Ayet ve hadisler ışığında yazı serisi
Karanlık bir gecede, bir ormanda yol almaya çalışan bir insan ne yapar, nasıl hareket eder, sizce… Önüne yırtıcı hayvanların çıkması, bir uçurumdan aşağıya yuvarlanması mümkün olan bu ormandan bu insan, nasıl kurtulur?
Bu zavallı adama; “Sana bir pusula versek…” desek, adam; “pusula yön gösterir ama gideceğim yeri ve yollarını bana tarif etmez” diyecektir. O halde bu adama “yolları ve menzili bulabileceği bir harita gerekmeyecek mi?”
Ayrıca bu adam bu karanlık ormandan kurtulabilmek için ormanın geçitlerini bilebilecek ve kendisine yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı olamaz mı?
İnsanoğlu, kendi nefsinin sonsuz istek ve arzularının tatmin edilmesi, kendini yanlış ve kötü yollara gönderen şeytanın hile ve desiseleri, çevresinde ki yanlış kulvarda at koşturan dost ve arkadaşları ona bir karanlık ağ örmüşlerdir ki bu karanlık ağdan kurtulabilmesi için bu adama mutlaka pusula, harita ve rehber gerekecektir.
Adamın içinde ve çevresinde yer almış olan maddi ve manevi düşmanları, bu insanın sadece dünyasını değil, ebedi hayatını yani ahiretini de heder edebileceklerdir.
“Ben aklımla bu karanlıklardan kurtulabilirim” diyen bir adam denecek şey;
“Bak kardeşim… Akıl bir pusula hükmündedir. Yönleri gösterir ama o yönde tehlike olup olmadığı göstermez. Aklına güvenerek gidilen yolda karşına ne gibi tehlikelerin çıkacağını bilemezsin” değil midir?
İnsana yanlış ve doğru yolları gösteren harita; Kur’an-ı Kerim yani Allah’ın kitabıdır. Haritayı iyi okuyabilen, karanlık ormanın geçit ve yollarını bilen rehber ise peygamberlerdir.
İnsan, Allah’ın kendine lütfettiği bu vasıtaları kullanırsa karanlıklardan kurtulabilir. Yoksa “benlik ve bencillik davası güder” bu kurtuluş vasıtalarını kullanmazsa dünya ve ahirette karanlıklar içerisinde bocalar durur.
BAHA DEĞİL BAHANE
Bütün bir âlemi, bu arada dünyayı ve içindekileri ve özellikle ahseni takvim (en güzel bir biçimde) üzere yarattığı insanın, bu dünya hayatından sonra ebedi olarak kalabilecekleri bir ahiret hayatını da tanzim buyuran Allah, bu insanların cennette (iyiler yurdunda) kalabilmeleri için kendilerinden “baha” yani bir ücret istememiş, yine kendinin yarattığı “bahanelere” sarılarak onun buraya girmesini istemiştir.
Bu bahanelerin başında Ramazan ayı ve bu ayda yapılan ibadetler gelmektedir. Bu ayın insana sağlayacağı ecirlerle bütün maddi ve manevi karanlıklardan kurtulacaktır. Çünkü “Bütün insanlığı yanlışlardan kurtararak doğru yola çeken Kur’an, o ayda inzal edilmiştir” Bir başka deyişle “Ramazan Kur’an ayı”dır. Dünya ve ahirette kurtuluşa ermek isteyenler, Kur-a’na sarılmalı, onun gösterdiği nurlu yoldan yürümelidirler.
ALLAH’IN KİTABI KUR’AN
Kur’an’la ilgili çok şeyler söylenmekte, yazılmaktadır, daha da yazılacaktır.
Allah (c.c) ın, kullarının dünya ve ahiren saadetini yaşamaları için gönderdiği en önemli delillerinden biri Kur’an-ı Kerim’dir. İndirildiği günden buyana 1400 seneden fazla bir zaman geçtiği halde bir noktası bile değiştirilmeden bize kadar gelen bir mübarek kitaptır.
