Kurban

Abdullah Uçar
Kurban: Lügatte yakınlaşmak, yanaşmak, şefaatçi olmak, sevgisini kazanmak gibi manalara gelir ve insanlığın tarihi ile başlar. Hz. Adem’in iki oğlunun kurban kestiklerini Kur’an haber vermektedir.(1) İnsanlık tarihi kadar eski olan bu olay zaman zaman yozlaşmış, insanlar dini inançlardan, peygamber tavsiyelerinden uzaklaştıkları dönemlerde, kurban olayında da sapmalar olmuş, insanlar insanları kurban etmeye başlamışlardır.(2)
Antik çağ tapınaklarında Sunak denen yerler vardır ve bu insan kurban etme olayı oralarda icra edilmiştir.(3) Tarihi araştırmalar ve tarihi eserler bunu ispat etmektedir. Bu olay o kadar yaygın ve geçerli imiş ki, uzun yıllar çocuğu olmayan Hz. İbrahim bile, maksadı başka olsa da, böyle bir vaatte bulunmuştur. Vadini yerine getirmek için oğlu İsmail’i keseceği vakit Cenâb-ı Allah bir koç göndermek suretiyle insanın değil, hayvanın kurban edilmesini emretmiştir.(4)
İnsanlık tarihinde bu hususta öyle cahilâne ve acımasız uygulamalar olmuş ki; İslâm’ın zuhur ettiği asırda, Çin diyarında bile İmparator ölünce sarayda onunla beraber çalışan, onu gören herkes büyük küçük kurban edilir ve onunla beraber kabre konurmuş. Bu acımasız tutum İmparator Shi Huang’a kadar devam etmiştir. Bu imparator; “ben ölünce insanları öldürmeyin, saray halkının kilden heykellerini yapıp yanıma koyun” diye emretmiş, bundan sonra bu adet devam etmiştir. 1970 yılında, bir çiftçi tarla sürerken bu heykellerin gömüldüğü bir yer bulmuş ve o günden beri Saklı Kent adıyla turizme açılan burada 50 binden fazla heykel bulunmuş ve kazılar hâlâ devam etmektedir.(5) Bu ilkel ve gayri insani adetlerin uzantılarına hâlâ rastlanmakta, Hindistan’ın bazı bölgelerinde kocası ölen kadın onunla beraber diri diri yakılmakta,(6) Afrika veya Amazon ormanlarındaki kabileler arasında insan kurban etme olayı nadir de olsa cereyan etmekte, bu durumlar zaman zaman basına yansıyıp, filmlere konu olmaktadır.(7)
Tekrar edelim İslâm; İnsan kurban edilme işini kaldırmış, hayvanların kurban edilmelerini emretmiştir. Çünkü; Onun nazarında insan çok değerli(8) yer yüzünün en gözde canlısı(9) kutsal ve mübarek bir birey,(10) yerde ve gökte ne varsa hepsini onun hizmetine ve menfaatine sunulan şerefli bir varlıktır.(11)
Cenâb-ı Allah Peygamber Efendimize, dolayısıyla kullarına Kevser Sûresinde: “...O halde namaz kıl ve kurban kes”(12) diye emrettiği için Hanefi mezhebine göre: Hür, mukim, akıllı, buluğ çağına gelmiş ve İslâmî ölçülere göre zengin sayılan kişilerin üzerine kurban kesmek vaciptir, diğer mezheplere göre müekked sünnettir.
Hak veya batıl bütün dinlerde mevcut olan kurban olayı, sanki sadece İslâmiyet’te varmış gibi bazı art niyetli ve maksatlı kişilerin gözüne batmakta Kurban bayramı günleri yaklaşınca: “Efendim bu acımasızlıktır, hayvan katliamıdır, memleket ekonomisine zarardır…” gibi sözler basına yansımaktadır. Ziya Paşa’nın:
Onlar ki lâf ile verirler dünyaya nizâmat
Bin bir türlü teseyyüp bulunur hanelerinde            
dediği gibi bunu söyleyen adamlar da sofrasından kuzu ve piliç eti eksik olmayan entel veya inanç zafiyeti içinde olan kişilerdir.
Halbuki bu devede kulak misali. 2001 yılında hacda ve Kurban bayramında kesilen hayvanları dile dolanıp lüzumsuz şeyler söylenmeye başlanınca TURSAB yetkilileri şu açıklamayı yaptılar:
 “2001 yılında 86 bin kişi hacca gitti ama, büyük ekseriyeti turist olarak 5 milyon kişi yurt dışına çıkış yaptı. Kutsal topraklara gidenler yurt dışına gidenlerin 20 de biri bile değil. Bu mesele neye böyle haksız bir şekilde dile dolanıyor?” Memleket ekonomisi, fakir ve fukara düşünülüyorsa bir kurban parasının belki yüzlerce katını yurt dışında harcayan bu insanlar neye göze batmaz.
Üstelik Kurban’ın hiçbir şeyi boşa gitmez. Eti, derisi, bağırsağı, yünü…Yine vatandaşımızın menfaatine sunulmakta. Ya yurt dışında harcanan milyar dolarlar kimin menfaatine akmaktadır?
Kaynak:
1- Mâide Sûresi, 27.
2- Milliyet Gazetesi, “Büyük Larousse”, c. 14, s. 7171.
3- National Geographiç, Ocak 2005, s. 134.
4- Sâffât Sûresi, 102, 107.
5- Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 53, s. 25.
6- Abdürreşîd İbrâhîm, “Âlem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 393-394-395.
7- Abdürreşîd İbrâhîm, “Alem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 393-394-395.
 İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001,s.83
8- Tîn Sûresi, 4.
9- Bakara Sûresi, 30.
10- İsrâ Sûresi, 70.
11- Bakara Sûresi, 29; Câsiye Sûresi, 13; Nahl Sûresi, 18; İsrâ Sûresi, 70.
12- Kevser Sûresi, 2.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.