'Marmara Depremi Sonrası Denetimsiz Yapılaşmanın Sınırları Genişletildi'

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 15. yılında dikkatlerin, iktidarın rant ablukası sonucu oluşacak sosyal afet ve yıkımlara çevrilmesi gerektiğini bildirdi. TMMOB’nin merkezi vesayete tabi kılınması istendiğine...

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 15. yılında dikkatlerin, iktidarın rant ablukası sonucu oluşacak sosyal afet ve yıkımlara çevrilmesi gerektiğini bildirdi. TMMOB’nin merkezi vesayete tabi kılınması istendiğine vurgu yapan oda, 2011 yılındaki Kanun Hükmünde Kararnameler ile bütün ülkenin imara açıldığı, Yapı Denetimi Yasası’nda denetim dışı yapıların sayı tür ve dağılımında önemli değişiklikler yapıldığı, yasanın denetim kapsamı daraltıldığı, denetimsiz yapılaşmanın sınırlarının genişletildiğine dikkat çekti.

Türkiye topraklarının, sanayinin ve barajların büyük kısmı aktif deprem kuşağı üstünde yer almasına, deprem çok bilimli bir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olmasına karşın bu disiplinlerin katkısının dışlandığına işaret eden TMMOB Makina Mühendisleri Odası yönetim kurulu yazılı bir değerlendirme yaptı. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasındaki 'yapı denetimi' düzenlemelerinde kamusal denetim alanı ticarileştirilmiş, katılımcılığı ve meslek odalarının önerilerini dışlayan bir yaklaşımın egemen olduğuna işaret eden açıklamada, Yapı Denetim Yasası’nda kamu yapıları denetim dışı tutulmuş ve TMMOB’ye bağlı ilgili Odaların yasa ve yönetmeliklerce tanınmış görevleri içinde bulunan mühendislik, mimarlık hizmetlerinin mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme gereklilikleri dışlanmıştır. Bu arada bu dışlama çabası ile Taksim Gezi Parkı Direnişinin ardından TMMOB’ye bağlı Odaların mesleki denetim yetkilerinin kısıtlanmaya çalışılmasının birbiriyle ilişkili neoliberal bir politika hedefi olduğunu belirtmek isteriz.” ifadeleri yer aldı.

Ayrıca, planlama, mühendislik, mimarlık, yapılaşma ve denetime ilişkin ülkemizdeki sistemik sorunları yansıtan ve yüzyılın afeti olarak da anılan 1999 Marmara Depreminden hiçbir ders alınmadığı, Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması ile 2011 yılı sonundaki Van depremi sonucu oluşan sosyal yıkım tablosu ile yeni mevzuat düzenlemeleri ve rant eksenli kentsel dönüşüm programları ile tekrar tekrar ortaya çıktığı kaydedildi.

"KENTSEL DÖNÜŞÜM İKTİDAR ARACILIĞIYLA MERKEZİLEŞTİRİLDİ"

2011 yılındaki Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yerel yönetimlerin yapı, ruhsat vb. yetkilerini de üstlendiği, TOKİ’ye çok özel yetkiler verildiği, 'kentsel dönüşüm' iktidar aracılığıyla merkezileştirildiğini, TMMOB’nin merkezi vesayete tabi kılınması istendiğine vurgu yapan açıklamada, aynı KHK’ler ile bütün ülkenin imara açıldığı, Yapı Denetimi Yasası’nda denetim dışı yapıların sayı tür ve dağılımında önemli değişiklikler yapıldığı, yasanın denetim kapsamı daraltıldığı, denetimsiz yapılaşmanın sınırlarının genişletildiği aktarıldı.

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012–2023 (UDSEP) da aynı kapsamdaki yeni mevzuat ve uygulama sistemine dair önemli ipuçları sunduğuna işaret eden TMMOB Makina Mühendisleri Odası, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Neoliberal serbestleştirme politikalarında önemli bir yer tutan 'kamu-özel sektör işbirliği' yöntemi ile deprem gibi kompleks ve tamamen kamusal düzlemde olması gereken bir alanın özel sektöre terk edilmesi doğrultusunda yeni adımlar öngörülmüş, bölgesel kalkınma ajanslarına depremle ilgili sorumluluk yüklenmiştir. “Serbestleştirme, özelleştirme, sivil toplumu güçlendirme ve yerelleşme” bağlamlı, kamu kaynaklarını ve kamu erkini ayrıcalıklı biçimde kullanan, yasama-yargı denetimini dışlayan, özel sektör ve uluslararası sermaye kuruluşlarıyla iç içe olan bu ajansların, yerel kaynaklar ile kentleşme-yapılaşma alanını sermayeye sunmaya nasıl hizmet edeceği, önümüzdeki yıllarda daha net olarak görülecektir. TMMOB’nin tüm uyarılarına karşın mühendislik, mimarlık uygulama, hizmet ve örgütleri bu 'strateji' belgesinde de dışlanmıştır.

