Kurulama Bezi

Şadan Sezgin

Hanımlar arasında tahta bezi de denir; babaların eskimiş atletlerinin ev temizliği alanında kullanılmasına. Ama biz kuruluma bezi diyeceğiz, Ahmet Amca’nın eskimiş atletlerine. Çünkü bu bezler yağmurda ıslanmış plastik ve demirleri kurulamak için kullanılmıştır.

Öğrencilerini huzurevine götüren Esra Öğretmen; siması yabancı gelmeyen huzurevi sakininin yanına gidip soruyor: “Sizi tanıyor gibiyim ya da birine benzettim.” Fatma Nine ise sakin bir ses tonuyla: “Benzetmiş olabilirsin evladım. Zaten bebeklerle ihtiyarlar birbirine benzermiş hep, amaaa…”Çocukları olmayan Ahmet Amca ile Fatma Teyzenin lüks bir sitede daireleri varmış. 400 dairelik kalabalık site içinde yalnız yaşayan çocuksuz bir aile.
**
Ölümün yaklaştığını hisseden Ahmet Amca lüks sitedeki evini satıp daha mütevazı bir semtten çocuk parkının karşısından zemin kat bir ev almış. Hissettiği hakikat geldiği zaman Fatma’sının yalnız kalmaması için.
Kısa bir süre sonra kocasını kaybeden Fatma Teyze yalnızlığına çare olarak evinin karşısındaki çocuk parkını görmüş. Bu parkın gönüllü hadimi olan Fatma Teyze mevsimine göre, hava durumuna göre, çocukların oyun saatine göre ve diğer insanların düşüncesizce hareketlerine göre kendine görevler ihdas etmiş.
**
Bahar mevsiminde çiçekler eker parka; börtü böcek faydalansın, insanların gözleri renk cümbüşü yaşasın, gözler renklerin yüzlerce tonunu fark etsin diye.
Parkın her bir köşesine kiraz, kayısı, badem ve erik ağaçları dikmiş. Çocuklar ve kuşlar faydalansın diye.
Yağmurlu günlerde rahmet kesilince eline 5-6 tane kurulama bezini alıp çocuk parkındaki oyuncakların başına gelip; ıslanmış oyuncakları kurulayıp çocukların elbiselerinin ıslanmaması ve onların hastalanmaması için çabalarmış.
Her gün sabah eldivenini ve kovasını alıp parkı gezermiş; serserilerin ve düşüncesizlerin içtikleri içeceklerin şişe kırıklarını toplamak için.
Parkın her köşesine ve ağaçların her dalına yerleştirdiği sulukları ve yemlikleri kontrol edermiş parkın sevimli kedileri ve afacan kuşları için.
Çocuklar tarafından kendi özel malı olduğu zannedilen çınar ağacının altındaki banka oturur her öğlen vakti, yanına da on litrelik su termosunu alıp susayan çocuklara su ikram edermiş. Belki de her çocuğun içtiği bir yudum suda, her kuşun yuvasına götürdüğü bir tane kirazda, her arının özünü aldığı bir tane çiçekte bir dua vardı; kaybetmiş olduğu Ahmet’i için.
**
Parkta oynarken susayınca Fatma Teyzenin termosundan su içen, yağmurdan sonra kuru oyuncaklarla oynayan, parktaki çiçekleri koklayan, ağaçlardaki meyveleri yiyen, parkta yuva tutan kedileri sevip kuşların cıvıltısını dinleyen ve o parkta hiç cam kesiği riski ile karşılaşmayan çocuklardan birisi de mavi gözlü bir kız çocuğuymuş.
Fatma Teyze tüm çocukların ismini aklında tutamadığından bu kıza da “maviş” dermiş.  Amaaa deyip uzunca düşünen Fatma Nine: “Gözler birbirine benzemez. Gözler özeldir. Hatırladım seni. Sen o maviş kızsın” dedi.  Kısa bir süre sonra Ahmet’inin yanına giden Fatma Nine’nin bu hikâyesi dilden dile dolaşınca; bu çocuk parkına da ismi verilmiş: “Fatma Teyze Parkı” diye.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.