlayan çan, o günün medyası olarak bizzat Peygamberimiz tarafından kullanılmış ve büyük bir görev başarılmıştır.