RÖPORTAJ: BERKHAN PARLAK
SÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Elmas, "Geçmişinde kültür ve sanat alanında çok sayıda eserler çıkartmış bir ülkenin, bugününe özgü bir eserinin olmaması son derece üzücü” dedi
ESERLERİNİ SERGİLEYEMİYORLAR
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Elmas ile Konya'nın sanata bakış açısı ve kültür sanat alanında yapılan faaliyetler ile eksiklikler hakkında konuştuk. Dekan Elmas, Konya'da sanat alanında en büyük eksikliğin mekan olduğunu belirterek, “Bugün Konyalı çok sayıda ressam arkadaşımız var ve gerçekten de çok güzel eserler ortaya koyuyorlar. Fakat bu eserlerini sergileyecek mekan bulamıyorlar” diye konuştu.
GELECEĞE ESER BIRAKMIYORUZ
Türkiye'nin geçmişinde sanat alanında özellikle Osmanlı döneminde çok sayıda eserlerin ortaya çıktığını hatırlatan Elmas, “Sanat aslında bizim için yabancı bir kavram değil. Fakat bugün halkın büyük bir kısmı sanat alanına yabancı. Sanat anlayışımız Osmanlı'dan bu yana çok değişti ve geriye gitti. Bugüne ait, Türkiye'ye ait bir eser göremiyoruz. Osmanlı sanatı diye bir kavram var. Peki neden Türkiye sanatı diye bir kavram oluşturamadık” sözlerini kullandı.
**Öncelikle akademik, sanatsal ve idari çalışmalarınızı hep birlikte yürütmektesiniz. Akademik ve idari çalışmalarınızdan kuşkusuz birazdan bahsedeceğiz. Bize resim ile tanışma serüveninizden bahsedebilir misiniz?
-Profesyonel olarak ciddi anlamda resim ile tanışmam Ortaokul yıllarıma rastlar. Hocalarımın yönlendirmesi ile başladığım resim yolculuğu beni 1986 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü ile tanıştırdı.1986 yılında kazandığım bu bölümün resim anasanat dalından 1990 yılında mezun oldum. Mezuniyetimin ardından bir süre resim çalışmalarıma memleketim olan Anamur’da devam ettim. 1991 yılında ise, bugün Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü olan Selçuk Üniverstesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölüm’ne araştırma görevlisi olarak atandım. Ortaokul yıllarında başlayan bu serüven günümüze değin yoğun bir çalışma ile devam etti. Bugün geriye dönüp baktığımda 17 kişisel, 200 den fazla karma sergiye katıldığımı görebiliyorum.
**1991 yılında Konya ve Selçuk Üniversitesi ile tanıştınız. Akademik çalışmalarınızı da Selçuk Üniversitesi’nde yürüttünüz. Bu süreçten kısaca söz edebilir miyiz?
-1991 yılında araştırma görevlisi olarak atandığım Konya’da, önce Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim Dalı’nda yüksek lisansımı ardından da 1998 yılında doktoramı tamamladım. 1999 yılında aynı bölüme Yrd.Doç. Dr. Ünvanı ile öğretim üyesi olarak atandım.2004 yılına değin burada öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra 2004 yılı sonlarında dönemin Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan Hocamızın da isteği ile Güzel Sanatlar Fakültesi’ne görevlendirildim. Burada önce Heykel Bölüm Başkanlığı, ardından da Resim Bölüm Başkanlığı ve Fakülte Dekan Yardımcılığı görevine atandım. 10 yıla yakın Dekan Yardımcılığı ve Resim Bölüm Başkanlığı görevini yürüttükten sonra 2013 Haziran ayında Fakültenin Dekanlık görevine atandım
**Gerek idari göreviniz, gerekse önceki süreçte, düzenlemiş olduğunuz organizasyonlarla Konya sanat ortamının hep içerisinde olduğunuzu söylemek doğru olmaz heralde.
