Hac dönüşü AK Partili 4 kadın milletvekili genel kurula başörtüsü ile gireceğini açıkladı. 29 Ekim’de “Asrın Projesi” diye isimlendirilen Asya ile Avrupa arasını denizin altından bağlayan Marmaray, devlet zirvesi tarafından tekbirli ve dualı bir törenle hizmete girdi. Malum çevreler öteden beri olduğu gibi törenin tekbirli ve dualı açılışına karşı çıktılar.
Ülkemizde güzel günler yaşanmaktadır, daha güzel günler yaşanacaktır. Bize düşen görev üzerimize düşen görevi yapmak ve Allah’tan ümidi kesmemektir. “Mevlâm neyler neylerse güzel eyler.”
Haydi, el ele güzel günlere doğru, siz de katılın bu kervana, şafak sökmek üzere, sancıları görüp geri adım atmayalım, her doğum sancılı olur.
Sabırsızlık, tahammülsüzlük ve hırçınlık kaybettirir. Sabır, tahammül ve her şeyi teenni ile karşılamak kazandırır. Bu sebeple biz, üzerimize düşen görevi Allah rızası için yaparsak önümüz açılır, tabular birer birer yıkılır. Görüyorsunuz, 1923’ten beri birer birer yıkıldığını. Mesela Ezan-ı Muhammediye 1950’de Türkçeden aslına çevrildi. İmam Hatipler, Yüksek İslam Enstitüler ve İlahiyat Fakülteleri açıldı. Yakında Demokratik paket açıklandı. AK Partili 4 kadın milletvekili genel kurula başörtüsü ile girdi…
1999 yılında Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen Sayın Merve Kavakçı’yı hatırlayalım. Söz konusu vekil yemin etmek için genel kurula girdiği zaman CHP milletvekillerinin tamamı ayağa kalktılar ve kürsüyü işgal etmişlerdi; o günün Başbakanı Bülent Ecevit, “ Bu kadına haddini bildirin” demişti. O günün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bir televizyon kanalında başörtüsü aleyhinde konuşmuştu ve Millet Meclisi’ne başörtülü girilemeyeceğini deklare etmişti.
O günden beri, “Köprüler altından çok sular aktı” ve bu günlere geldik. İnşallah daha güzel günlere kavuşacağız ve bütün tabuların birer birer yıkıldığı ve bütün prangaların birer birer söküldüğü günleri yaşayacağız.
Tabular birer birer yıkılıyor diye rehavete kapılmayalım, iktidardayız diye sevinmeyelim, henüz ip CHP zihniyetinin elindedir. Anayasa değişmedi, laikliğin ne olduğu henüz netliğe kavuşmadı, laik ve kapitalist düzen henüz yürürlüktedir.
İslam dininin hayatta tatbik edildiği günleri henüz görmedik, gördüğümüz zaman millet olarak zindanda yaşamış olduğumuzun farkına varacağız.
Size, İbn-i Haldûn’un Mukaddime isimli eserinde geçen bir hikâyeyi anlatayım. Efendim, Sultan, vezirini zindan atar. Vezir’in zindanda bir çocuğu doğar ve zindanda büyür, zindandan dışarı hiç çıkamadığı için fareden başka bir hayvan göremez. Delikanlı, sofrada önüne et geldiği zaman babasına, “Baba bu ne etidir,” diye sorar. Babası, koyun eti ise koyunu, sığır eti ise sığırı tarif etmeye çalışır. Delikanlı, “ Baba tarif ettiğin bu hayvan farenin büyüğü mü?” diye sorar.
Tıpkı söz konusu delikanlı gibi millet olarak CHP zihniyeti zindanında doğup büyüdüğümüz için başörtüsü, dua, şeriat, laiklik ve kapitalizmin ne olduğunu bilmiyoruz. Bu zindanda bir şeyi öğrendik o da laikliktir. Laikliği de, “Din ile devletin birbirinden ayrılmasıdır,” şeklinde öğretildi.
Söz konusu delikanlı önüne gelen etleri fareye göre değerlendirdiği gibi, malum çevreler de, her şeyi laikliğe göre değerlendirmeye çalışıyor. Şeriatın bir emri olan başörtüsüne, dinin gereği olan duaya bu yüzden karşı çıkılmakta ve laik bir ülkede devletin yaptığa bir törende dua edilmesi laikliğe aykırı düşer, denilmektedir.
Sağ ve muhafazakâr kesim de aynı siccinde / zindanda doğup büyüdüğü için bu kesimler de laikliğin ve kapitalizmin gölgesinde İslam’ın sadece inanç ve ibadet kısmının yaşanılması taraftarıdırlar. Yani bu kesimler, İslam’ı sadece inanç ve ibadet esaslarından ibaret olarak algılamaktadırlar. Hâlbuki İslâm dini, inanç, ibadet, muamelat ve ukûbat esaslarından ibarettir. İslâm dini bu şekilde algılanmadığa müddetçe millet olarak CHP zindanından kurtulmamız mümkün değildir.
Biz bunu dikkate alarak ANLAMLARINI YONTTUĞUMUZ KAVRAMLAR isimli eseri yazdık. İnşallah söz konusu kitabımız CHP zihniyeti siccininden kurtulmamıza yardımcı olur. Bu kitapta laikliğin ve şeriatın ve diğer kavramların bize öğretildiği şekilde olmadığını ve bu kavramların çarpıtılarak öğretildiği görülecektir.
Bizim korkumuz, söz konusu zindanda yaşamayı, güzel bir hayat şeklinde algılayıp gerçek laikliği, şeriatı ve diğer kavramları öğrenme konusunda direnmektir. Bilmem anlatabildim mi? Hoşça kalın.