Kur’an-ı Kerim; “habli metin – sağlam ip” beyanıyla, bir ucu Allah’ta diğer ucu bizde olan bir kitaptır. Bu sebeple Kur’anla irtibatı olanlar aynı zamanda Allah’a bağlı olanlardır.
Kur’an Allah kelamı (sözü) dır. Kur’an okuyan bir kimsenin “Ben Allah’la konuşuyorum” demesi caizdir (mümkündür)
Kur’an, kendisini okuyanı ve onunla hayatını tanzim edeni dalaletten hidayete götüren bir kitaptır. İnsanoğlunun zaman zaman yanlış yollara girmesi halinde bile kendisine başvurularak her zaman kendini ve yolunu düzeltilebildiği bir kitaptır.
Kur’an’ın ferdi ilgilendiren, onun iç ve dış hayatını tanzim eden ayetleri, toplumu ilgilendiren ve toplumun mutluluğunu sağlayan ayetleri ve insanların birlerine karşı hareketlerini tanzim eden ayetleri ile örnek kıssaları ile mükemmel bir hayat kitabıdır.
Hiçbir kitap bir veya iki sefer okunduktan sonra bir daha okunmazken, Kur’an; yeryüzünden en çok tekrar tekrar okunan ve hükmüyle amel edilen bir kitaptır. Öyle ki okundukça daha çok okunma ihtiyacı duyulmaktadır.
Kur’an, onun 6666 ayetini çocukların bile ezberleyebildiği, hafızların gece gündüz “bülbüller gibi” okudukları bir kitaptır.
Elbette daha mükemmeli de olabilir ama henüz 5 yaşında olan torunum Meryem’in Cidde’de aldığı eğitim ve öğretim neticesinde “Lâ ugsime” suresinden başlayarak Kur’an’ın son ayetine kadar okuyabildiği bir kitaptır.
BİR KUR’AN MUCİZESİ
Mevlana Hazretleri Mesnevisinde, Kur’an’ın mucizesine ait anlattığı hikâyesinde;
“Yoksul bir şeyhin, kör bir ihtiyarın evine misafir olduğunu yazar.
Misafir Şeyh, evde, duvarda asılı duran bir Kur'an görür. Bu duruma hayret eder. Çünkü evde bu kör ihtiyardan başka kimsenin yaşamadığını bilmektedir. Kendi kendine, ''Burada kör bir ihtiyardan başka kimse yok. Bu Kur'an-ı kim okur, acaba?'' diye düşünür.
Bu durumu ev sahibine sormak ister, fakat uygun olmayacağı fikrine kapılır. Bu işin sebebinin kendiliğinden ortaya çıkıncaya kadar, sabretmeye karar verir.
Bu düşünceyle yatıp uyur. Gece yarısı olunca güzel bir Kur'an sesiyle yatağından uyanır. Gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalır. Çünkü kör ihtiyar, Kur'an-ı önüne almış okumaktadır. Okuyuşunda en ufak bir yanlışlık da yoktur. İhtiyar bir yandan parmağıyla da okuduğu satırı takip etmektedir.
Şeyh daha fazla dayanamayarak sorar: ''Kör olduğun halde, Kur'ân-ı Kerim’i böyle nasıl okuyabiliyorsun? Parmağınla takip ettiğine göre, demek ki harfleri de görüyorsun''
Kör ihtiyar, misafir şeyhe tatlı bir tebessümle cevap verir. ''Dostum, Allah'ın kudretinin büyüklüğü yanında, benim halimin şaşılacak nesi var? O diledi mi sebepli veya sebepsiz her şeyi yaratır” der ve ilave eder;
“Allah’ıma yalvardım. Ya Rabbi! Ben Kur'an okumayı, her şeyden çok seviyorum. Kur'an okuduğum zaman, ne olur benim gözlerime nur ver. Ayetlerini duraklamadan, yanlışsız okuyabileyim dedim” der. “Rabbim duamı kabul etti. Ne zaman Kur'an-ı elime alsam, O’nun lütfüyle gözlerim açılır ve ben harfleri görerek okurum'' der.
