Yüzünü görmeden önce sesini duymuştum onun. Kahkahalarla gülme sesini. Gülmek, verilen en doğal ve içten tepkilerden birisi olduğu için, nasıl ve neye gülündüğü de kişinin karakterini ve ruh halini ele veren birkaç unsurdan birisiydi. Ve havaya neşeyle attığı bu soyut imzasından tanıdım onu. Kahkahasından. Büyük bir ihtimalle yakın gelecekte iyi birer arkadaş olacaktık onunla birbirimize. Kıkır kıkır gülen şen şakrak bir arkadaşım olacaktı demek ki. Bunu bildim. Anladım ya da hissettim, her neyse… O sırada az ötede durmuş ve bir kaç arkadaşıyla konuşuyordu. Neye olduğunu bilmesem de gülüşünün ‘nasıl’ında beni yakalayan bir şey vardı. Mavi rengi sevdiğim için mi? Gülüşünün rengi maviydi; hüznün rengi.
Sedef’ten söz ediyorum. Hani birkaç ay önce aramıza kara kedi giren kişiden. Önünde sonunda, kuyruğuna teneke bağlayıp oradan kovacağımızdan emin olduğum bir mahluk tabi bu. Arkadaşlar arasında olur öyle şeyler. Yakında barışırız, merak etmeyin.
Ne var ki o birkaç aylık mevzudan değil, bundan yaklaşık 7 sene önce gerçekleşen tanışmamızdan söz etmeliyim şimdi. Belediyenin ücretsiz olarak hizmete sunduğu meslek edindirme kurslarının evime yakın olan bir şubesinde, takı tasarımı bölümünde ders veriyordum o yıllarda. Ders arasında, kahve ve sigara içmek için dışarıya çıkmıştım. Gelip benden ateş istediği zaman laf lafı açmış, ismini ve onun da pastacılık bölümünden ders aldığını öğrenmiştim. Aynı yaşlarda olmalıydık bu genç kadınla. Meğer onun benden 9 yaş büyük olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım. “Bodur tavuk, her dem piliçtir” sözünü ikinci kez ondan duymuştum o sırada. Dedim ya, pek neşeli ve esprili bir tipti. O sözü yıllar önce ilkin anneannemden duymuştum bir de, görünüşünden duyduğu memnuniyeti dile getirirken.
Aynı günün başka ders aralarında da, başka günlerdeki mola zamanlarında da sık sık bir araya gelir olduk onunla sonra. Tabi bu sırada telefon numaraları ve adresler istendi, verildi ve alındı. Kurstan bağımsız bir şekilde devam edip gelişen bir dostluk oluştu aramızda kısa sürede.
Bir çok kişinin sıradan bulacağı ama yine de bir çoğunun sarsıcı ve ilginç olduğunu düşüneceği bir hayatı olmuştu Sedef’in. Çocukluğu, babasının işindeki tayinlerden dolayı başka başka şehirlerde geçmişti hep. Şu an aynı şehirde yaşayan annesiyle görüşmeyeli 1.5 sene oluyormuş. Anne kız ilişkileri bazen inanması ve yaşanması güç bir şekilde çetrefilli olur ya hani, tam da öyle bir ilişkileri vardı. İlişki dediysem, nabzı pek düşük atan, bitkisel hayattaki bir ilişkiydi tabi bu. Özellikle yağmurlu günlerde, hep bundan söz ederdi nedense; annesizliğinden. Saatlerce. Hava şartlarının psikoloji üzerindeki bilindik etkisi işte. Bu konudaki kırgınlığını ve yarasını anlıyor fakat lafı başka yerlere çekip onu neşelendirmeye çalışmaktan gayrı bir çare bulamıyordum onu dinlerken ben de.
Yıllar önce, şu an göründüğü yaştayken evlenmiş Sedef. Yani 30’larının başında. O yaşa gelinceye kadar yaşadığı gönül ilişkilerinden, hiç çekinmeden açık açık bahsedebilecek kadar açık yürekliydi.ne var ki, onun o anılarına kendiminkileriyle mukabele edebileceğim kadar tecrübe dolu bir geçmişim yoktu benim. Beni sıkıcı buluyor olmalıydı bu konuda aslında. Ama “ne güzel işte” diyordu, “hiç kalp kırıklığı yaşamamışsın”. Gençlik yıllarında, işte yukarıda da söylediğim gibi bir çok kişinin, onun yaşadıklarını sarsıcı bulacağı bir çok detay vardı. Şimdi durgun sularında yüzdüğü deniz, meğer eskiden ne fırtınalar, tufanlar görmüşmüş… Fakat onun özelini burada size açık etmeyeceğim şimdi. Şu an aramızda duran o kara kediye hiç yüz vermeyeceğim. Geçmişinden taşıyıp getirdiği ve şimdi de eşinin doyuramadığı o devasa boyuta ulaşmış olan sevgi açlığını, çocuklarıyla kapattığını söylüyordu. Bana kalırsa o açlığı o denli büyüten şeyin mayasını, eşi kadar annesi de çalmıştı. Tabi bunu ona hiçbir zaman söylemedim. Hiç olmazsa kahkahasındaki o neşe hiç kaybolmasın diye.
Demiştim ya, neşeli tiptir Sedef. Yalnızca, içinde büyük ve gizli acılar taşıyanların giyinmeye cesaret edebilecekleri parlak ve gösterişli; görünmeyen ama varlığı kesin olan elbiseler giyinir üzerine. Makul, sakin ve olgun bir şekilde gülebilenler gibi dengeli olmasını beklemediğim arkadaşımdır o benim. Patlatacağı kahkahaların sebebini, zamanını ve boyutunu ben bile önceden kestiremem onun hala. Fakat mavidir hepsi.