Son yıllarda baskısını hepten hissetmeye başladığımız küreselleşme veya diğer deyişle küreselleştirme süreci, ülkeleri ve milletleri sadece siyasi ve ekonomik sonuçlarıyla değil belki de dsha fazla kültürel hayatımızda baskılar oluşturmaktadır.
Küreselleşme süreci ile birlikte etkisini daha fazla hissettiğimiz küresel ölçekte yapılanmış olan yazılı ve görsel medya milletlerin kültürleri üzerindeki etkilerini hem bireysel hem de toplumsal olarak daha fazla baskı altına almaya çalışmaktadır.
Kitle iletişim araçları vasıtasıyla dünyamızı küresel kültür adı altında tamamen yabancı olduğumuz tek bir kültüre mahkûm etmek isteyen küreselleşmenin patronları elleri altındaki medyanın yayın içerikleri, reklamcılık formatları ve insan zihnini işgale dönük bilgi standartları ile ülkelerin tüketim alışkanlıklarını değiştirmektedirler.
Böylece kültür kavramının bir parçası olan sadece tüketimi değil formatlarını kendileri belirledikleri bir üretim dayatmasında da bulunmaktadırlar.
Küreselleşme sürecinin kitle iletişim araçları ile dayattığı üretim ve tüketim kültürünün olumsuz yansımaları teknolojik gelişmeyi egemen bir güç haline getirdiği için dayatılan yeni saldırgan seküler cinsiyetsiz kültürün toplumun tümüne hâkim olma tehlikesini de bünyesinde barındırmaktadır.
Küresel süreçte medya kartelleri ve tekelleri oluşturma tehlikesini zamanında fark edemeyen ülkeler kartelleşme ve tekelleşmenin oluştuğunda kamuoyunun bu karteller tarafından üretilen algılarla yanlış yönlendirilebilme tehlikesi güdeme gelmektedir.
Küreselleşme sürecinin medya ve kültür üzerindeki etkilerini çabuk fark eden ve tedbir alan toplumlar ise medya üzerinden yansıyan kültürel yozlaşma tehlikesini savuşturacak yerel ve milli kültüre önem vererek süreci tersine çevirmeye çalışmışlardır.
Oluşturulan algı ile küresel ekonomik yapılara ve dayatılan seküler değerlere uyum sağlayamayan toplumların küreselleşme süreci tarafından dışlanacağı ve ekonomik ve sosyal kalkınmalarının sekteye uğrayacağı yalanı dünya üzerindeki pek çok toplum tarafından red edilse de hala baskı öylesine şiddetli olmaktadır ki bunun sonucunda boyun eğen ülkelerin kültürel değerleri kısmen de olsa değişmeye uğramıştır.
Hâlbuki bazı ülke örneklerinde olduğu gibi başta inanç sistemlerine bağlılık olmak üzere moral değerleri yüksek olan toplumlar sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi, eğitim seviyesi gibi faktörleri zayıf bile olsa dünya ile kültürel bütünleşmenin gerekmediği düşüncesi ile milli ve kültürel kimliklerini koruyabilmek amacıyla kendi geleneksel kurumları etrafında örgütlenmiş ve kültürel kurumlarını ayakta tutmuşlardır.
Kendi istekleri ile kültürel değişim ve bütünleşme yoluna giren ülkelerin hemen hepsinde değişimi isteyen ve küresel baskı ve dayatmaya her türlü kolaylığı sağlayarak değişimi gerçekleştirmek isteyen kesimler bu şekilde küreselleşmeci batı toplumlarının dayattığı yeni statüko ekseni üzerinde yerel kimlikleri öne çıkarıp toplumda bölünmelere zemin hazırlarken diğer taraftan toplumsal birlikteliği yıpratıp değişimi benimseyenler ile benimsemeyen toplum kesimlerini birbirine düşman etmektedir.
20. yüzyıla damgasını vuran İngiliz sömürgeciliğinin yerini Amerikan siyasi ve ekonomik gücünün alması neticesinde yaygınlaşan ticari dilin tüm dünyada reklamcılık, tüketim kalıpları, yayın içerikleri ve bilgi standartlarını oluşturması neticesinde ise küresel kitle iletişiminin dayatması ile bölgesel ve yerel kültürlerin yok edilerek seküler evrensel tek bir kültüre doğru hızla gidiliyor olması sadece doğu ülkeleri değil batı ülkeleri entelektüelleri tarafından da eleştirilmektedir.
Evrensel kültür adı altında dayatılan seküler Avrupa yaşantısının üzerine bina edilen Amerikan eğlence endüstrisinin temelinin bir kültür emperyalizmi olduğunu fark edemeyene ve günlük konforlarının bozulmasını istemeyen toplumlar kendi kültürlerinin yok olmasının kaygısından uzak bir şekilde sahte görüntüler ve semboller aracılığıyla yaşamaya devam ettikleri sürece küresel kitle kültürü olarak da adlandırılan bu saldırgan ve yıkıcı kültürün etkisinden kurtulamayacaklardır.
FARKINDA MIYIZ?
Teknolojik gelişmeler, geniş kapsamlı zaman/mekan deneyimleri, küresel hükümetler, uluslararası örgütler, çokuluslu şirketler ve uluslararası bir kitle iletişim araçları ile oluşturulan küresel birlikteliklerini toplumların kültürlerini değiştirme çalışmalarını enformasyon, korelasyon, devamlılık, eğlence ve seferberlik olarak adlandırılan beş ana başlık altında ifade etmektedirler.
Bu seferberlik olarak tarif edilen işlerin ne anlama geldiğini bunca olan bitene rağmen anlayabildik mi acaba?