Kendi kadar başkalarını da düşünen insanların dünyasını arzuluyorum. Bunun nasıl ortaya çıkacağını düşünmek beynimi yoruyor. Maddi ilerleme durmadan devam etse de manevi gelişim bizde bu kadar iyi değil.
**
Maddi kalkınma konforu ve kolaylaştırıcılığı beraberinde getirirken ideolojik ve ahlaki gelişim hızımıza olumlu etki oluşturdu diyemeyiz. Bilakis manen daha da geri gittik diyebiliriz. Bunu nereden anladım; hem bireylerin hem de milletin gerçek bir refaha ulaşması bunun göstergesi olmalıydı. Refah mı buhran mı bakınız?
**
Maddi ilerleme ve bunun sanayiye, tekniğe yansıması ileri derece boyutlara geldi. İnsan makineleşti ve robotlaşan insan tipi ortaya çıktı. Bu macera akılcılığın ve tekniğin yirminci asırdan buyana bütün dünyaya ezici hâkim olmasıyla hız kazandı. Duyguları ve bedeni adeta makinanın hızına endeksli bir insan oluverdi. İhtiras, ego şişkinliği/kibir, bencillik tüm uzuvlarını sardı. Böbürlendi tüm araçların sahibi olduğunu sandı; kendisini isyankâr bir kişilikte buldu. Allah, yaratan kavramını unuttu.
**
Velhasıl manevi çözülme kapital ilerlemeye eş zamanda geldi. Yabancılaşma dediğimiz kişinin, kendi ürettiği nesnelerin, emek ürünlerinin boyunduruğu altına girmesi durumu başladı. Yine kendi kıskacında kalarak kendi sınırlarını çizdi, kendini kısıtladı. Bu kısıtladığı egemenlik manevi ilerleyişini durdurdu, kemirdi, bitirdi. Maddi olanın, mekanik olanın, endüstriyel ve ekonomik ürünlerin ezici üstünlüğü, kendisine baskıcı bir güç olarak belirdi. Böylece birey kendi sorunlarına, bulunduğu ortama, yabancı durumuna düştü.
**
Zaman içerisinde mekanikte, teknikte ve iletişimdeki gelişmeler insan hayatını kolaylaştırmak hedefinden saptı ve onu bir nevi köleye çevirdi. İnsanın hürriyete kavuşması için kesinlikle iç ve dış özgürlüğe ihtiyaç var. Arınma diyebileceğimiz mana âlemindeki kalbi teslim, iman bu hürriyetin iç temsilidir. Bunun dışa yansıması manevi gelişimin ikinci boyutu ki ibadetler ve sahih davranışlardır. Hem birey hem de toplumun bir arada aynı manevi hedefe odaklanması doğru ilerlemeyi sağlayacaktır. Arzuladığımız, hedeflediğimiz budur: Maddi ilerleme manevi gelişimle anlam kazanacaktır.
**
Toplumsal yapılarda ve devlet kurumlarında bu kalkınma, ilerleme yansıtılmalıdır. Makine ve tekniğin bize hâkim olmasına izin vermemenin yolu manevi kalkınmanın da beraberinde gerçekleşmesi ile olabilir. Biri yükselirken diğeri alçalmamalı. İnsan ahlak ve maneviyatla kalbini tüm kötülüklerden korur.
**
Manevi eğitime önem verilmesinin gerekli olduğunu söylemek yetmez. Bunu bilmek ve uygulamalarda aksaklıkları gidererek yola devam etmek gerekir. Dini inançların, manevi değerlerin ve milli kültürün muhafaza edilmesi, bu dokuya giydirilmesi kalkınmaya asla mani değildir. Ürettiğimiz ve tükettiğimiz şeylerin bize etkisi mutlaka az çok olacak. Lakin bizi değiştirmesine, dolayısıyla bitirmesine izin vermemeliyiz. İşte bunun yolu budur; maddi ve manevi ilerleyiş birbirine paralel olmalıdır.