Kürtlerin Devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir

Dolmabahçe'de Akil İnsanlar Heyeti'yle bir araya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyetidir." dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe Ofisinde Akil İnsanlar Heyeti toplantısına katıldı.

Dolmabahçe'de Akil İnsanlar Heyeti'yle bir araya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, gündeme dair çarpıcı açıklamalar yaptı.

"Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyetidir." diyen Davutoğlu, "Son olaylar gösterdi ki Suruç'u Kobani'den ayırmak mümkün değil" dedi.

İşte Davutoğlu'nun sözlerinden satır başları:

10'LARCA YIL SÜREN BİR MESELEYİ ÇÖZÜYORUZ

"Onlarca yıllardır devam eden bir meseleye çözüm üretmek üzere ortak vicdanı harekete geçirmeyi amaç etmiştik. Çok yoğun çabalar gösterdiniz sizlere minnettarız. 60 bin vatandaşımızla yüzyüze görüşmeler yaptınız. Sizlere bütün insanlık adına teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.Her biriniz o kadar değerli katkıda bulundunuz ki. Dışişleri Bakanı iken verdiğiniz raporları okumuştum. Şimdi hafızamı yenilemek için tekrardan okudum.

ORTAK SORUMLULUK TAŞIYORUZ

Yeni ve etkin bir yöntemle çözüm sürecine ivme katarız diye arkadaşlarımızla istişarelerde bulunduk. Ortak bir sorumluluk taşıyoruz. Bu ortak sorumluluğunu topluma yaymak için omuz omuza vermek durumundayız.Belki saatlerce sürecek bu oturumda sizlerden biri olarak katılmak istiyorum bu toplantıya. Şunu bilinmesini isterim Akil İnsanlar heyetinin yaptığı temaslar karşılıksız kalmamıştır. Verdiğiniz raporlar raflara kaldırılmamıştır. 30 Eylül'de Cumhurbaşkanımızın teklif ettiği demokratik pakette sizin isteklerinizden bir çoğu pakette yer aldı.Devrim mahiyetinde atılan en büyük adım, sizlerin de ortak isteği olan yasal çerçevenin çözüm sürecine bağlanması olmuştur.

ZAMANA VE İNSANA SELAM OLSUN

Çözüm sürecinden muradımız nedir bu hususlarda konuşmak istiyorum. Kongre konuşmamaı hepiniz hatırlayacaksınız. Zamana ve insana selam olsun diye başlatım. Siyasetin ve her siyasi faaliyetin temeli insana saygı esasına dayalı olmak zorundadır. İnsanı selamlamayan bir yaklaşımın siyasi alanda kalıcı bir temel bulması mümkün değildir.Bizim büyük resimde gördüğümüz şudur; kadim topluluklar çoğulcu şehir yapılarına sahip olan ve harmanlanarak bugüne gelmiş bir birikimdir. Modernite bu birikim üzerinde daha homojen anlayışta bbir hukuk düzenini uygun görür.

SÜRECİN TEMEL TAŞLARI TARİHDAŞLIK VE VATANDAŞLIK

Biz Latin Amerika ülkesi değiliz hatta Kuzey Amerikan ülkesi de değiliz. Bu toprakların şehirleri, sokakları, devletleri, sosyo kültürel bağları en yakın zaman gittiğinde 2-3 bin yıllık tarihe sahiptir. Bu topraklarda herhangi bir şehir tek bir dinle, tek bir etnik grupla adlandırılamayacak olaylara sahiptir. Tarihdaşlık ve vatandaşlık unsurlarını çözüm sürecinin temel taşları olarak görüyorum. Modernite görünümü içinde süslü ve çarpıcı kelimelerle örtülse de üstü devleti sadece şu yada bu etnik grubun malı gibi görülürse bir süre sonra bu bulanıklaşır ve tıkanıklaşır. Ben Irak'a ilk ziyaretimi yaptığımda farkettim, eğer bir ülkenin şehirleri şu şuraya aittir, bu buraya aittir diye ayrıştırılıyorsa orada birlik beraberliği sağlamak zorlaşıyor.

Çözüm süreci bizim için bu ülkenin en önemli projesidir. Ortak bir sorumluluk taşıyoruz. Ortak sorumluluğumuz için omuz omuza vermeliyiz. Ortak vicdanı harekete geçirmek için ortak sorumluluk taşıyoruz. Akil İnsanlar Heyeti'nin yaptığı temaslar karşılıksız kalmamıştır.

