RÖPORTAJ: KERİM ATICI
ÖLEN DE ÖLDÜREN DE MÜSLÜMAN
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğan Kaplan, İslam coğrafyasında yaşananlar ve Hz. Mevlana ile ilgili Merhaba Şehir'e önemli açıklamalarda bulundu. Kaplan, "İslam coğrafyasında ölen de öldüren de Müslüman. Acı olan taraf Müslümanlar mezhep ve etnik temelli bir savaşın içine sokuluyor. Bu yanlıştan hemen dönülmeli" sözlerini kullandı.
YÜREKLERİ FETH ETMİŞLER
Kaplan, "Balkanların ve Anadolu'nun İslamlaşması sufiler, yani gönül erleri aracılığıyla olmuş. Hz. Mevlana da bunlardan bir tanesi. Yürekler fethedilerek İslamlaşma sağlanmış. Ancak Mevlana ilgili günü kurtarmaya yönelik bir anlatım var. Mesnevi'de Kur'an-ı Kerim'in 6 bin ayeti bulunuyor. Mevlana'yı da tam olarak dünyaya anlatmalıyız. Mevlana'yı sadece Batı'ya değil, kendi insanımıza da anlatmalıyız. Bu noktada eksiklerimiz var" diye konuştu.
FARKLI DÜŞÜNENİ YOK ETME HASTALIĞI VAR
**Bütün İslam ülkelerinde kan ve gözyaşı var. Ortadoğu ülkelerinde her gün onlarca insan ölüyor. Huzur ve güvenin olduğu ülke neredeyse kalmadı. Etnik ve mezhep savaşları aldı başını gidiyor. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
-Ortadoğu'da fitne kaynıyor. On yıllardır İslam ülkelerinde çatışma ve savaş var. Amerika işgalinden sonra Afganistan perişan duruma geldi, Irak'ta her gün bombalar patlıyor. Huzur yok. Libya bölünmeyle karşı karşıya. Kaddafi devrildi, öldürüldü. Orası hala huzur bulmadı. Suriye'nin durumu içler acısı. 4 yılı aşkın bir süredir ülkede iç savaş sürüyor. Ölen de öldüren de Müslüman. Acı olan taraf Müslümanlar mezhep ve etnik temelli bir savaşın içine sokuluyor. Mezhebi farklılıkları kaşıyorlar. Barış dini İslamın alt kolları mezheplerle ilgili yanlış algılar var. Mezhepler din gibi, İslam gibi kabul ediliyor. Bu büyük bir yanlış. Mezhepler hakikatin kendisi gibi görülüyor. Mezhep ve temelli savaşlarlar fazla. Mezhepler tarihçisiyim. Mezhepler realite. Mezhepleri kabul etmiyorum demek mümkün değil. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Mezhepleri kabul etmek gerek olduğu gibi. Ama bunları asla İslam ile özdeşleştirmemek gerekiyor. İslam dünyasında 8 mezhep vardır. Hambeli, Şafi, Maliki ve Hanefi dört tanesi. Bunun dışında Şiiliğe ait dört mezhep daha var. Bu 8 mezhebin ibadet noktasında sorunları yok. Ayrıntılar da biraz farklılıklar var. Mezhepler arasındaki farklar çok değil. Suriye savaşı ile birlikte kontrolsüz güçler ortaya çıktı. IŞİD gibi örgütler, kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir ediyor. Tekfir bir hastalık. Kendisi gibi düşünmeyeni yok etme anlamına geliyor. Bu İslam'da olmaması gereken bir şey. Kimse tekfir edilmez. Kişinin mensup olduğu mezhebi din gibi görmesi sorundur. 'Benim anlayışım İslam'ın kendisi' diyenler var. İran, Suriye ve Yemen'deki olayda müdahil. Bu siyasiler tarafından farklı yorumlanıyor. Egemen güçler ve bölge ülkeleri kişisel çıkarlarıyla hareket ediyor. Mezhep ve etnik farklılıkları da kaşıyorlar. Türkiye'de de siyasiler bu hataya düşüyor. Bazı konularda farklı mezhepte olanlar oturup konuşabilmeli. Bunun için kavga etmek gerekmiyor. Mezhep taassubunu bir tarafa bırakmak gerek.
