Libya'da katliam: 560 ölü, 1400 kayıp

Libya'daki halk ayaklanmasında yaşanan dehşetin detayları ortaya çıkıyor

Muammer Kaddafi yönetiminin halk isyanını bastırmak için her türlü şiddete başvurduğu Libya’da, uluslararası haber kuruluşlarına ulaşmayı başaran görgü tanıklarının anlatımları dehşet tablosu çiziyor.

Yabancı basın mensuplarını ülkeye girişi yasaklanmışken, tanıklar Kaddafi’nin Fransızca konuşan paralı askerleri üzerlerine saldığını söylüyor. Görgü tanıkları, göstericilere rastgele ateş edildiği ve özellikle başkent Trablus’ta katliam yapıldığı konusunda hemfikir.

Cesetler yığıldı

Adını açıklamayan bir vatandaş: “İlk günlerde küçük olaylar yaşanıyordu, gençler taş atıyor, slogan atıyordu. Sonra Bingazi kan gölüne döndü. En korkunç katliamlardan biri pazar gecesi Trablus’un merkezindeki Yeşil Meydan’da yaşandı. Arkadaşlarım cesetlerin üst üste yığıldığını gördüklerini anlattı. Katiller kimi öldürdüklerini umursamıyor. Üniformalarını atıp kaçan polis, asker, güvenlik güçleri hatta postacılar da gördüm. Bu, Kaddafi tarzı bir üniforma giymek için iyi bir zaman değil. Yeşil renk de kentten kayboluyor.

'Arabada bile vuruyorlar'

- Adını vermek istemeyen bir Trablus sakini: Kaddafi’nin hiçbir sınırı yok. Deli olduğunu biliyorduk ama paralı askerlerini kendi halkının üzerine göndermesi ve göstericileri katletmesi korkunç bir şok.

- Adil Muhammed Salih (Trablus): Bugün tanık olduğumuz şey tahayyül edilemez. Çok, çok fazla ölü var. Arabanızda bile olsanız, hareket eden her şeye rastgele ateş ediyorlar.

- Joe Twaeih (İsveç’te yaşayan Libyalı muhalif): Bu sabah Trablus’taki kuzenimle konuştum. Bana insanların sokağa çıktıkları anda paralı askerlerce vurulduklarını söyledi.

- Maray el Mahri (el Bayda): Dün gece kentte erkek kardeşim Ahmed dahil 26 kişi öldürüldü. Sizi sadece sokakta yürüdüğünüz için vuruyorlar. Protestoculara tank ve savaş uçaklarıyla saldırıyorlar. Yapabileceğimiz tek şey pes etmemek, geri dönmemek. Şöyle ya da böyle zaten öleceğiz. Bizim yaşayıp yaşamadığımıza önem vermedikleri ortada. Bu bir soykırım.

Cenazeler kalkmıyor

- Libya’nın Kurtuluşu İçin Ulusal Cephe adlı muhalif örgütün Londra’daki sözcüsü Salim Gnan: Askeri gemiler Trablus’ta bir yerleşim bölgesini bombaladı ve çok sayıda insan öldü. Kaddafi artık gemilerini bile halkına karşı kullanıyor. Yaşananları durdurmak için yapabileceği ne varsa yapmayı planlıyor. Kentin ana hastanesinin yanı sıra sokakta, özellikle de 3-4 kişiden kalabalık gruplar halinde gezen herkes vuruluyor. Trablus’taki insanlar çaresiz. İlaç, su ve yemeğe ihtiyaçları var. Sokaklarda cesetler var çünkü insanların dışarı çıkıp onları gömmesi için durum hâlâ çok tehlikeli.”

- El Cezire: Ayaklanmanın sürdüğü 5 günden bu yana 530 kişinin ölmesinin yanı sıra 1400 kişi kayıp, 3000 kişi de yaralandı. İçişleri Bakanı Org. Abdülfattah Yunus El Ubeydi, dün istifa ederek Kaddafi’nin liderliğini tanımadığını ve muhalefete katıldığını ilan etti.

YURDA DÖNEN TÜRK YOLCULAR YAŞANAN DEHŞETİ ANLATTI

KADİRHAN AKSOY: "İKİ KORELİNİN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ DUYDUM VE YIKILMADIK ŞANTİYE BIRAKMADILAR"

Yurda getirilen Türk vatandaşları, Libya'da yaşananları anlattı.

THY'ye ait özel bir uçakla İskenderiye'den İstanbul'a gelen 249 Türk yolcu, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yakınları tarafından sevinç ve gözyaşları ile karşılandı. Havalimanında bazı firma yetkililerinin Libya'dan gelen personeline para dağıttığı görüldü.

Libya'da askeri bölgelerin halk tarafından basılıp yakıldığını belirten Türk yolculardan Kadirhan Aksoy, "Halk tamamen her yeri ele geçirmiş durumda. Bu yüzden Kaddafi, bölgeye savaş uçağı gönderip askeri bölgelerdeki silah ve bombaların milis güçlerin ellerine geçmemesi için imha etmiş. Arkadaşlarım ile en son görüştüğümde 2 bin civarında Türk'ün bir stadyumda toplandığı ve halkın, 'Biz sizi koruyamayız burada, başınızın çaresine bakın' dediklerini söylediler. Onların yardıma ihtiyacı var. Bir an evvel kurtarılmalılar. İki Korelinin öldürüldüğünü duydum ve yıkılmadık şantiye bırakmadılar" dedi.

Libya'daki insanların mağdur olduğunu ve acil yardım beklediğinin ifade eden Sabit Kaşıkçı ise, "Orada polis asker diye bir şey kalmadı. Kimsenin can güvenliği yok. Çocukların ellerinde silah ve bıçaklar var. Evleri ve şantiyeleri yağmalıyorlar. Hiçbir şey orada iyi gitmiyor" diye konuştu.

ASIM ŞİMŞEK: "İŞ MAKİNELERİMİZİN ANAHTARLARINI ALIP ŞANTİYELERİMİZİ YAĞMALADILAR. KARŞILIK VERSEYDİK CANIMIZDAN OLURDUK. ORADAKİ HALK 'BURAYI TERK EDİN, SİZİ KORUYAMAYIZ' DEDİ"

Yolculardan Asım Şimşek, "Ben orada bir şantiyede kamp idaresinde çalışıyordum. Daha önce bizimle çalışan bizden maaş alan insanlar boğazımıza bıçak dayayıp arabalarımızın, iş makinelerimizin anahtarlarını alıp şantiyelerimizi yağmaladılar. Karşılık verseydik canımızdan olurduk. Oradaki halk 'burayı terk edin, sizi koruyamayız' dedi. Daha önce 'siz burada güvendesiniz, canınız bize emanet' diyenler, şantiyeleri yağmaladıktan sonra 'başınızın çaresine bakın' dediler. Topruk'ta şuan Türk kalmadı ama

Bingazi'de insanlar stadyumda bekliyor, kimse onları korumuyor. Bingazi Havalimanındaki ofisleri yaktılar ve hiçbir işlem yapılamıyor. 2 bin insan orada kurtarılmayı bekliyor. Bingazi'de Türk konsolosluğu bir şey yapamıyor. Çünkü her şey aşiretlerin elinde" ifadelerini kullandı.

TÜRK YOLCU DAVUT ÖZDEMİR: "LİBYA POLİSİ BİZİ GASP ETTİ. BEN BUNLARI YAPANLARINI MÜSLÜMAN OLARAK GÖRMÜYORUM"

Yolculardan Davut Özdemir, Libyalılar tarafından silahla kovalandığını belirterek, "Libya polisi bizi gasp etti. Ben bunları yapanlarını Müslüman olarak görmüyorum. Libya halkı İsrail'in yapmadığını bize yaptı. Biz orada şantiyeden ana yola çıktık. Bizi kovaladılar. Arkamızdan silah sıktılar. Böyle insanlık olur mu, böyle Müslümanlık olur mu? Bizi gasp etmek istediler. Çoğu arkadaşımızın paralarını aldılar, yaraladılar. Yabancıların şantiyelerini basmıyorlar, Türklerin şantiyelerini basıyorlar. Onlara

karşı koyduğumuz zaman da yaşama şansımız yok. Hakkımızı savunmadık. Güvenlik yok. Orada adam beni, telefonumu almak için arazide keleşle kovaladı. Oradan kaçtım.Canımızı zor kurtardık" şeklinde konuştu.

