“Geçen haftaki nasıldı? Beğendiniz mi?” diye sordu arkadaşlarına, Zeynep Hanım. Her hafta birisinin evinde toplanıp mantı yiyen 3 arkadaştı bunlar. Kadınların mutluluk bahaneleri, kendi aralarındaki sıralı oturma günleri, küçük ve zararsız partileri… Geçen hafta da sıra Zeynep Hanım’daydı ve dolayısıyla soruyu soran oydu.
Hiç birisi mantıyı kendisi yapmazdı aslında ama her biri, evde yemek yapıp satarak geçimini bununla sağlayan kadınlardan satın alıyorlardı bu leziz yiyecekleri. ‘Kendi elleriyle yapma’ konusu, hakkından fazla değer görüyordu onlara göre. Düşünmek, hazırlamak, ikram edip sunarak paylaşmak konunun çoğu değil, tümüydü. Hele Zeynep Hanım’ın henüz küçük birer çocuk olan üçüz oğullarına baktığı düşünülecek olursa ona, yani özellikle de ona hak vermemek büyük vicdansızlık olurdu. Üçüzlerin cinsiyetinin, hepsininkinin erkek olduğunu da bilhassa belirttim çünkü en haşarı kız çocuğu, en uysal erkek çocuğundan daha fazla itaatkar, söz dinler ve usludur. Bir de aynı yaştaki 3 erkek çocuktan aynı anda doğan sinerjiyi, 10 çocuğuna tek tek bakmış olan bir anne dahi tahmin bile edemezdi. Ha bir de, “büyükler küçüklere ablalık ya da abilik yapıp bakıyorlardı” zaten, Zeynep Hanım’ın deyimiyle. Çocukları anaokuluna başladığından beri fırsat ve vakit bulur olmuştur zaten o da. Ah, onun o ‘yaptığı’ değil de ‘yaptırdığı’ mantılarına hiç kimse dil uzatmasın yani. “Şimdiki kadınlar, avrat mı be!?” diyen kadın düşmanlarının seslerini boğazlarının içine düğümlemeli hele!
Neyse. Mantıya gelecek olursak… Geçen haftakinin nasıl olduğu sorusu karşısında arkadaşları bir an sessiz kalmışlardı. İki kişinin kendi aralarında bunu önceden konuştuklarını ele veren uğursuz bir sessizlik anıydı bu da. Zeynep Hanım, iletişimdeki detaylardan doğru bilgilere ulaşabilecek bir sezgi ve sağduyuya sahipti. Tabi her ne kadar zevklerin tartışılamayacağı sözü doğruysa da, geçen haftaki mantının tadında; hamurunun haddinden fazla olan kalınlığında, her bir parçanın içine konmuş olan bir damlacık kıyma miktarının eser düzeyde oluşunda büyük sorunların olduğunu o da biliyordu. Kimseye yalan söyleme gereği bırakmak istemediği için “Benim mantı hiç güzel olmamıştı ya bir daha yaptırmayacağım o kadına. Çok övmüşlerdi, ne bileyim, denemiş olduk en azından” diye cevapladı kendi sorusunu. Diğer ikisi de doğrunun söylenmiş olmasından, üstelik bunu kendilerinin yapmamış olmasından dolayı hafiflemişlerdi. Ya değilse, ayıp olurdu enikonu.
O gün de, ev sahipliği Zerrin Hanım’ındı. Fakat bu sefer, kendi deyimiyle, büyük bir yiğitlik ve cesaret örneği göstererek, yiyecekleri mantıyı ‘kendi elleriyle’ yaptığını söylemişti. “E elin boş gönlün hoş, yaparsın tabi” demişti üçüzlerin annesi. Onun bu tarz sözlerinden dolayı o da, gruptaki diğer arkadaşları olan Zuhal Hanım da rahatsızlık duymazlardı. Çünkü eşinden ayrılmış olan Zeynep Hanım’a annesi bile yardım etmek için uğramaz, onu büsbütün tek başına bırakırdı. Yani karşı tarafın eli boş ve gönlü hoşken hepi topu bir mantı yapmış olması, cesaret ve yiğitlik temalı bir destan olamazdı. Bu arada yanlış anlaşılmasın, annesinin öyle davranmasının sebebi de elbette kızının eşiyle ayrı oluşu değildi. Sadece, yorulmak istemediği için elini taşın altına koymuyordu annesi, hepsi bu. Zeynep Hanım da 39 kiloya düşmüş, incecik bir insandı. Ama çocuklarının sevgisiyle ruhunun doyduğunu; bunun ona güç verdiğini sık sık.
Ve bana ayrılan kısmın çok az kalmış olan yerine geldim şu anda fakat bu yazının konusunun mantı mı yoksa Zeynep Hanım mı olduğuna ben bile karar veremedim daha. Belki de geçen günlerde, burada anlatılandan çok farklı bir şekilde yaşamış olduğum ufak mantı krizini dönüştürüp hikayeleştirerek, küçük bir öykü parçasının içinde eritip yok etmek istemişimdir. Çünkü gerçekten de mantıdan memnun kalmadım. Diğer kısımları da uydurdum. Tabi ateş olmayan yerden duman çıkmayacağı gibi, bu ‘uyduruk’ kısımlar da pek dayanaksız sayılmaz aslında. Ama olsun. Araya birkaç şey ekleyerek gerçeği çarpıtmakta hiçbir sorun olmaz, yazdığınız şey kişisel bir hatıra değil de bir öyküyken. Zira ne adım Zeynep, ne 39 kiloyum, ne de üçüz annesiyim. Fakat mantı yemeyi çok severim, o muhakkak!