Kurban arifesindeyiz. Müslümanlar, kurbanını almak için pazarlara koşuyor ve pazarlık yaparak alıyor. Kurban sahipleri müşteriyi aldatmamalı, karnında yavrusu olan hayvanı satmamalı, bir hastalığı varsa söylemeli. Bazı müşteriler hayvanın hastalığını fark edememektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmaktadır.
Kurbanın sözlük anlamı, Allah’a yakın olma, yaklaşma, teslimiyet ve şükür niyetiyle kesilen hususi hayvan demektir. Terim manası ise, Muayyen bir vakitte, muayyen bir hayvanı ibadet maksadıyla usulüne uygun olarak kesmeye denir. Arapçada bu şekilde kesilen hayvana “udhiyye,” bunu kesmeye “tazhiyye” denilir.
Hususi hayvandan maksat, kurban edilebilecek hayvandır. Bunlar, koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Koyun ve keçinin bir yaşını doldurması gerekir, sığır ve mandanın iki yaşını doldurması gerekir. Devenin ise beş yaşını doldurması gerekir.
Koyun ve keçiyi bir kişi kesebilir, diğerlerini yedi kişi kesebilir. Kurbana girenlerin, hepsi kurban niyetiyle kesmesi gerekir, biri et niyetiyle kesmek isterse o hayvan kurban olmaz.
Muayyen vakitten maksat, kurban bayramı günleridir. Hanefi mezhebine göre, kurban, namazdan sonra bayramın birinci, ikinci ve üçüncü gününde kesilebilir. Birinci gününde kesilmesi efdaldir. Şafii mezhebine göre, kurban bayramının dördüncü gününün gurup vaktine kadar kesilebilir.
Kurban, bayram namazından sonra kesilir. Hz. Peygamber (s.av.) şöyle buyurur: “Kim (bayram namazını) kılmadan kesti ise onun yerine başkasını iade etsin. Kim kesmediyse besmeleyle kessin!” “Sahih-i Müslim)
Kurbanlar, kıbleye karşı yatırılarak “bismillah /Allahu ekber” diye kesilir. Bunu elinden gelirse sahibi kesmelidir. Elinden gelmezse münasip bir Müslüman’a kestirmeli, kendisi de başında bulunmalı ve şu ayeti kerimeyi okumalı:
“Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’m:162)
Kurban hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise müekked sünnettir.
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır: Müslüman olmak, akıl ve ergenlik çağına girmiş olmak, mukim olmak, belirli bir mali güce sahip olmaktır.
İmam-ı Azam ve İmam Ebû Yusuf’a göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve buluğa girmek şart değildir. Zengin olan çocuk veya delinin malından velisi kurban keser. İmam-ı Muhammed’e göre ise akıl baliğ olmak şarttır. Müftabih olan görüş budur.
Hanefi mezhebine göre, bir kimsenin kurban kesebilmesi için zengin olması gerekir. Kişinin borçları ve asli ihtiyaçları dışında 20 miskal (85gr.) altına ya da buna mukabil bir mala sahip olması gerekir. Zekâtta olduğu gibi malının üzerinden bir yıl geçmesi şart değildir. Bayram günleri söz konusu 20 miskal altına sahip olan kimsenin kurban kesmesi vaciptir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: ''Kurban kesmeye gücü yettiği halde kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın'' (İbn-i Mace)
Kurbanın ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşır, O’na güzel amel ulaşır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır… (Hac:37)
Her gün kırmızı et yiyip de hayvan katliamından bahseden zihniyete Rabbimiz şöyle cevap vermektedir: … “O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) güzel davrananları müjdele!” (Hacc: 37)
Kıtlık zamanında kurban etleri evlerde üç günden fazla tutulmamalı, fakir ve fukaraya dağıtılmalı. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Şüphesiz Resulullah üç geceden sonra kurbanlarınızın etlerinden yemeyi bize yasak etti.” (Sahih-i Müslim)
Kurbanın derileri fakirlere veya hayır kurumlarına verilmeli, satıp parasını yemek caiz değildir. Post olarak evde kullanılması caizdir.
Hepinizin Kurban Bayramı’nı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim. Hoşça kalın.