BÜTÜN SEMAVİ DİNLERİN DOĞDUĞU YER
**Ortadoğu, önemli bir bölge. Süper güçlerin gözü bu bölgede. 'Mezhep ve etnik farklılıkları kaşıyorlar' dediniz. Bölgede şu an neler oluyor?
-Ortadoğu bütün semavi dinlerin doğuş yeri. Ama kan ve gözyaşı eksik olmuyor bölgede. Müslümanların ölen ve öldüren tarafta yer alması bizi yaralıyor. Batılılar bize 'Siz şu an bizim Ortaçağ'da yaşadıklarımızı yaşıyorsunuz. Biz de mezhep savaşları yaptık. Bunlardan ders aldık ve yeni bir medeniyet inşa ettik. Avrupa Birliği'ni kurduk. Ancak sizde çatışma sürüyor' diyor. Hz. Peygamber'den sonra Müslümanlar ilk kez Cemel ve Sıffin Savaşı'nda birbiriyle savaştı. 80 bine yakın kişi öldü. Müslümanlar yine Kerbela'da büyük bir drama imza attı. Tarihimizde ders alacağımız olaylar var. Cemel ve Sıffin'i yanlış yorumluyoruz. 'Müslümanlar savaşmayacaktı, fitneciler savaştırdı' diyoruz. Yanlış bir siyaset yürütüldüğü için savaş oldu. Peygamberler dışında kimse masum değil. Burası imtihanlar dünyası. İnsanlar hata edebilir. Mezhepler, Hz. Peygamber'den 2-3 asır sonra ortaya çıktı. Müslümanlar çatışmasın diye tarihi iyi okumak ve ders çıkarmak gerekiyor. Sürekli dış mihraba bağlamamak lazım olayları.
DEVLETLER BASKICI REJİMLERİN KONTROLÜNDE
**İslamofobi Avrupa çapında hızla artıyor. Birçok olumsuz gelişme hemen İslam'a mal ediliyor. Batı'da İslam hakkında kötü bir imaj oluşuyor. Siyasiler de bunu çok iyi kullanıyor. Bu imaj neden oluşuyor ve nasıl ortadan kalkar?
-Ortadoğu'daki devletlerin tamamı baskıcı rejimlerin kontrolünde. Bunlara müdahele etmek yanlış. Iraklılar, 'keşke Saddam olsaydı' diyor. Suriyeliler de 'keşke savaş olmasaydı, Esad ülkenin başında olsaydı' der. Meselelere de etnik kimlik ve mezhepler üzerinden bakmamak gerekiyor. İnsanlar günümüzde yaşananlar karşısında korkuya ve endişeye kapılıyor. İslam korkusu artıyor. Siz ne kadar 'İslam barış dinidir, Hz. Peygamber rahmet peygamberidir, savaş peygamberin 150 gününe tekabül ediyor, öldürülen insan sayısı 500'ü geçmez' derseniz deyin. Bu durum bizi üzüyor. Türkiye bu noktada iyi bir örnek olabilir. Nüfumuzun yüzde 99'u Müslüman. Demokrasiyle yönetilen bir ülkeyiz.
MEVLANA'YI DÜNYAYA İYİ ANLATMALIYIZ
**Mevlana'nın 'gel' çağrısı asırlardır karşılık buluyor. Her yıl farklı ülkeler ve kıtalardan 2 milyondan fazla kişi Mevlana için şehrimize geliyor. İslamofobinin gerilemesi noktasında Hz. Mevlana'nın mesajları etkili olabilir mi?
