Kısa yoldan ifade etmek istersek mealcilik güruhundan bazıları bugünlerde iyice zıvanadan
çıkmış ve bu güne kadar görülmemiş ölçüde daha da saldırganlaşmış durumda gözüküyorlar.
Bunun sebebi içinde yaşadıkları toplumun genel kabullerine aykırı davranmanın verdiği korkak insanlarda görülen davranış biçimi olduğu kadar dayandıkları güvendikleri(!) argümanların tek tek ellerinden kayıp gitmesinin verdiği ruh hali olsa gerek.
İlk zamanlarda az da olsa milletimizden gördükleri iyi niyetin gerçek yüzleri ortaya çıktıkça kaybolması da bu saldırganlaşmanın sebeplerindendir.
Deizme kadar uzanan “Mealcilik” ten kastın bir kişinin sadece eline meal alıp Kuran ayetlerinin Türkçe tercümelerini okuyup anlamaya çalışmak olmadığını bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Bizim "Mealcilik" ile anlatmak istediğimiz şey adı geçen bu güruhun gerçek yüzü olan meal okurken yanlış yönlendirme ve hatalı tercümeler nedeniyle ayetlerin Türkçe karşılıklarından daha çok okuyan kişinin beyninde oluşan algı ve mefhumdur.
Çünkü Meal kim yazarsa yazsın Hz. Peygamber(sav) ve Ashabının(ra) uygulamaları dikkate alınmıyor ve Sahih Sünnet uygulamaları ile Sahih Hadisler dikkate alınmıyorsa, sadece meal yazarının Kuran ayetlerinden okuduklarının karşılığında zihninde oluşan algıdır.
Meal böyle olunca meali okuyan kişinin zihninde oluşan algı da sadece meal yazarının yazdıkları sonucunda beyninde oluşacak mefhumlardan ibaret olacaktır.
Yani kısaca mealcilik mefhumculuk veya algıcılık desek hatalı bir söz demiş olmayız.
Kaldı ki meal yazarlarının büyük çoğunluğunun Kuran dili olan Arapçayı bilmedikleri hatta Kuran’ı Kerimi Arapça aslından okuyup anlayamadıkları da dikkate alınırsa varın siz meallerin Kuranı Kerimi ne kadar anlamlandırabileceğini siz düşünün.
Ya da son yıllarda çok satan yayınlar arasına girmesi nedeniyle yazarları için iyi bir gelir kapısı olma yolu olarak görülen ve sadece kazanç kapısı olarak görülen meallerin ne derece doğru bir tercüme olacağı ayrıca düşünülmelidir.
Bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamberimiz(sav) ve Ashabından(ra) bizlere ulaşan Sahih Sünnet ve Hadisler olmadan ve İslam Dinini onlar gibi anlayıp onlar gibi yaşamaya gayret etmeden sadece tercümenin tercümesi demekte bir sakınca olmadığına inandığımız meal denilen kitaplardan din öğrenmeye, inanç ve ibadet şekilleri budur diye ahkâm kesmeye kalkışmak sapasağlam olarak bize kadar gelen İslam Dinini bozmanın en kısa yoludur diyebiliriz.
Çünkü halen piyasada insanlara bu Kuran’dır diyerek lanse edilmeye kalkışılan 100 lerce mealin hangisinin Allah’ın muradını tam olarak yansıttığı bilinemeyeceği gibi her okuyanın farklı anlaması sonucunda yine 100 lerce din anlayışı, yüzlerce inanç ve ibadet şeklinin ortaya çıkması muhtemeldir.
Arapça bilmeyen anlı şanlı din âlimlerinin(!) yazdıkları Türkçe Kuran meallerini okumak suretiyle meal üzerinden ayetlere kişisel denebilecek manalar yüklemek, sonunda insanların kendine has din algısı inşa etmek suretiyle dini kişiselleştirmesi olur ki, bu da toplumsal hayatı düzenlemek için nazil olan İslam Dinini kişilerin vicdanlarına hapsetmek olur.
Dini Hz. Peygamberin(sav) ve Sahabesinin(ra) yaşadıkları şekilde yaşamayı dini rivayetlere göre yaşamak olarak gören mealci güruh kafalarında oluşturdukları dini meal yazarlarının düşünceleri doğrultusunda yaşadıklarını anlayamayacak kadar gerçeklerden uzaktırlar.
Ehli Sünnet Müslümanları atalar dinine tabi olmakla suçlayan sapkın mealci güruh gerçekte Hz. Peygamberin(sav) sahih Sünnetini ve Hadislerini, red eden yazarın mealini okudukları için tabir caiz ise yazarın dinine ve mezhebine tabi olmakla en büyük yanlışlığı yapmaktadırlar.
Ah bir nasıl bir sapkın din dışı projenin figüranları olduklarını anlayabilseler.