LİBYA'DAN DÖNEN KÜTAHYALI İŞÇİ YAŞADIKLARINI ANLATTI: 3 GÜN BOYUNCA ZOR ANLAR YAŞADIK

Libya'dan Türkiye'ye gelen ilk kafiledeki Kütahyalı işçi Mesut Kahraman, bu ülkede yaşadıklarını İHA'ya anlattı.

Yıldırım Beyazıt Mahallesi Kış Sokak'ta yaşayan ailesi tarafından gözyaşlarıyla karşılanan 48 yaşındaki Mesut Kahraman, Türkiye'ye dönmeden bir kaç saat öncesine kadar araçlarının taşlanmasının dışında herhangi bir darp olayıyla karşılaşmadıklarını söyledi.

Libya'daki gelişmeleri an ve an televizyon haberlerinden takip ettiğini belirten Kahraman, oradaki Türklerin sağ salim Türkiye'ye dönmesi için dua ettiğini ifade etti.

Libya'ya 45 gönce gittiğini belirten Mesut Kahraman, Bingazi'ye 80 kilometre uzaklıkta, yaklaşık 250 bin kişinin yaşadığı Al Marj kentinde, devletin yaptırdığı üniversite ve yurt inşaatında iş makinesi operatörü olarak çalıştığını belirtti. Halk ayaklanmasının ülkedeki yabancılara karşı değil, yönetim aleyhine çıktığını anlatan Kahraman, "Olayları, halkın hükümet ve devlet dairelerine karşı saldırısı diye niteleyebiliriz. İktidarın yıkılması amacıyla halkın ortaya çıkardığı bir kaos ortamı var ülkede.İnsanlar devlet ait bütün yapıları yakıp yıkıyor, yağmalıyor, ancak yabancılara zarar vermiyor. Al Marj'daki inşaatta 750'si Türk, kalanı Mısır, Gana, Bangladeş ve Filipinler'den olmak üzere 3 bin kişi çalışıyordu. Burası da devlete ait bir yapı olduğu için depolarımızı, kaldığımız yerleri yıkıp ateşe verdiler. Ancak ne biz Türklere ne de diğer yabancılara karşı hiçbir eylemde bulunmadılar" dedi.

Ayaklanma çıkaranların, Türklere karşı bir husumetinin olmadığını dile getiren Mesut Kahraman, "Türkler orada toplu olarak bulunuyor. Türk halkını seviyorlar ve kendileriyle özdeşleştirmek istiyorlar. Oradaki Türklere ve Türkiye'deki yakınlarına Allah sabır versin. Türklere karşı düşmanlıkları yok ama orada bulunan insanlarımızın yeme, içme ve yatma yerlerinde problem var. Bu yüzden eziyet çekiyorlar. İnşallah en kısa zamanda sevdiklerine kavuşurlar" diye konuştu.

Mesut Kahraman'ın eşi Aynur Kahraman ise, "Bu olayı çocuklarıma anlatabilmek de çok zordu. Olaylardan sonra bir kez telefonla görüşebildik ve iyi olduğunu söyledi. İnşaat şirketinin Türkiye'deki merkezini aradım ama bir yetkiliye ulaşamadım. Eşim evimize geldiğindeki sevincimizi ise anlatamam. Anlatılamayacak derecede değişik bir duygu" diye konuştu.

