Bir hikâye ile başlayalım. Zamanın birinde Padişah, baş vezire sormuş:
"Eğitim mi önemli, karakter mi?"
Vezir hemen cevap vermiş:
"Karakter önemlidir sultanım"
Padişah, memleketin her yanına tellallar göndermiş:
"Duyduk duymadık demeyin... En iyi hayvan eğiticisine yüz altın ödül verilecek."
Bir eğitici huzura çıkmış. Padişah sormuş:
"Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretirsin?"
"Altı ayda öğretirim padişahım"
Altı ay dolmuş. Eğitici huzura alınmış. Padişah sormuş:
"Öğrettin mi?"
"Öğrettim padişahım"
Saray erkânı toplanmış. Hünerli kedi elinde tepsiyle servis yapmaya başlamış. Tam baş vezirin önüne geldiği zaman padişah sormuş:
"Ey vezir! Söyle bakalım, eğitim mi önemlidir, karakter mi?"
Vezir, padişahın sorusuna cevap vermeden önce, kaftanının altında hazır tuttuğu bir fareyi yere bırakmış.
Kedi, fareyi görünce tepsiyi attığı gibi farenin peşinden koşmaya başlamış. Altı aylık eğitim de boşa gitmiş.
Vezir, padişahın sorusuna cevap vermiş:
"Karakter önemlidir padişahım!”
**
Kişiliğimiz, düşünce ve inanç dünyamızdaki kararlılığı ifade eder. Güçlü bir kişilik, bireyin inancındaki azmine yansır; söyleyecekleri ve yapacakları çoktur. Üretken ve çözen/çözmeye çalışan bir zihne sahiptirler. Zayıf kişiliklerin eylemleri oldukça sınırlıdır. Kararlı olmakta zorlandıkları için başarısız olmaya yatkındırlar. Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil 'Gençlerle Başbaşa' adlı eserinde karakter kavramı üzerinde durmuş; karakteri/huyu ‘bir ferdi diğer bütün fertlerden ayıran ruhî ve manevi hususiyetler’ olarak tanımlamaktadır. Karakter; kişiye özgü davranışların bütünüdür. Kişinin bedensel, duygusal ve zihinsel etkinliğine, çevrenin verdiği değerdir. Karakter, aile, okul, çevre içinde, çocukluk çağından itibaren gelişmeye, biçimlenmeye başlar. Karakterimiz, bireyin davranış ve ahlak tutarlılığındaki uyumda gizlidir. Bu uyum örtüştükçe davranışlarımız medenileşir. Sağlam karakter, güven verir, etki ve iz bırakmada önemli bir rol oynar. Her şart ve durumda kimliğine sahip çıkar, merhamet ve adalet ölçüsünden ayrılmaz.
**
Zayıf karakterli bir kişinin ahlaki erdemleri adeta tersyüz edilmiştir. İlkel ruh, karakter kazanmakta zorlanan ruhtur. Bozuk karakter, zaafları ve korkuları yüzünden erdemli davranmaz; bencildir. Güçlünün yanında alçakgönüllü, zayıfın karşısında kibirli bir tutum sergiler. Tüm bu kişilik ve karakter kalıpları bireyin yaşantısında etkin bir resimdir. Toplarsak karakterli insan, düşünceli ve iradeli ‘adam’dır. Prensip ve şahsiyet sahibidir; Her çağıranın ardına düşmez, her sese koşmaz. Hayvani istekler ve ihtiraslar içinde olmaz, olamaz. Kendisini engelleyen, dizginleyen bu ruh karakterine işlemiştir. Bu onun kontrol ve güven sorumluluğuna yardımcı olur.
**
Salt batı bilimi ve eğitimi, akademik hız yapmaktan öte gitmeyen, formulize düşünen beyinler üretiyor. Belirli kalıpların dışına çıkamayan, zorda kaldığında çözüm yerine stres üreten eğitim anlayışı bırakılmalıdır. Mantık, meslek ve maneviyat eğitimin ayrılmaz unsurları olmalıdır. Karakter eğitimi, ahlaki özellikleri anlatmak için kullanılan bir kavramdır. Bu yüzden insani/fıtri yönümüzü dini ve ahlaki değerlerle karakterize edebiliriz. Güçlü duyarlılık ve sağlıklı davranış bu eğitimle gerçekleşebilir. Zayıf karakter maneviyattan yoksunluktan türer. İkiyüzlü tembel ve bencil bir nesil istemiyoruz! Terbiye ve ahlak eğitimi, öğretim dünyamızın, müfredatımızın içinde yer etmelidir. Bu ilim ve bilgi, planlı ve kasıtlı yönde müfredatımıza girmelidir. Tarihimizdeki kişilik ve karakteri güçlü şahsiyetleri bulup çıkarmak, kendi felsefe ve düşün dünyamızı yeniden inşa ederek genç dimağlara ulaştırmak gayemiz olmalıdır. Aksi halde önünde bir fare gördüğünde her şeyi unutan bir kedi gibi, eline bir fırsat geçtiğinde çıkarının peşine koşan insan haline dönüşüveririz.