-Merhaba benim adım HESDR55 TRK80.
-Senin adın ne?
-Ben HES44DR TRL74.
-Sen HESEC56 MRL11 in kızı değil misin?
-Evet, sizle tanıştığıma memnun oldum.
Veya
-Dur vatandaş.
-Buyur memur bey.
-HES kodunu söyle
-Tamam geçebilirsin.
Önümüzdeki yıldan itibaren çok büyük bir ihtimalle birbirimizle artık ya böyle konuşacağız ya da böyle HES’lerle konuşmalara şahit olacağız.
Hani bilimsellik adına hemen her sözünün ya başında ya da sonunda “Ben sadece bilimsel kanıt ve delilere bakarım, öyle henüz ispatlanmamış tezlere veya varsayımlara bakmam” diyenler var ya işte sözümüz onlaradır.
Virüs musibeti başladı başlayalı hangi teziniz veya varsayımınız bilimsel olarak ispat edildi sizin?
Dolayısıyla aradan geçen neredeyse bir yıla yakın süre sonunda virüs muhabbeti olarak söylediğiniz sözler ile tv ekranlarında gazete sütunlarında yaptığınız milyonlarca yorum içinde bir tane bile kanıt olmadığı için hepsi çöp mahiyetindedir.
Peki, bunca ölen insan ne oluyor diyecekler elbette vardır ve olacaktır.
Bu kişiler için Covid-19 testi değil de zekâ testi yapılmasını şart koşmak gerekiyor.
Çünkü ölenlerin hiç birisinin Covid-19 virüsünden dolayı öldüğüne dair bilgi yok.
Daha doğrusu dünyada ölen bir milyonu aşkın insanı bir tarafa bırakın memleketimizde ölen 11.000 insanın Covid-19 virüsünden dolayı öldüğüne dair bilimsel bir kanıt yok bilimsel işlerle uğraşanların elinde.
Aslında virüs kaptıkları veya temaslı oldukları için test yapılıp karantinaya alınanlar için bile böyle bir bilimsel bilgi mevcut değil.
Neden derseniz Covid-19 virüsünden dolayı artık sağlık sektörünün ilahı olarak her dediğine itirazsız uymak mecburi olan DSÖ nün genel direktörü Geberyasus temaslı olarak kendisini karantinaya aldığını açıklamasına rağmen hiçbir Allah’ın(cc) kulu çıkıp ta sen neden kendine test yaptırıp ta bilimsel bir sonuç elde etmiyorsun diye soramıyor bile.
Hatta 10 Kasım mesajlarında bile siyah maske resmi koymak nasıl bir şeytani aklın ürünü acaba diye sormak da mümkün olamıyor bu ülkede.
Ama HES kodu olmadan İstanbul’da bazı meydan ve caddelere geçmişteki kurtarılmış bölgeleri hatırlatırcasına giriş çıkışların yasaklanması mümkün olabiliyor.
Küresel çetelerin yalakaları olan zalimlerin başta insanlara korku pompalamak suretiyle başlattıkları süreç çakma Covid-19 musibetinin millete yavaş yavaş alıştıra alıştırarak korkudan öldürmeye dönüşmesi yeni bir aşamaya geçmiş olmalı ki küresel yalanlara iltifat etmeyen hekimlere “bu ilaçları Kapıdan Giren Herkese yazacaksın!" diye baskıya da başlamış durumdalar.
Bu tavrın sön örneğini Bursa Tabipler Odası başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan’ın basın toplantısı ile öğrenmiş olduk.
Problem henüz hiç bir test yapılmamış veya testi sonuçlanmamış ve hiç bir belirti göstermeyen, klinik hiç bir belirtisi olmayan insanlara sıtma ilaçlarının (hidroksiklorokin) 8'er 8'er verilmesi için baskı gördüklerini dile getirmiş oda başkanı.
Hekimlere “İl Sağlık Müdürlüğünün talimatı ile bu ilacı kapıdan giren herkese yazmak zorundasınız" şeklinde baskıya maruz kalan bir hekimin “hekimin reçetesi namusudur” diyerek uygunsuz talebi reddetmesi üzerine başhekim yardımcısının meslektaşına “Ben senin amirinim. Yazmak zorundasın. Yazmazsan hakkında işlem yaparım. Bunu Sağlık Müdürü böyle istiyor” denilebildiği bir ülkede daha başkaca nasıl baskılara maruz kalmaktadırlar acaba demekten kendini alamıyor insan.
Geçmişte aynı şekildeki ilaç uygulamasının Konya’da olduğu görüp uyarmıştık.
Bu tür uygulamalar gösteriyor ki hasta olduğunuz için değil hatta şüpheli bile olduğunuz belli olmadan İl Sağlık Müdürlüklerine talimat verecek derecede etkili olan birileri tarafından kalp krizi, beyin kanaması, unutkanlık gibi basit (?) yan etkileri olan ilaçları kullanmamız isteniyor.
Kalp krizine neden olduğu bilenen bir ilacın yanında test için müracaat eden herkese henüz test sonucu belli olmadan yani neredeyse her yoldan geçene leblebi gibi verilen bir başka ilaç ise “OCERAL ile CLEXANE” isimli kan sulandırıcı iğnelerdir.
İçeriğindeki etkin madde olan Enoksaparin isimli maddenin domuzdan üretildiğini üretici firma bile kabul etmişken dini hassasiyeti olan insanlara bilgi bile verilmeden alın kullanın diye reçete edilmesi açık bir hekimlik ayıbıdır.
Bu aşamada Müslüman mahallesinde salyangoz satarcasına bu ilaçları hasta olmayan insanlara kullandırmaktan birilerinin veya kimlerin ne çıkarı ne var diye sormak gerekmez mi?
Henüz tüm kaleler zapt edilmeden…