Karanlık bir gecede, bir ormanda yol almaya çalışan bir insan ne yapar, nasıl hareket eder, sizce… Önüne yırtıcı hayvanların çıkması, bir uçurumdan aşağıya yuvarlanması mümkün olan bu ormandan bu insan, nasıl kurtulur?
Bu zavallı adama; “Sana bir pusula versek…” desek, adam; “pusula yön gösterir ama gideceğim yeri ve yollarını bana tarif etmez” diyecektir. O halde bu adama “yolları ve menzili bulabileceği bir harita gerekmeyecek mi?”
Ayrıca bu adam bu karanlık ormandan kurtulabilmek için ormanın geçitlerini bilebilecek ve kendisine yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı olamaz mı?
İnsanoğlu, kendi nefsinin sonsuz istek ve arzularının tatmin edilmesi, kendini yanlış ve kötü yollara gönderen şeytanın hile ve desiseleri, çevresinde ki yanlış kulvarda at koşturan dost ve arkadaşları ona bir karanlık ağ örmüşlerdir ki bu karanlık ağdan kurtulabilmesi için bu adama mutlaka pusula, harita ve rehber gerekecektir.
Adamın içinde ve çevresinde yer almış olan maddi ve manevi düşmanları, bu insanın sadece dünyasını değil, ebedi hayatını yani ahiretini de heder edebileceklerdir.
“Ben aklımla bu karanlıklardan kurtulabilirim” diyen bir adam denecek şey;
“Bak kardeşim… Akıl bir pusula hükmündedir. Yönleri gösterir ama o yönde tehlike olup olmadığı göstermez. Aklına güvenerek gidilen yolda karşına ne gibi tehlikelerin çıkacağını bilemezsin” değil midir?
İnsana yanlış ve doğru yolları gösteren harita; Kur’an-ı Kerim yani Allah’ın kitabıdır. Haritayı iyi okuyabilen, karanlık ormanın geçit ve yollarını bilen rehber ise peygamberlerdir.
İnsan, Allah’ın kendine lütfettiği bu vasıtaları kullanırsa karanlıklardan kurtulabilir. Yoksa “benlik ve bencillik davası güder” bu kurtuluş vasıtalarını kullanmazsa dünya ve ahirette karanlıklar içerisinde bocalar durur.
BAHA DEĞİL BAHANE
Bütün bir âlemi, bu arada dünyayı ve içindekileri ve özellikle ahseni takvim (en güzel bir biçimde) üzere yarattığı insanın, bu dünya hayatından sonra ebedi olarak kalabilecekleri bir ahiret hayatını da tanzim buyuran Allah, bu insanların cennette (iyiler yurdunda) kalabilmeleri için kendilerinden “baha” yani bir ücret istememiş, yine kendinin yarattığı “bahanelere” sarılarak onun buraya girmesini istemiştir.
Bu bahanelerin başında Ramazan ayı ve bu ayda yapılan ibadetler gelmektedir. Bu ayın insana sağlayacağı ecirlerle bütün maddi ve manevi karanlıklardan kurtulacaktır. Çünkü “Bütün insanlığı yanlışlardan kurtararak doğru yola çeken Kur’an, o ayda inzal edilmiştir” Bir başka deyişle “Ramazan Kur’an ayı”dır. Dünya ve ahirette kurtuluşa ermek isteyenler, Kur-a’na sarılmalı, onun gösterdiği nurlu yoldan yürümelidirler.
ALLAH’IN KİTABI KUR’AN
Kur’an’la ilgili çok şeyler söylenmekte, yazılmaktadır, daha da yazılacaktır.
Allah (c.c) ın, kullarının dünya ve ahiren saadetini yaşamaları için gönderdiği en önemli delillerinden biri Kur’an-ı Kerim’dir. İndirildiği günden buyana 1400 seneden fazla bir zaman geçtiği halde bir noktası bile değiştirilmeden bize kadar gelen bir mübarek kitaptır.
