“Güzel bir bakış açısı
Elbette dini kabul edip hükümlerinin tatbikine karşı çıkmak bu günkü laik kesimin en büyük çıkmazlarındandır. Belki de ne dediklerini bilmiyorlar. Din konusunda bunlar çoook cahil denebilir.”
……
İslam dinine giren bir kimse, onun hükümlerini yerine getirmekle mükelleftir. İmanın gereği budur. İmanın gereğini yerine getirmeyenler için ceza-i müeyyidenin uygulanması da İslam’ın gereğidir.
İslam’a giriş, İslam’ın hükümlerini ve ceza-i müeyyidesini kabul manasına gelir. Yani bir insan, “Kelime–i Tevhit” veya “Kelime-i Şahadet” getirmekle İslam’ı bir bütün olarak kabul ettiğini, hükümlerini yerine getireceğini ve getirmediği takdirde ceza-i müeyyidesini kabul ettiğini taahhüt etmiştir.
Bu, bir milletin kabul ettiği anayasanın hükümlerine uymakla yükümlü olmasına benzer. Bir millet, kabul ettiği anayasanın hükümlerine uymam diyebilir mi?
Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın aslı tahrif edildiği ve diğer beşeri dinler felsefi ahlaktan ibaret olduğu için bu dinler inanç ve ayinden ibarettir. Dolayısıyla bu dinlerin muamelat ve ukubat bölümü yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından olan bir kitapta okumuştum: Hıristiyanlığın temizlikle ilgili bir hükmü bile yoktur.
İslam dini, vahiyden ibaret olduğu için inanç, ahlak, ibadet, muamelat ve ukubat esaslarından ibarettir. Bu dinin bu esaslardan ibaret olduğuna dair birçok nass vardır. Biz, her bir esas için bir veya birkaç ayet vermekle yetineceğiz:
İtikatla ilgili Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “(Resulüm!) Deki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz” (1).
Bu ayet-i kerimenin devamında şöyle buyrulur: “Deki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; ancak O’nun huzuruna gelip toplanacaksınız.”
Ahlakla ilgili Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Allah, adaletle davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabaya bakmayı emreder. Çirkin işleri, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünürsünüz diye Allah size öğüt veriyor” (2).
Başka bir Ayet-i Kerime’de ise şöyle buyrulur: “Sizden iyiye çağıran, uygun olanı emreden ve kötülüğü yasaklayan bir topluluk olsun. İşte başarıya ulaşan onlardır” (3).
İbadetle ilgili Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Kuşkusuz ben Allah’ım; benden başka ilah (tanrı) yoktur. Bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!” (4).
Muamelatla ilgili Kur’an-Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey inananlar! Allah için adaleti ayakta tutun gözcüler olun. Bir topluluğa olan kızgınlığınız size adaletsizlik suçunu işletmesin. Adaletli olun. Bu, sorumluluk sahibi olmaya (takvaya) daha yakındır. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızı bilmektedir” (5).
Ukubatla ilgili Kur’an-Kerim’de şöyle buyrulur: “Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdır” (6).
Laik kesim bu gerçeği bilmektedir. Onların İslam’ın hükümlerinin tatbikine karşı çıkmasının sebebi, ekonomiktir.
Malumunuz, kapitalizmin temeli faize dayanmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde beşini oluşturan burjuva, faiz yoluyla dünya gelirinin yüzde 95’ini elinde tutmaktadır.
Burjuvanın, “Din, Tanrı ile kul arasında bir şeydir.” “Din, vicdan işidir.” demesinin sebebi, kapitalizmi ayakta tutmaktır. Burjuva, bu tanımın yürürlülükte kalabilmesi için Laiklik kavramını üretmiştir.
Laik kesim ne dediğini biliyor. Din konusunda bunlar cahil değil, İslam’ın hükümlerinin tatbikine karşı çıkmalarının sebebi, kapitalizmin çıkarlarına uygun bulmamalarıdır.
Hz. Resul ü Segaleyn’in, Ebu Cehil’e “Ebu Cehil” demesinin sebebi, onun Resul-i Ekrem’in Allah’ın Resul’ü olduğunu bildiği halde Hakk’ı itiraf etmeyi sosyo-ekonomik çıkarlarına uygun bulmamasıdır.
Sayın Altıntaş, bilmem anlatabildim mi?
--------------
Kaynaklar:
1. Mülk: 23
2. Nahl:90
3. Âli İmran: 104
4. Tâhâ:14
5. Maide:8
6. Nur: 4