-Evet senin de belirttiğin gibi yaklaşık 25 yıldır, gerek yerel basındaki yazılarım, gerekse yapmış olduğum sanatsal organizasyonlarla Konya’nın sanat alt kültürü oluşumuna katkı sağlamaya çalıştım. 2000'li yılların başında ABK Şirketler Grubu tarafından açılan İdea Kültür ve Sanat Merkezi ile yaklaşık 40'a yakın, üniversite ile yine bir o kadar sergi, workshop ve çalıştayın organizasyonunu gerçekleştirdim. Bu süreçte yapılan organizasyonların halka daha iyi duyurulabilmesi adına bazı dergilerde düzenli olarak yazılar yazıp TV, programları gerçekleştirdim. Bununla birlikte belki de en önemlisi, yüzlerce sanat eğitimcisi ve sanatçı adayının yetişmesinde öğretim üyesi olarak katkı sağladım. Bugün yetiştirdiğimiz pek çok sanat eğitimcisi Anadolu’nun farklı yerlerinde gene eğitimci ve sanatçı olarak bulundukları yerlere destek veriyorlar.
SANATÇI ÜRETMEK ZORUNDA
**Bütün bu yoğun çalışmalarınız arasında resim yapmak sizin için oldukça zor olmalı?
-Evet oldukça zor. Ancak sanatçıyım diyebilmeniz için sürekli üretmeniz ve ürettiğinizi de insanlarla paylaşmanız gerekir. Değilse yapmış olduğunuz iş sadece resim yapmakta kalır. Belki size garip gelebilir ama her resim sanat eseri, her resim yapan da sanatçı değildir. Bana göre sanat yapma işi yaşam felsefenizle yakından alakalıdır. Bu da yoğun çalışmayla olacak bir şeydir. Ben de idari ve diğer görevlerim dışında kalan zamanımda kendimi şu anda içerisinde bulunduğumuz atölyeme atıyorum. Burada tuvaller, boyalar, fırçalar ve sessizlikle baş başa kalıp üretmeye çalışıyorum.
KONYA 60-70 Lİ YILLARDA DAHA AKTİFTİ
**Konya’nın sanat ortamında 25 yıldır var olan birisi olarak Konya için ne söyleyebilirsiniz. Sizce Konya sanat anlamında hak ettiği yerde midir?
-Bizden önceki kuşak sanatçılar Konya’nın kültür ve sanat bağlamında 60-70 li yıllarda daha aktif olduğunu, süreç içerisinde içe dönük bir yapıya büründüğünü bizlere hep söylerler. Kanımca bu doğru gibi görünmektedir. Zira o yıllardan günümüze Konya’da pek çok şeyin değiştiğini en azından 100 binin üzerinde öğrencisiyle 5 üniversitesinin olduğunu biz biliyoruz. Nedendir bilemiyorum ama 25 yıldır yakından takip eden birisi olarak bende sanatsal bağlamda -tabi ki sanattan kastım resim- Konya’da büyük değişikliklerin olduğunu söyleyemiyorum. Nereden bu kanıya vardığımı soracak olursanız. Kuşkusuz bazı şeyler değişti. Mesela Resim sanatı ile uğraşan pek çok kişiden söz edebiliriz. Ciddi anlamda bir üretim de söz konusu. Ancak bu sanatçıların ayakta kalması gerektiğini, ekonomik olarak desteklenmesinin şart olduğunu, ürettiklerini sanatseverler ile paylaşabileceği mekanlara ihtiyacının olduğunu düşünen kaç tane Konya’lı bürokrattan ya da iş adamından bahsedebiliriz? Aslında bu sorunun cevabı çok basit. Bana sorarsanız bir sanatçı olarak yok derim. Gerçekten yok.Ama Konyalı Bürokrata ya da iş adamına sorarsanız, Buranın medeniyetler şehri olduğunu, kültürlerin burada buluştuğunu söyler.Doğrudur buna itirazımız yok. Geçmişle gurur duymak Selçuklu ve Osmanlı ile övünmek hakkımız olabilir. Ama eldekini harcamak kolay. Yarın biri çıkıp da Selçuklu ve Osmanlıdan sonra Sen ne yaptın be kardeşim demez mi? Bugün çağdaş Türkiye’nin Selçuklu ve Osmanlıya ekleye bildiği kaç sanat eserinden bahsedebiliriz. 42 katlı binadan mı bahsedeceğiz, Kule Site’den mi yoksa Kent Plaza’dan mı?
FAKÜLTE FARKINI HİSSETTİRİYOR
**Güzel Sanatlar Fakültesi ülkemizin olduğu kadar Konya’nın kültür ve sanat ortamına oldukça katkı sağlayan bir fakülte. Biraz fakülteden bahsedebilirmisiniz?
-Güzel Sanatlar Fakültesi'nin kuruluşu 1999. İlk öğrenci alınmaya başlanması ise 2001-2002. Başlangıçta Geleneksel Türk Sanatları ve Seramik Bölümleri ile eğitim ve öğretime başlayan Fakültemiz, bugün, İç Mimarlık, Resim, Grafik, Heykel ve Endüstriyel Tasarım gibi yedi bölümde eğitim ve öğretime devam etmekte, yetiştirmiş olduğu öğrencilerle hem özel hem de kamu sektörüne destek vermektedir. Bununla birlikte sadece sanatı uğraşı alanı olarak tercih eden ve var olmaya çalışan, yapmış oldukları eserleriyle ciddi anlamda adından söz ettiren pek çok öğrencimizde mevcuttur. Bu öğrencilerimiz yarışmalardan almış oldukları ödüller ile gerek yurt içinde gerekse yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil etmekteler, pek çoğunun yapmış olduğu heykeller şehirleri görsel anlamda süslemektedir.
SANAT GALERİLERİNİN SAYISI YETERSİZ
**Konya’da sanatçıların olduğunu, ancak bu sanatçıların eserlerini sergileyecek mekanlarının olmadığını söylediniz, Konya’daki Sanat Galerileri yetersiz mi?
-Güzel bir soru. Galeriler dediniz. Siz bir gazeteci olarak Konya da kaç tane sanat galerisinden bahsedebilirsiniz? Gerçekte bir sanat galerisi var mı? Bana göre yok, İşlevselliğini tamamen yitirmiş bir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, mühürlenmiş bir MEDAŞ Sanat Galerisi ve Selçuk Üniversitesi'ne bağlı sanat galerileri var. Biraz önce de söylemiştim. Bizim bürokratlarımız, yerel yöneticilerimiz mikrofonu ellerine alınca size pek çok sanat galerisinden söz ederler. Çünkü onlar binaların Fuaye alanlarını sanat galerisi sanıyorlar. Konya için beklide en acısı özel bir sanat galerisinin olmaması. Aslında bu şu anlamada geliyor. Konya’da sanattan anlayan alıcıların olmadığı. Çünkü olsaydı özel galericilikte mutlaka gelişir ve birkaç tane galeri açılırdı. Açılmıyor. Neden? Çünkü açılsa ayakta kalamayacak. Orada açılan sergilerden eser alacak Konya’lı sanatsever yok. Ne zaman ki sanattan anlayan, sanatı bir yatırım aracı olarak gören kişiler artar, işte o zaman özel sanat galerileri açılmaya başlar.
**Peki sanatçıya destek yoksa, galeri yoksa sanatçılar ne yapıyorlar?
-Biraz önce de söyledim. Konya’da sanat ile uğraşan bir grup sanatçı var. Bunlar eser üretiyorlar. Ancak içerisinde bulunduğumuz kentte bunları sergileyip alıcıya ulaştıracak mekanlar olmadığı için başka şehirlerde sergiler açmayı yeğliyorlar. Üretilen eserlerde ister istemez Konya dışına çıkıyorlar. Burada farkında olunmayan bir şey daha var. Konya’da üretilen her eser bu şehrin ruhunu taşıyor. Bana göre çoğunluğunun da bu şehirde kalıp ileride bu şehirde açılacak müzelerde yerlerini alması gerekir. Söz açılmışken değinmeden geçmek istemiyorum. Biraz önce de söyledim. Şu an içerisinde yaşadığımız kentte Selçuklu ve Osmanlı eserleri dışında günümüz Türkiye’sine ait herhangi bir sanat eserine rastlayamıyoruz. Konya dışından gelen insanlar Mevlana Müzesi ve birkaç Selçuklu eserini görüp kentten ayrılıyorlar. Bu insanları şehrin içlerine çekecek, şehre ait bilgilerle buradan ayrılmasını sağlayacak Müzelere ihtiyaç var. Ayrıca sanat eserleri ve müzeler geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki köprülerdir. Bunlar olmadığı zaman yetişecek gençliğin de geçmişe duyarlı olmasını bekleyemezsiniz. Çünkü gençliğimiz geçmişle olan bağlarını buralarda görüp geleceğine yön veriyor. Siz bu köprüyü kurmazsanız kimliksiz bir gençlik yetiştirmiş olursunuz.