1400 yıldır insanlığa hayat kaynağı olan Kur’an-ı Kerim elinde olan, Rasulullah’ın (sav) izi üzere kendisini okuyan, kendisiyle haşır neşir olup okuduklarını yine Hz. Peygamberin (sav) açtığı iz üzere hayata uygulayan her Müslümanı ilahi vahiy diriltmiş, hidayete eriştirmiş ve sahili selamete ulaştırmıştır. Kıyamete kadar da bu böyle olacaktır.
Bu Allah’ın (cc) bir vadidir, Rasulü (sav) eliyle gerçekleşmiştir ve kıyamet gününe kadarda her zaman gerçekleşeceği kesindir.
Ama gelin görün ki Allah’ın (cc) Peygamberleri (as) vasıtasıyla gösterdiği bu doğru yoluna başlangıcı doğru yapıp, yolun sonuna varmadan saptırıcılar eliyle saptırılmış olan pek çok insan vardır ve maalesef başkalarını doğru yoldan sapmış olmakla suçlayan bu kişiler, kendilerinin de kandırılmış olabileceği gerçeğini hiç kabul etmezler.
Farklı farklı isim alsalar da bu doğru yolda sapıtmış olan Kur’ancılık mezhebi mensubu kişilerin en belirgin özellikleri, Rasulullah’ın (sav) pak ve temiz sünneti ile sahih hadislerini red etmek ve müslümanları şirk ile suçlayarak tekfir etmektir.
Her kitabın bir öğreticisi olduğu gerçeğini kabul etmekle beraber, iş Kur’an-ı Kerim’e geldiğinde Rasulullahı (sav) devre dışı bırakarak Kur’an-ı Allah’tan (cc) öğrendiklerini iddia edecek kadar ileri giden bu sapkın grup, Kur’an meallerinin Kur’an-ı Kerim olduğunu iddia edecek kadar da cüretkârdır.
Vahiyle yeniden dirilmek gibi çok şatafatlı ve iddialı sözler sarf eden bu kişiler Rasulullahı (sav) devre dışı bırakan bir vahiy düşüncesi sonucunda hepten sapıtmış durumdadırlar.
Yukarıda da bahsettik. Müslümanları diriltecek olan tek ilahi nefes, vahiydir.
İlahi kurtuluş reçetesi olan vahiy yoksa ortada Müslüman da yoktur.
Bunun yanında ilahi vahyin ilk muhatabı, ilk okuyanı, ilk ezberleyeni, ilk açıklayanı, ilk örneklendireni ve hayata ilk uygulayanı olan Rasulullah (sav) yoksa vahyin gereği olan İslam asla ve asla doğru okunamaz, uygulanamaz ve yaşanamaz.
İlahi vahiy olarak ilk günkü haliyle ortada duran Kur’an-ı Kerim’i Rasulullah’tan (sav) bağımsız düşünerek veya Rasulullahı (sav) bir postacı, bir kargo elemanı veya bir ara bağlantı kablosu gibi görmek isteyenler, bu hatalı hatta sapık görüşleri doğrultusunda vahiyle dirilmeye çalışırlarken maalesef vahiyle sapıtanlar durumuna gelmişlerdir.
Ya da başka bir deyişle sahih sünnet ve hadisleri red ederek elde sadece Kur’an var iddiasıyla vahiyle dirilmeye ve diriltmeye çalıştığını zannedenler diriltici vahyi gerektiği gibi anlamamış ve Peygambersiz (as) bir aklın yol göstericiliğinde(!) hepten sapıtmışlardır.
Çünkü Kur’an-ı Kerim ayetlerinde bu gerçek çok açık bir biçimde ifade edilmiştir.
Rasûlullaha (sav) ittiba edilmeden ve onun gösterdiği yol takip edilmeden ve Peygamberi (sav) hayattan çıkaran bir aklın yol göstericiliği ile okunduğu zan edilen vahiy anlayışı, insanların ölmek üzere olan nefislerini vahiyle diriltmez, aksine tamamen öldürür.
Kur’an Kur’an demelerine rağmen vahyin ilk muhatabı olan Rasûlullaha (sav) Kur’an-ı Kerim’i açıklamak ve dini hayata uygulamak konusunda neredeyse hiç söz hakkı tanımayanlar, Kur’an-ı Kerim’i kendi heva ve heveslerine uygun olarak bütün kayıt ve sınırlamaları yok sayarak tefsir ve tevil etmekten geri durmamaktadırlar.
"Benim Kitabım Tevrat'tır, peygamberim Musa'dır", "Benim Kitabım İncil'dir, rabbim İsa'dır", "Benim Kitabım Kuran'dır, peygamberim Muhammed'dir" vb. diyenlerden değilim ben! Ben onlardan değilim. Rabbimin Peygamberlerinin ve lütfettiği el-Kitab Vahiylerinin hiç birisi arasında ayırım yapmam ben, yani ben ed-DİNİ PARÇALAYANLARDAN DEĞİLİM, elhamdülillah. Diyecek kadar garipleşenler ile “Kuran Allah'ın dininin kitabı olarak dinin ana ilkelerini sabitelerini teorik anlamda açıklamalarını yapan bir kitaptır. Onun fiile pratiğe aktarılması vazifesi elçiye havale edilmiş ve elçi o kitabı bir ömür boyu sünnet edinmiştir. Bu anlamda sünnet Kur’an’ın pratiğidir. Hadis ise peygamberimizin sözleri değil, söylediğini söyleyenlerin anladıklarını nakledenlerin sözleridir.” gibi uçuk kaçık düşünceye ulaşanlar maalesef Kur’ancılık mezhebi mensupları arasından çıkmaktadır.
Müslümanlar vahiyle dirilebilmek için vahyi Hz. Peygamberin (sav) anladığı gibi anlamak, yaşamak için de öncelikle Rasulullahı (sav) tanımak ve örnek almak zorundadırlar.
Aksi halde insana sağ tarafından yaklaşan şeytan, çok açık bir şekilde insanları vahiyle bile saptırabiliyor.