Kur’an-ı Kerim; “habli metin – sağlam ip” beyanıyla, bir ucu Allah’ta diğer ucu bizde olan bir kitaptır. Bu sebeple Kur’anla irtibatı olanlar aynı zamanda Allah’a bağlı olanlardır.
Kur’an Allah kelamı (sözü) dır. Kur’an okuyan bir kimsenin “Ben Allah’la konuşuyorum” demesi caizdir (mümkündür)
Kur’an, kendisini okuyanı ve onunla hayatını tanzim edeni dalaletten hidayete götüren bir kitaptır. İnsanoğlunun zaman zaman yanlış yollara girmesi halinde bile kendisine başvurularak her zaman kendini ve yolunu düzeltilebildiği bir kitaptır.
Kur’an’ın ferdi ilgilendiren, onun iç ve dış hayatını tanzim eden ayetleri, toplumu ilgilendiren ve toplumun mutluluğunu sağlayan ayetleri ve insanların birlerine karşı hareketlerini tanzim eden ayetleri ile örnek kıssaları ile mükemmel bir hayat kitabıdır.
Hiçbir kitap bir veya iki sefer okunduktan sonra bir daha okunmazken, Kur’an; yeryüzünden en çok tekrar tekrar okunan ve hükmüyle amel edilen bir kitaptır. Öyle ki okundukça daha çok okunma ihtiyacı duyulmaktadır.
Kur’an, onun 6666 ayetini çocukların bile ezberleyebildiği, hafızların gece gündüz “bülbüller gibi” okudukları bir kitaptır.
Elbette daha mükemmeli de olabilir ama henüz 5 yaşında olan torunum Meryem’in Cidde’de aldığı eğitim ve öğretim neticesinde “Lâ ugsime” suresinden başlayarak Kur’an’ın son ayetine kadar okuyabildiği bir kitaptır.
BİR KUR’AN MUCİZESİ
Mevlana Hazretleri Mesnevisinde, Kur’an’ın mucizesine ait anlattığı hikâyesinde;
“Yoksul bir şeyhin, kör bir ihtiyarın evine misafir olduğunu yazar.
Misafir Şeyh, evde, duvarda asılı duran bir Kur'an görür. Bu duruma hayret eder. Çünkü evde bu kör ihtiyardan başka kimsenin yaşamadığını bilmektedir. Kendi kendine, ''Burada kör bir ihtiyardan başka kimse yok. Bu Kur'an-ı kim okur, acaba?'' diye düşünür.
Bu durumu ev sahibine sormak ister, fakat uygun olmayacağı fikrine kapılır. Bu işin sebebinin kendiliğinden ortaya çıkıncaya kadar, sabretmeye karar verir.
Bu düşünceyle yatıp uyur. Gece yarısı olunca güzel bir Kur'an sesiyle yatağından uyanır. Gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalır. Çünkü kör ihtiyar, Kur'an-ı önüne almış okumaktadır. Okuyuşunda en ufak bir yanlışlık da yoktur. İhtiyar bir yandan parmağıyla da okuduğu satırı takip etmektedir.
Şeyh daha fazla dayanamayarak sorar: ''Kör olduğun halde, Kur'ân-ı Kerim’i böyle nasıl okuyabiliyorsun? Parmağınla takip ettiğine göre, demek ki harfleri de görüyorsun''
Kör ihtiyar, misafir şeyhe tatlı bir tebessümle cevap verir. ''Dostum, Allah'ın kudretinin büyüklüğü yanında, benim halimin şaşılacak nesi var? O diledi mi sebepli veya sebepsiz her şeyi yaratır” der ve ilave eder;
“Allah’ıma yalvardım. Ya Rabbi! Ben Kur'an okumayı, her şeyden çok seviyorum. Kur'an okuduğum zaman, ne olur benim gözlerime nur ver. Ayetlerini duraklamadan, yanlışsız okuyabileyim dedim” der. “Rabbim duamı kabul etti. Ne zaman Kur'an-ı elime alsam, O’nun lütfüyle gözlerim açılır ve ben harfleri görerek okurum'' der.