-Hz. Mevlana'yı daha çok öne çıkarmalıyız. Mevlana, Afganistan'ın Belh şehrinde doğdu. Konya'da uzun süre kaldı ve burada toprağa verildi. Mevlana'nın doğduğu topraklar huzur içerisinde değil. Mevlana'nın Mesnevisi Amerika'da hala en çok okunan eserler arasında. Dünyada çok okunuyor. Mevlana, hanefi mezhebine mensup bir alim, bir müderris. Mevlana, zamanla birikimi arttıkça Tahir Büyükkörükçü'nün ifadesiyle tam bir 'Aşk eri' oluyor. Mevlana'nın barışçıl mesajları var. Bu mesajları Batı'ya İslam adına cevap olarak verebiliriz. Yunus Emre, '72 millete bir gözle bakmazsan, halka müderris olsan bile hakikatte asi olursun' diyor. Kuşatıcı bakış açısını görüyoruz. İslam dini iman, inanç, ibadet ve ahlaktan oluşuyor. Hz. Peygamber diyor ki; 'Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim'. Ahlaklı olmak, dürüst olmak, yalan söylememek bizde önemsiz şeylermiş gibi görülüyor. Müslümanlar, ahlak konusunda sınıfta kaldı. Temizlik imandandır, imanın yarısıdır diyoruz. Mevlana'nın cenaze namazında sadece Müslümanlar değil, gayrimüslümler de saf tuttu. İnsanları kucaklayan mesajları var. Çok seviliyor. Mesnevi ile ilgili çalışma yapan bazı araştırmacılara göre, Kur'an-ı Kerim'in 6 bin ayeti bu kitapta var. Mesnevi'de ayetlere gönderme var. Bu mesajlar aracılığıyla imajı düzeltebiliriz. Bütün sufilerin hayatında bu tür mesajları görüyoruz. Balkanların ve Anadolu'nun İslamlaşması sufiler, yani gönül erleri aracılığıyla olmuş. Yürekler fethedilerek İslamlaşma sağlanmış. Bu tür şahısları ön plana çıkarmak lazım. Mevlana ilgili günü kurtarmaya yönelik bir anlatım var. Bunu turizme çevirmişiz. Turist gelsin ama Mevlana'yı da tam olarak dünyaya anlatmalıyız. NEÜ'de Rumi Araştırmalar Merkezi, Selçuk'ta Mevlana Araştırma Merkezi var. Kapsamlı araştırmalar yaptırılmalı. Mevlana'yı sadece Batı'ya değil, kendi insanımıza da anlatmalıyız. Bu noktada eksiklerimiz var.
DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN KİMDİR?
1973 yılında Erzincan'ın Tercan ilçesinde doğan Kaplan, 1986 yılında Zonguldak Kozlu Alparslan İlkokulu'ndan, 1993 yılında Zonguldak Merkez İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Lisans eğitimini 1993–1998 yılları arasında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. Aynı yıllarda eşzamanlı olarak Abdullah Mes’ud İslam Araştırma Merkezi’nden de mezun oldu. 1999 yılında aynı fakülteye İslam mezhepleri tarihi bilim dalında araştırma görevlisi olarak atandı. 2002 yılında “Fuat Köprülü’ye Göre Anadolu Aleviliği” teziyle yüksek lisansını, 2008 yılında da “Buyruklara Göre Kızılbaşlık” adlı doktora çalışmasını tamamladı. 2000–2001 yılları arasında bir yıl süreyle Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Ürdün Üniversitesi’nde araştırmalarda bulundu. 2009-2010 Öğretim yılında 7 ay süreyle İran’da Tahran Üniversitesi ve Kum’da Uluslararası Mustafa Üniversitesi'nde bulundu. 2012 yılında 3 ay süreyle İngiltere’de bulundu. Evli ve iki çocuk sahibi olan Kaplan, Arapça, İngilizce ve Farsça biliyor. Halen İlahiyat Fakültesi’nde İslam Mezhepleri Tarihi Bilim Dalı'nda Doç. Dr. unvanlı öğretim üyesi olarak akademik çalışmalarını sürdürüyor.