Bayram bitti…
Bayram ile birlikte uzun bir tatilde sona erdi…
Türkiye’nin hızına ve çeşitliliğine akıl sır erdirilemeyen gündemi de, bayram ile birlikte farklı konulara evirilmeye başlandı…
Devletin teşvikiyle, amiyane tabirle dün neredeyse bir ana-avrat sövmediğimiz kalan Rusları hava limanlarında çiçeklerle karşıladık…
***
“Gerekirse tezek yakar, Rus Ayısına boyun eğmeyiz…” diyenlerin icraatları(!) hava limanından canlı yayınlarla alkışlar eşliğinde izletildi millete..
Şeker(!) Bayramında şekeri yükselen hastanın bakışlarıyla ağzı açık seyrettik...
İsrail ile yeni “kanka” modu, Gazze’deki çatışmaları bile görmezden getirecek bir şevk ve romantizm ile yürüyor…
***
Darbeci ve hain ilan ettiğimiz SİSİ ile görüşmeler bu hafta başlıyor…
MURSİ mi?
Kimse hatırlamıyor…
Rabia?
Ayıp bir işaret olarak vicdanlarımızda kalacak bu gidişle…
***
Bize ne?
Toplumun geneli bu tür gelişmelerden memnun… Siyasi hayatı, Dallas dizisi ayarında yaşamak istiyor belki de...
Algısı o yönde kullanılıyor…
Her gün bir ‘çark’…
Her gün bir macera…
Her gün birilerine ‘efelenme’…
Ardından hep bir ‘özür’ modu…
Kimin eli, kimin cebinde, kim dost, kim düşman bilen yok…
‘Vardır bir bildiği hazar...’ düşüncesi eskisi gibi yayılmıyor artık…
***
O malum "kutu" yarışmanın içinde yaşıyoruz sanki…
Karşısında gördüğü herkesi;
‘Küçük hissediyorum’ diyerek kırmızı mührünü kırma iştiyakı ile dolu ürkütücü bir hırs var karşımızda…
Slogan ve şamatalarla kırılan her mühürlü kutunun içinden ne hikmetse artık her seferinde BÜYÜK çıkıyor…
Yakıyor bizi…
DA DA DAT..!
Kaybedenlerin müziği çınlıyor zihinlerde…
***
“Kaybediyoruz…
Ama bir sor niye kaybediyoruz…? Ulusal çıkarlar bunlar…!!”
"Acaba, sadece birinin çıkarları için, ulusal çıkarlarımızı mı kaybediyoruz?" hissi bünye ile birlikte yurdu da yavaş-yavaş sarmaya başladı…
Rus turist kafilesi çiçeklerle yurda girerken Başbakan Sayın Yıldırım;
“Hasret kaldık birbirimize...” diyor…
Zillette hasretmişiz meğer?