2013 yılında benimsenen Onuncu Kalkınma Planı’nda da sermaye lehine bir yaklaşımla 'işgücü ve üretim maliyetleri artışı'nın önüne geçilmesi yanı sıra 'Kentsel dönüşümün doğurduğu değer artışlarından kamuya kaynak sağlanması' ve 'Özel sektör tarafından geliştirilen kentsel dönüşüm proje sayısının artırılması' amaçlanmıştır. Planda ayrıca 'teknik müşavirlik firmalarının inşaat sektörünün tüm üretim süreçlerinde ve kamu-özel işbirliği projeleri ile kentsel dönüşüm gibi alanlarda daha etkin faaliyet göstermeleri temin edilecektir' denilerek mühendislik, mimarlık hizmetlerinin kamusal niteliğinin özel sektör lehine tasfiyesi de açık bir şekilde yer almıştır.

Onuncu Plan, 'yaşam mekânlarının ekonomik gelişme ve rekabetçiliği destekleme'ye tabiyetini hedeflemiştir. 'Batıdan doğuya ve gelişmekte olan ülkelere kayan üretim yoğunluğu ile uluslar üstü boyut kazanan yer seçimleri ve şehirlerin rekabetçiliğini öne çıkaran yeni bir bölgesel gelişme ve şehirleşme' yaklaşımı 'kentsel imaj yönetimi ve markalaşma' ile cilalanmıştır. Planın mantığı 'kentsel dönüşüm ihtiyacının büyüklüğüyle ortaya çıkardığı iş hacmi' yaklaşımıyla belirlenmiştir. Plan, 'meslek örgütleri, odalar, STK’lar ve özel sektör örgütlerinin hizmet kapasitelerinin geliştirilmesi ve kendi aralarındaki ağ yapılarının güçlendirilmesi” belirlemesiyle bu kuruluşların yeni sermaye birikimi-rant politikalarına tabiyetini de hedef olarak öne koymuştur. Plan, doğal afetler konusunu iktidar ve sermaye çevrelerinin dizginsiz kâr ve rant amacına tabi kılmıştır.”

"SERMAYE GÜÇLERİ LEHİNE"

Açıklamada, “İktidar, birçok kez değiştirdiği İmar Yasası ve Yapı Denetimi Yasası’nda yaptığı değişikliklerle, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa’nın devamı niteliğindeki düzenlemelerle, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yapı üretim ve denetim sürecindeki mühendislik-mimarlık projeleri arasındaki bağları bilimsel-teknik gerekliliklerden koparmakta, bu hizmetlerin kamusal niteliğini teknik müşavirlik kuruluşları aracılığıyla büyük ve büyümesi istenen sermaye güçleri lehine tasfiyede yeni adımlar atmaktadır.

Türkiye’de 20 milyon civarında olan yapı stokunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı 20 yaş üzeri konutlardan oluşmakta, yüzde 40’ı oturulamaz ve depreme karşı güçlendirilmesi gerekir durumdadır. Bu noktada yapı denetimi konusu birinci derecede önem taşımaktadır. Ancak bu konu afet, risk, kentsel dönüşüm, imar kavramlarını da içeren mevzuat değişiklikleri ile kentlerden başlayarak tüm ülke topraklarını yeni sermaye birikimi politikaları kapsamında kâr-rant unsuru haline getirilerek istismar edilmektedir. Yargı kararlarına karşın tüm plan ve dönüşümlerle kentlerimiz, kırlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız ve tüm doğal çevrem yoğun rant projeleri ablukası altındadır. Hemen her ölçekte ve kullanılmaya başlanan dönüşüm kavramı bugün finansal olarak 'arazi geliştirme' anlamında kullanılmaya başlanmış, özellikle peyzaj alanları olan bölgelere rant amaçlı yönelim artmıştır.” tespiti dile getirildi.

"NEOLİBERAL PİYASACI YAKLAŞIMLAR REDDEDİLMELİDİR"

Depremlere karşı bütünlüklü önlemler ve sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için, mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin benimsenmesini talep eden açıklama, şu uyarı ile sona erdi: “Yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmemesi durumunda ülkemizi yeni büyük sosyal afetlerin, sosyal yıkımların beklediği bilinmelidir. Depremlere karşı önlemler bütünlüğü, güvenli yapılaşma ve halkın kent ve çevre hakkı için neoliberal piyasacı yaklaşımlar reddedilmelidir.” CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Türkiye Haberleri