"SİLAHLANIN" DİYE TWEET ATIYORLAR

Küçük, kısır alanlara hapsolunduğunda şiddet ağırlıklı eylem geliştirildiğinde büyük resim kaybolabilir. "Silahlanın" diye twitter'da bir araya geliyorlar. Bu tweetler bizim kayıtlarımızda. Provokatif bir grup, bütün çabaları yok sayan bir sonuç doğurabiliyor. "

KÜRTLERİN DEVLETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'DİR

Kürtlerin devleti yok, devlet arayışı var diyenlere ben şunu söylüyorum, Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir.Ya bu sınırlar barışçıl yöntemlerle anlamsızlaştırılacak ya da acımasız çatışmalar yaşanacak.

Şehir devletten önce gelir. Şehirden önce gelen de insanlık bilincidir. Bizim farkımız ne, biz Kürt ve Türk olarak içiçe yaşıyoruz. Balkanların her milleti Anadolu'da var. Biz bunu ilk defa görmedik. Sosyo kültürel zeminimiz tek tipçi ulusalcı yaklaşımlara karşı direnmiştir. Bizim yapmamız gereken bu sosyo kültürel zemini güçlendirmek. Ben daha önce de söyledim. Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyetidir. Bizim şehirlerimiz nevzuhur kimlikler üzerinde doğmadı. Türkiye istiklal harbini omuz omuza yaptı.Çanakkale savaşı da dahil olmak üzere hepsi ortak bir çabanın sonucudur.

ÖNÜMÜZDE 2 SEÇENECEK VAR

Önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl ve karşılıklı saygıya dayalı esaslarla bu toprakları birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz budur. Ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, görüntü itibariyle marksizimle bezenmiş ama gerçekte arkaik ideolojilerle, çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör veya radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da akil adamlar, akil insanlar heyetinin misyonu burada özel önem taşıyor.

SURUÇ'U KOBANİ'DEN AYIRMAK MÜMKÜN DEĞİL

Son olaylar gösterdi ki Suruç'u Kobani'den ayırmak mümkün değil.

Ya barışçıl bir yol seçeceğiz, ya da aşiretçi bir düşünce ile çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden terör ve radikal grupları etkisi altında kalacağız.

Bu meseleyi çözüme götürmek için her şeyi denedik.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkesin eşit haklara sahip olması için çalışıyoruz.

TEKÇİ YAPILAR ACI GETİRİYOR

Artık Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılında idrak eden insanlar olarak hepimiz bir kere şunu keşfetmek zorundayız; Tekçi yapılar, kadim kültürlerin olduğu yerlerde hangi etnik ve mezhebi, dini grup adına olursa olun acı, hüzün getiriyor. Bu sadece bizde değil Pakistan-Hindistan bölünmesinde de yaşanan acıları hatırlayınız.

YEGANE YOL ÇÖZÜM SÜRECİDİR

Daha Arap baharından çok önce Suriye ve Irak'la vizeleri kaldırdık. Ortak ticaret havzası kurduk. Eğer bu gerçekleşmiş olsaydı bugün mülteci göçleri halinde değil ticari göçler halinde seyir halinde olacaklardı.

Siyasi iradeyi tutanların imtihanı burada. Bizim savunduğumuz tek siyaset bu oldu. O güzelim Halep'i havadan bombaladığında, oradaki insanlara zulüm edildiğinde demokrasiyi teşvik ederek aynı anlayışı sürdürmeye çalıştık ama olmadı. Tam da Akil İnsanlar heyetinin amacı burada başlıyor. Eğer biz bu çizgiyi Türkiye'de oluşturabilirsek bu bölgedeki çatışlamalrın önüne geçecek yegane yoldur.

ÇÖZÜM SÜRECİNİN 3 KARAKTERİ

Çözüm sürecinin üç karakterine dikkat çekmek isterim: Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür.

Bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yolu denedik. 5 sene önce imkansız görünen süreçleri bütün siyasi riskleri göze alarak devreye soktuk.

Hangi tabuları nasıl yıktığımızı görsünler. Akil İnsanlar Heyeti'nin kompoziyonu dahi çözüm sürecinin yerli ve özgün olduğunu bize ait olduğunun göstergesidir.

KİMSEYİ İKNA ZORUNLULUĞUMUZ YOK

Kuşatıcılık ve kapsayıcılık da çok önemli.Çözüm sürecinin sahibi milletin kendisidir. Çözüm süreci sadece bir tarafı ikna etme süreci değildir. Böyle bir ikna sorumluluğumuz da yok. Şurada bir tek ben hakimim diye bir anlayış olamaz. Benim dışımda siyaset yaaprsa partisini bombalarım dediğiniz anda bir başka tek tipçi anlayışa çözüm süreci kurban edilir.Biz bu meseleyi tek bir eksene indirgemek değil zaman alsa da toplumun her kesimini kuşatan bir mesele olarak görüyoruz. Akil İnsanların da bunu en iyi şekilde temsil ettiğini düşünüyoruz.