HIZLI TREN İNŞAATINDA ÇALIŞMAK İÇİN GİTTİĞİ LİBYA'DA ÇIKAN OLAYLAR SEBEBİYLE MAHSUR KALAN 32 YAŞINDAKİ MÜHENDİS İÇİN AİLESİ HER GÜN DUA EDİYOR

Hızlı tren inşaatında çalışmak için gittiği Libya'da çıkan olaylar sebebiyle mahsur kalan Türk mühendis için ailesi gözyaşları içinde dua ediyor. Aynı firmada çalışan abi ise, olaylar çıkmadan bir hafta evvel Türkiye'ye dönerek kurtulduğunu söyledi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden mezun olan 32 yaşındaki İnşaat Mühendisi Tunç Tezel, yaklaşık 5 ay önce kendisi gibi mühendis olan abisi Cenk Tezel ile Libya'ya gitti. Hızlı tren inşaatında çalışan Cenk Tezel, haftalık çalışma süresinin ardından tatil için Türkiye'ye döndü. Ancak bir hafta sonra çıkan olaylar sebebiyle Tunç Tezel, Raslanuf şehrinde bulunan şantiyede mahsur kaldı. İlk günlerde ailesi ile görüşen Tezel, internet ve telefon hatlarının kesilmesiyle ailesine haber verememeye başladı.

24 SAAT TELEVİZYONU TAKİP EDİYORLAR

Baba Hayri Tezel, gözünü işyerinde bulunan televizyondan ayırmazken, gelecek mutlu haberi bekliyor. Diğer oğlu Cenk Tezel ise internet üzerinden gelişmeleri takip ederek bilgi alıyor. En son ailesine pazar günü mail gönderen Tunç Tezel, bugün ise SMS çekerek durumu hakkında bilgi verdi. Şantiyede çalışan Rus işçilerin tahliyesinin ardından kendilerinin tahliye olacağını yazan Tezel, mesajında, "Boş boş oturuyoruz. Rusların tahliyesini bekliyoruz" cümlelerine yer verdi.

"BİR DAHA HİÇBİR YERE GÖNDERMEYECEĞİM"

Oğlunu bir daha hiçbir yere göndermeyeceğini ifade eden Hayri Tezel, "Kendisinden bir hafta önce haber aldık. Konuşuyorduk, ama sonra bütün iletişim kesildi. Ben 40 defa aradım, geceler boyu aradım. Bir an önce bütün ordaki vatandaşlarımızın Türkiye'ye getirilmelerini istiyoruz. 25 bin rakamı çok büyük. Bunlar için bir tedbir alınması lazım. İki aydan beri yüzünü görmüyorum. Keşke Türkiye'de kalsaydı da daha az para alsaydı. Kendisi Türkiye'nin en iyi gökyüzü fotoğrafçısı. Şimdiye kadar bütün dünyayı dolaştı. Bir daha kesinlikle göndermem. Geceleri ilaç almadan uyuyamıyorum. Gecenin bir saatinde kalkıp oturuyorum" dedi.

"OLAYLARDAN BİR HAFTA ÖNCE TÜRKİYE'YE GELDİM"

Kendisinin de aynı firmada çalıştığf0ını söyleyen ağabey Cenk Tezel ise, "Ben oradayken yaprak kımıldamıyordu. Çalışma saatimi doldurup kısa süreliğine Türkiye'ye geldim, ardından bu olaylar çıktı. Sürekli televizyonu ve interneti takip ediyoruz. En ufak bir bilgiyi bile değerlendiriyoruz. Şirket sürekli bize bilgi veriyor. İnşallah sağ salim gelirler. Kimse bu olayların çıkacağını aklına bile getirmiyordu" şeklinde konuştu.

FOTOĞRAFLARINA BAKIP TESELLİ BULUYORLAR

İletişimi zaman zaman kesilen ve kısıtlı hale gelen Tunç Tezel'in ailesi ise her gün evlatlarının fotoğraflarına bakıyor. Libya'da bulunan şantiye içinde ve çalışma ofisinde çekilen fotoğraflara bakan aile heyecanlarını dindirmeye çalışıyor.

AA-İHA-MİLLİYET

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri