Allah(cc) Rasûlünün(sav)sadece yaşadığı Asr-ı Saadet dönemindeki Ashabına(ra) değil kıyamete kadar gelip geçecek tüm müslümanlara hatta tüm insanlığa örnek olan sahih sünnet ve hadislerini arka plana atan hatta hepten red eden bir garip düşüncenin adıdır Kur’ancılık.
Mensuplarından kimine göre bir çeşit selefilik, kimine göre bir çeşit öze dönüş hareketi, kimine göre bir çeşit kuran talebeliği, kimine göre bir çeşit yeniden inşa ve ihya hareketi, kimine göre bir çeşit müslüman protestanlığı, kimine göre de bir çeşit facebook mezhebi olan Kur’ancılık düşüncesinin asli kaynağı hariciler ve mutezlililerdir.
Temel düşüncesi Allah(cc) Rasulüne(sav) inzal olan kuran ayetlerinin hayata uygulanması olan sahih sünnet ve hadisleri ret etmek olan Kur’ancılık mezhebi fikrinde başlangıcında ve sonradan arızi olarak ortaya çıktığı coğrafyaya göre önemli değişiklikler olsa da Müslümanlar nezdinde Rasulullahı(sav) ve Ashabını(ra) yeni tabirle ötekileştirmek ve etkisizleştirmek düşüncelerinde değişiklik olmamıştır.
İslam tarihinde çok meşhur olan ve hadisçiler ile kelamcılar arasında sıkça yapılan tartışmaları Kur’ancılık mezhebi ile asla karıştırmamak gerekir.
Hadis ilmi savunucuları ile kelam ilmi mensupları arasında asırlar boyu devam eden tartışmaların önemli bir boyutunu Sahih Sünnet ve Sahih Hadisin değeri oluştururken temeli hariciler ve mutezileye dayanan Kur’ancılık mezhebi çoğunlukla sahih hadis ve sünnetleri tamamen red etme yolunu tutmuşlardır.
1400 yıllık islam ilim ve irfanından doğan müktesebat ile birlikte Rasulullah’ın(sav)sahih hadislerini ve sünnetlerini tartışma konusu yapanlar sadece kelamcılar değildir.
Hadis ilmi mensuplarıyla hadis ve sünnet üzerine kelamcılardan bağımsız olarak tartışan münferit kişi ve kuruluşlarda da asla sahih sünnet ve hadislerin toptan red edildiği görülmemektedir.
Hadis ehli ile tartışan Kelamcılar ile kelamcılardan bağımsız olarak hadis tenkidi yapan kişilerin fikirlerini mal bulmuş mağribi gibi sahiplenen sahih sünnet ve hadis düşmanı müsteşrikler de 19 yüzyıldan bu yana Kur’ancılık mezhebinin yeniden ortaya çıkmasında önemli rol oynamışlardır.
Bu uzunca sayılacak girişten sonra belli bir süredir devam ettirdiğimiz Kur’ancılık mezhebinin Peygamberimize(sav) ve ashabı(ra) ile Selef-i Salihine(Rha) iftiralarını ifşa etmeye bu gün de devam edeceğiz.
Kur’ancılık mezhebinin bu yazıda ifşa edeceğimiz iftiraları İslam Dininde Rasulullahın(sav) hadisleri diye bir kavramın olmayacağıdır.
Kendilerine Kuranı kerimde Ali İmran Suresi 137, İsra Suresi 77, Ahzâb Suresi 38, Ahzâb Suresi 62, Fatır Suresi 43, Mümin Suresi 85 ve Fetih Suresi 23. Ayetlerde geçen SÜNNETULLAH kelimesi ile Nisa Suresi 87 ve özellikle de Araf Suresi 185. Ayet, Casiye Suresi 6 Ayet ile Mürselat Suresindeki 50. Ayette geçen HADİS kelimelerini dayanak olarak alan bu sapık düşünce sahipleri okuduk dedikleri Kuranın terminolojisinden bile haberdar olmadıklarını böylelikle ortaya koymaktadırlar.
Bu nereden kaynaklandığı ve hangi mecralardan beslendiği belli olmayan sahih sünnet ve hadis düşmanlarının bir kısmı Rasulullahın(sav) 63 yıllık ömrünün 23 senesini içine alan Risalet döneminde Kuranı Kerime uygun söylediği hadislerinin sayısını 52 ile sınırlandırmak gibi bir ahmaklığı da yapabilmişlerdir.
Sadece Hz. Peygamberimize(sav) ve Ashabına(ra) değil gelip geçen tüm Peygamberlere de(as) açıktan töhmet ve iftiralarda bulunan bu güruhun bir başka fraksiyonu da, daha başka bir garabet örneği sergileyerek Kuranı Kerimde “GUL - DE Kİ” ifadesiyle başlayan tüm ayet ve surelerin Rasulullahın(sav) ve diğer Peygamberlerin(as) sahih hadisleri olduğunu ve bunlardan başka bir sözün Rasûlullaha(sav) ve diğer Peygamberlere(as)nispet edilemeyeceğini ve edilmemesi gerektiğini iddia etmektedirler.
İnsana bu kadar cehalette olmaz artık dedirten iddiaya bakar mısınız?
Hem Kuranı Kerimde Allah(cc) sözünden başka kullarına ait hiç bir sözün yer almadığını kabul edeceksiniz hem de Kuranda yaklaşık 275 kere geçen “GUL - DE Kİ” sözleri ile başlayan ayet ve surelerin Peygamberimize(sav) ve diğer Peygamberlere(as) ait olduğunu iddia edeceksiniz.
Kendilerine sapık bir düşünceye sahipler denildiği zaman alınanların içinde bulundukları çelişkiyi ortaya koymak için daha başka söz söylemeye gerek var mı?
Hala ikna olmamışlara daha söyleyecek çok sözümüz var Allah’ın(cc) izni ile.