Bir Müslüman İslâm dinine inanmış olduğu ve Hz. Peygamber(sav)in sünnetine uyduğunu iddia ettiği hâlde yaşadığı sersefil bir hayatın sebebi olan ırkçı emperyalizmin ve siyonizmin esaretinden kurtulmak için bir gayret içinde olmuyorsa hangi aşamada tahsil yapmış olursa olsun dünyanın en cahil insanlarından biri olarak yaşamaktadır diyebiliriz.
Yine bir Müslüman Hz. Allah’ın(cc) kitabının hak kitap, Resulünün(sav) son hak peygamber olduğunu Kuran ayetlerinin okunmasının sevap hayata uygulanmasının ise lüzumlu olduğuna inandığı halde din dışı bir düzen olarak hristiyan yasaları ile yaşamayı kabulleniyorsa yine cehaletten kurtulamamış demektir.
Ya da bir Müslüman fert elimde Kur'an-ı Kerim ve Sahih Hadisler ile Hz. Peygamberin(sav) uygulamalarından farklı uygulamalar içinde olduğu halde 1400 yıllık İslam Medeniyetinin hasretini çekiyorsa o kişi tam olarak Kuran ayetleri ile hadisleri anlamak ve hayatına uygulamak istemiyor demektir.
Bunun nedeni hayatta kendisi yapmasa bile fert ve toplum hayatına uygulanan faiz alıp vermek, içki ticaretini yapmak, kumar oynatmak, fuhşu ve eşcinselliğin yayılmasına izin vererek yaşamayı tercih edenlerin destekçisi olmasa bile bu durumun devamı için bu sistemin değiştirilmesi gerektiğine inanmıyor demektir.
Yanlış ve bozuk zulüm düzenlerine destek olmakla bu düzenlerin bir parçası olmak arasında fark olamadığını da fark edememiş gaflet içinde geçen bir ömür sürüyor demektir.
Ya da çok açık bir şekilde Kuran ayetlerinin dünya hayatı için kesin hükümler ifade ettiğinin koyduğunu, Hz. Peygamberimizin sahih sünnetine ittiba etmenin ise medeniyetler kurduğunun idrakinde olamamış bir hayatı tercih ettiğinin sorumluluğunun ne olacağını anlamak istememiş demektir.
Kur'an'ı ve Sünneti terk etmek demek, onu okumamak ya da ezberlememek değildir sadece.
Kuran ayetlerinde ifade edilen ve sahih sünnetle nasıl uygulanacağı gösterilen hükümlerin fert ve toplum hayatında yaşanıp uygulanmadıkça yani milletlerin ve devletlerin işlemleri ile Müslümanların günlük hayatına dâhil olmadığı sürece ayetlerin istenildiği kadar ezberlenmesinin bir anlamı yoktur.
Kuranın ve Sünnetin terk edilmesi demek, kapağını açmadan yıllar geçirmek demek değildir.
Kuranın ve Sünnetin ailede terk edilmesi demek, evlerinde eşleri ile yaşamaları gerekenleri evleri dışında ailesi dışındaki kişilerle yaşmak demektir.
Kuranın ve Sünnetin ailede terk edilmesi demek, ailenin en kutsal birlik olarak tarif edilmesine rağmen oğullarını her türden ahlaksızlığını “erkektir yapar” kızlarının iffetsizliğe varan davranışlarını da “ben yaşamadım bari kızım yaşasın” sözleri ile örtbas etmeye çalıştılar.
Kuranın ve Sünnetin toplum hayatında terk edilmesi demek, ticarette faizi karz yerine ikame etmek, ekonomide faizsiz bir sistemin olamayacağına inanmak demek, ticaretin sadece varlıklıların yer alabileceği bir sistem olarak toplumun çoğunluğunun yoksullaşmasının aracı haline gelmesi haline dönüştürülmesini kabul etmek demektir.
Kuranın ve Sünnetin Ticaret ve sanayi hayatında terk edilmesi demek, azami kar güdüsüyle çalışanlarını karın tokluğuna çalışan köleler haline dönüştürülmesi demektir.
Müslümanlar Kuranı ve Sünneti ev, aile, toplum ticaret ve sanayi hayatından sonra devletten de uzaklaştırmaları sonucunda Kur'an ve Sünnet de insanları dünyanın en şerefli insanı ve toplumu olarak yaşatmayı terk etmiştir.
Böylelikle de toplum hayatının her bir ferdinin en temel ihtiyacı olan adalet duygusunun da yok olduğunu gördükleri halde insanların zaman zaman Ekmek, su ve hava dan daha çok ihtiyaç duyduklarını ifade ettikleri adalete kavuşma ümitleri de köreltilmiş oldu.
Bunun üzerine bir de müesses la dini rejimin ulusalcı rejim muhafızlarının baskısı ile bilinen veya arzulanan Müslüman insan karakterinin uğratıldığı zaafları eklediğinizde karşınıza bu günkü neyi muhafaza ettiğini bile düşünemeyen muhafazakâr Müslümanın çıkması kaçınılmaz oluverdi.
Müslümanların Müslümanlarca aldatıldığı bu dönem daha devam eder mi derseniz cevap Kur'an-ı Kerim ayetlerinin hükümler ve Sahih Sünnetin arkaya atıldığı sürece diye cevap vermek mümkündür.
FARKINDA MISINIZ?
Dinde zorlama yoktur diyerek başladığımız Kuran ve Sünneti terk etme cehaletimiz, bırakın nasıl yaparlarsa yapsınlar sapması ile devam ediyor