KOBANİ SORUNU ÇÖZÜLSE DE ÇÖZÜLMESE DE...

Çözüm süreci dış etkilere karşı korunmalıdır. Biz hiç bir zaman Kobani önemsizdir demedik. Türkiye'deki çzöüm süreci Kobani'den önce başladı. O sorun çözülse de çözülmese de devam edecek. Türkiye'deki çözüm süreci doğru yürüdüğü sürece çevredeki yaralara da şifa olacaktır. Barzani geçen sene Diyarbakır'a geldiğinde Eski Türkiye'de felaket olarak görülebilirdi. Kimse hayal edemezdi. Bu devrimci bir adımdı. Onun kararını verdiğimiz günü hatırlıyoruz. Orada verdiğimiz mesaj şuydu yurtdışındaki Kürtler de bizim kardeşimizidir. Onların özgürlüğü bizim özgürlüğümüz, onların acısı bizim acımızıdır.

ÇÖZÜM SÜRECİ ZARAR GÖRMESİN DİYE AÇIKLAMADIK

Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik çözüm süreci zarar görmesin diye ama sonra deklare ettik.

KOBANİ'YE, PYD'YE BAKIŞIMIZ FARKLI OLURDU

Bu süreç tamamlansaydı bizim de Kobani'ye, PYD'ye bakışımız farklı olurdu.

GÖRÜŞME TALİMATINI BİZZAT BEN VERDİM

Birçok eleştiriye rağmen dışişleri bakanı olarak bizzat talimat verdim Salih Müslim ile görüşülecek diye. Çünkü Suriye'deki unsurlarla da demokratik görüşme süreci başlasın istedik. Çağırdık ilk defa muhatap alındı.
O dönemde bize verilen sözler tutuldu mu ki bize şimdi Türkiye sözlerini tutmadı deniyor.

Tam tersini yaptılar ve Suriye rejiminin suçlarına ortak oldular. Türkmenler IŞİD tarafından katledilirken de sessiz kalındı.

KİMSE BİZ ŞİDDET ÇAĞRISI YAPMADIK DEMESİN

Kongre konuşmamı herkes hatırlayacaktır. Odak noktalarımızdan biri çözüm sürecidir. Yaptığım konuşmadan çözüm süreci bir emanettir dedim. Bu bir irade beyanıdır. Bakın ne yaptık, yeni Hükümet görevini aldıktan sonra çözüm sürecine bakış açımız çok net bir şekilde ortaya kondu.

1 Eylül'de çözüm süreci ile ilgili özel bir mekanizma kurdum ve buna bizzat ben başkanlık edceeğim dedim. Tüm Bakanlıklarından öncelikli olarak bu konuyla ilgileneceğini belirttik. Bunun ilk Bakanlar Kurulu'na getirilmesini istedim. Dikkatinizi çekerim.

Bir taraftan Kobani'de olaylar varken ve zamanı geçen iki tezkereyi yendien Meclis'ten geçirirken çözüm sürecinin yapılarını ilan ettik. O bir ay içinde takip edilecek yol haritasında her türlü müzakere yapıldı.Belli mütabakatlar sağlandı.

HERKES SAMİMİYET TESTİNDEN GEÇİYOR

Artık çözüm süreci büyük bir ivme kazanacak beklentisi içindeyken 6-7 Ekim'de vandalizmin her türlüsü, gaspın her türlüsü, cinayetin her türlüsü işlendi. O zaman herkes samimiyet testinden geçiyor. Bizim önümüde bütçe görüşmeleri varken, üstümüze düşen herşeyi yapmışken gördüğümüz muamele bu oldu. Şimdi kimse biz şiddet çağrısı yapmasın demesin. Buna destek veren ana muhalefet partisinin açıklama yapması çok zor. Tablo çok açık.

GELİN PUSLU HAVAYI DAĞITALIM

Yasin Börü'yi kim öldürdü, bu iş yerlerini, ambulansları, okulları kim yaktı. Buradaki hedefi hepimizin görmesi lazım. Burada asıl hedef çözüm sürecidir. Birileri puslu havayı seviyor. Gelin günlük güneşlik bir havada konuşalım. Puslu havalar içerisinde taktik savaşlarına kimse girmesin. geçen sene Mayıs ayında neler olduğunu hepimiz gördük. Bizim yapmamız gereken bu puslu havayı dağıtmak.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri