Lig için geri sayım başladı.
Uzun tatil, transferler, hazırlık dönemi ve özel maçlar derken futbolseverleri şimdi de yeni sezon heyecanı sardı..
Süper lig takımları, yabancı oyuncu sayısının 14’e çıkartılmasıyla adeta çıldırdı. Tabi ki büyük takımlardan bahsediyoruz. Yoksa Antalyaspor dışında Anadolu takımlarının ölçülü bir transfer politikası izlediklerini görebiliriz. Dört büyükler adeta bir birleriyle yarışırcasına yabancı oyuncu transferlerine imza attılar.
Yapılan elit ve kaliteli transferlere baktığımız zaman ligin değerinin de arttığını görebiliriz.
Öyle sanıyorum ki, bu sezon çok kaliteli bir lig izleyebileceğiz.
…
Transferler deyince, tabiî ki bizi en çok Konyaspor ilgilendirmekte.
Yeşil-beyazlı yönetim, kulübün koşullarını göz önünde bulundurarak bu yıl ekonomik transferler yapmaya çalıştı.
Geçen yıldan bir Marica, bu yıl transfer edilen Meha, Sissoko ve Traore ile Konyaspor’da da katma değer yaşandı. Dahası, vitrin yenilendi ve süslendi. Şimdi söz sırası futbolcularda.
Transferler yeterli mi? diyecek olursanız, bana göre yine eksiklikler var. Her ne kadar teknik adamlar Ali Çamdalı, Volkan ve Uğur İnceman’ı yeterli görseler de ön liberoya iyi bir oyuncu transferi yapılmalıydı. Hatta, forvette Rangelov tercihi değil de bunun yerli oyuncudan yana kullanılmasını isterdim. Ayrıca, bir sol bek alınsa iyi olurdu sanırım. Ama, teknik adamlar öyle sanıyorum ki bu eksikliği Abdülkerim ile dolduracaklar. Düşünce olarak iyi denebilir. Sağ bek olarak Ömer Ali ve Ali Turan alternatifli iki isim olarak karşımıza çıkmakta. Umarım, maya tutar.
Torje’nin yeniden kiralanmaması konusunda ki eleştirilere katılmıyorum.
Rumen futbolcu geçen sezon takıma en çok katkı sağlayan futbolcuların başında yer aldı. Bu doğru. Ama devamlılığı tartışılır. Halk deyimiyle pır pır bir futbolcu . Bu nedenle de transfer edilmemesi çok önemli bir eksiklik olmayacaktır.
İyi bir Sissoko, Meha ve Traore de en kısa sürede seyircinin sevgilisi olacaktır.
…
Konyaspor’da, son dönemde bir forma eleştirisi aldı başını gidiyor.
Forma savaşında birincisi, marka anlaşmazlığı olsa gerek. Hatta, yöneticilerin bu konuda görüş ayrılığına düştükleri ve yol ayrımına girildiği söylentileri oldu. Bir yerde buna söylenti demekte doğru değil. Çünkü, konu doğru. Bir yönetici istifadan döndü.
İkincisi ise, forma renklerinde yaşanan anlaşmazlık.
Yönetimin formalarda yaptığı yeni renk tercihleri eleştirilere neden oldu. Eleştirenler haksızda değiller hani.
Başkan Ahmet şan bu eleştirilere yanıt verdi.
Bende katılmıyorum, renk renk formalara. Yeşil’in suyu mu çıktı?
Birde, Başkan Şan, “önemli olan amblem” dedi. Buna da kesinlikle katılmıyorum. Çünkü, forma ve amblem bir birini tamamlar. İkisi bir birinden ayrı düşünülemez.