Bu ülkede tek parti iktidarı döneminde, devlet eliyle insanlara Kur’an-ı Kerim okumak ve öğretmek yasaklandı.
Dedelerimiz ve babalarımız bin bir zahmetlere katlanarak bu fetret devrini atlatmaya çalıştılar.
Milletimiz bir daha o meşum günlere dönmemek için bir taraftan üzerine düşenleri yaparken diğer taraftan Kur’an öğrenme ve öğretme işlerine daha bir önem verir oldu.
İşte tam bu gelişmeler yaşanırken çok partili siyasetin imkânlarından faydalanmak isteyen iyi niyetli insanlar olduğu gibi kötü niyetli olan insanlar da ortaya çıktılar ve Müslümanlara Kur’an okuma adı altında kendilerince farklı bir inanç ve düşünce sistemi dayatmaya çalıştılar.
Milletimizin 1000 yıllık dini hayatında belki de ilk defa karşılaştığı bu yeni durum, eski fetret devirlerini anımsatır bir hal almaya başladı.
Hz. Peygamberi (sav) küçümseyen, dini hayattan tamamıyla çıkarmak isteyen ve bu nedenle de nebevi sünnet ve hadisleri red eden bu sapkın ve saptırılmış topluluk kendilerine yaşadıkları ülkeye göre Kuraniyyun, Selefilik veya Kurancılar gibi isimler takmıştır.
Bizim ülkemizde bu dış kaynaklı oryantalist vicdandan(!) etkilenmiş ve bu kişilerin işgal ettikleri tv ekranları ve gazete köşelerinden boca ettikleri yalan ve iftiralarla karşı karşıya kalmıştır.
Bu kişileri iki şekilde tarif etmek mümkün.
Kendilerine aman ha illaki öncelikle Kur’an okuyun diyen aziz milletimize karşı birinci gurup olarak Kur’an-ı bilmeyen ama zamane müçtehidi olan bir takım ortaya çıktı.
Öğretmen, Doktor, Mühendis ve Hukukçu olmak için asgari şart olan eğitimleri almak gerekirken, Kur’an ayetleri hakkında hüküm verebilmek için hiç bir eğitimi olmayan bu güruhun ayet lafzına taban tabana zıt birtakım yepyeni hükümler çıkarmaya çalışması, körlerin fil tarifi gibi olmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’i okuyan hemen herkes bilir veya öğrenmiştir ki; Kerim Kitabımızda herkesin anlayabileceği ayetler çok sayıda var olmakla birlikte, lafız ve mana özellikleri nedeniyle de herkesin ağzında yer alsa bile demir leblebi gibi bir türlü çiğnenemeyen, hatta dil uzmanların bile asırlardır Allah’ın (cc) muradını tam olarak anlayabilmek için tartıştıkları bir takım ayetler de mevcuttur.
Kur’ancı geçinen diğer bir kısım cahiller daha vardır ki, bunlar akıllarını bir takım tv meddahı ilahiyat profesörleri veya bu güne kadar herhangi bir dini eğitimini tam olarak tamamlayamamış olan tv hocası, din satıcısı kişilere satmış ya da kiraya vermiş bir vaziyette, bir iki meal okumakla, her şeyin ilmine sahip oldukları zehabına kapılan, hiç bir ilmi usulleri olmaksızın ayetlere keyfi mana verebilen, zücaciye dükkânına girmiş fil gibi, kırmadıkları dökmedikleri bardak, çanak bırakmayan tiplerdir.
Kur’an-ı Kerim’i Allah (cc) Rasulüne (sav) inzal edildiği şekliyle okumak bir yana, elifi görse mertek zannedecek kadar bilgisiz olan bu cahiller sürüsün, Kur’an-ı anlamak için belirli şartlar ve bilgiler gerekli dediniz mi, üzerinize kırmızı görmüş boğa gibi saldırmasından da tanıyabilirsiniz.
1400 yıllık İslam ilim ve kültür irfanından süzülerek gelen hadis usulünü hepten red eden, hatta Rasulullah’ın (sav) sahih sünnet uygulamaları ve hadislerine şirk diyecek kadar aşağılaşan bu güruh, cehaletleri ile İslam’ın aydınlık yolundan ayrılarak yepyeni bir din icat ettiklerinin farkında bile değillerdir.
Sünnet ehli Müslümanları mezheplere tabi olmaları nedeniyle bölücülükle suçlayan bu cahiller topluluğu, özellikle İslam’ın dışa yansıyan yüzü olan ibadetlerimiz hakkında, aralarındaki derin fikir ayrışmaları nedeniyle kendi sayıları kadar din oluşturduklarının bile farkında değiller.
Ellerinde haricilerin yaptığı gibi Kur’an-ı bayraklaştırmış gözükmelerine rağmen, içeriğinden hakkıyla haberdar olmadıkları için geleneği olmayan, tarihi bir kökü olmayan hiç bir dinin var olamayacağını dahi bilmemektedirler.
Ömrü Kur’an'la geçmiş, Kur’an dili Arapça’nın pek çok lehçesini bilen koskoca selefi Salihin ile müfessirleri müşriklikle suçlayan ve Kur’an dilinin uzun yıllar öğrenilmesi gerektiği düşüncesine en baştan karşı çıkan bu çok bilmiş zamane müfessirlerinin Arapçayı Ebu Cehil de biliyordu iddialarına karşı şunu söyleriz.
Ebu Cehil’in cehaletinin sebebi Arapça bilip bilmemesi değil, aynen sizler gibi Rasulullah’ın (sav) kıyamete kadar ümmetinin yolunu aydınlatacak olan vahye dayalı sahih sünnet ve hadis tedrisatını red etmiş olmasıdır.
Umarız anlatabilmişizdir.