Kimilerinin “O işinde bir dahi” dediği, kimilerinin “Bizim Feyzullah” dediği, kimilerinin “Deli bir girişimci” dediği, kimilerinin gıptayla izlediği, kimilerinin de dudak büktüğü bir adam… Ama kim ne derse desin Feyzullah Ertaş bu kentin bir realitesi…
Adeta bir annenin doğurup, sütünü vererek önce emeklettiği, sonra yürüttüğü, daha sonra koşturduğu bir kız çocuğu gibi, gözünün içine baktığı “Meramgaz”ı gelin etmiş… Yani elden çıkarmış…
Önceki gün konuyla ilgili bir yazı geçti elime… Okuduğum en güzel “veda” yazılarından birisiydi… İçinde insana ve hayata dair öyle güzel şeyler vardı ki, kayıtsız kalamadım, bunu sizlerle paylaşmak istedim…
Feyzullah Ertaş, “Yaklaşık 40 yıldır LPG sektörünün içindeyim. Hasbelkader bu sektörün her kademesinde bulundum… Öyle ki, daha çocuk denecek yaşta, önce Şeker Fabrikası yakınında, sonra Tatlıcak’daki mütevazi depomuzda, tüpleri tek tek sayıp arabalara yüklemekten tutunuz da, eskimi eski servis araçlarıyla, mahalle mahalle dolaşıp, bayilere - bakkallara tüp dağıtımına varıncaya kadar, aklınıza ne gelirse her bir safhasında yılmadan emek sarfettim” demiş…
Ve kulaklara küpe olacak atasözleriyle devam etmiş, “Çıraklığını yapmadığın bir işin asla patronluğunu yapmayacaksın; çünkü başaramazsın!” demişler ya, uzun yıllar alınterimin, harcadığım enerjimin karşılığını, şükürler olsun fazlasıyla da gördüm… Senelerce üst düzey dernek yöneticiliğinde bulundum... Sektörel görüşlerim her yerde (her platformda) kabul gördü… Âcizâne bu kardeşiniz, Konya’mıza 2 adet de dolum tesisi kazandırmanın onurunu yaşamıştır…
Yani Dostlar, bu sektör bana, hiçbir zaman cimrilik edip nankörlük yapmadı… Yüksek tempoda çalışmamın karşılığında, hayatta ne arzu ettiysem, onu bana daima sunmuştur… Ama yaptığı bu cömertliğinin karşılığı olarak, o da benden sadece “bir şey” talep etmişti:Sağlığımı! Sonunu hiç düşünmeden, ben de onun bu isteğini yerine getirdim!”
Sevgili Feyzullah Ertaş, insan sağlığının en büyük servet olduğuna vurgu yapmış…
“Hayatın en büyük trajedisi, çok çabuk yaşlanmamız, ama çok geç akıllanmamızdır.” demişler. Aslında onun istediği o bir şeyin, benim her şeyim olduğunu, çok ama çok geç fark ettim! Ne yazık ki, ibret almadığım için tarih yine tekerrür etti… Yani: “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlar!” realitesini, birebir ben de yaşamaya başladım… Pek çok işadamı gibi” diyerek
Para hırsı olanlara da ince bir mesaj göndermiş…
Yazısının büyük bir bölümünde sağlık ve aile kavramlarının altını çizen Feyzullah Ertaş, satır aralarında da tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmemiş… Ertaş, “Damdan düşen birisi olarak benim size tavsiyem, bir şeyleri sağlığınız pahasına elde etme hırsına girmeyiniz ve ailenizi ihmal etmeyiniz. Daha doğrusu başlangıçta hata yapmayınız. Zira: “Yanlış trene bindiyseniz koridorda ters tarafa yürümenin faydası yoktur.” Başarılı işadamı, “önemli olan yanlış trene binmemek” diyor…
Kızı bellediği, çocuğu bellediği Meramgaz’ı gelin etmenin, pardon elden çıkarmanın burukluğunun verdiği ruh haliyle duygularını da ifade eden Feyzullah Ertaş, karşı tarafa da mesajlar vermiş… Yani Meramgaz’ı sahiplenen Ahmet Yılmaz ve ailesine…
Ve eklemiş…
“Meramgaz’ı Ahmet Yılmaz ailesine verirken, ben de aynı bir kız babası gibi çok titiz davrandım. Çünkü Yılmaz Ailesi’ni uzun zamandır tanıyordum ve bugüne kadar Allah için, hiçbir yanlışlarına şahit olmadım. Ahmet Yılmaz ve kardeşleri tam bir Anadolu çocuğu… Tıpkı sizin gibi, benim gibi… Yani onlar gerçekten bizlerden biri” diyerek, Meramgaz’ın emin ellerde olduğuna vurgu yapmış… Hem gönlü hem de yüreği rahat bir şekilde.
Bu bir spor yazısı değil, ama sporun da, spor yöneticilerinin de, dahası bu kentte yaşayan, bu kente dair aidiyetleri olan herkesin, herkesimin faydalanabileceği ve kulaklara küpe olacak, içinde anekdotlarla bezenmiş bir yazı olmuş.
Hayatın ve yaşamanın “olmazsa olmazı” para değilmiş, bunu tekrardan görme şansına ulaştık sayesinde… Hem “vefa”yı hem de “veda”yı birkez daha hatırlattığı için bizlere minnettarız kendisine.
Önceki gün konuyla ilgili bir yazı geçti elime… Okuduğum en güzel “veda” yazılarından birisiydi… İçinde insana ve hayata dair öyle güzel şeyler vardı ki, kayıtsız kalamadım, bunu sizlerle paylaşmak istedim…
Feyzullah Ertaş, “Yaklaşık 40 yıldır LPG sektörünün içindeyim. Hasbelkader bu sektörün her kademesinde bulundum… Öyle ki, daha çocuk denecek yaşta, önce Şeker Fabrikası yakınında, sonra Tatlıcak’daki mütevazi depomuzda, tüpleri tek tek sayıp arabalara yüklemekten tutunuz da, eskimi eski servis araçlarıyla, mahalle mahalle dolaşıp, bayilere - bakkallara tüp dağıtımına varıncaya kadar, aklınıza ne gelirse her bir safhasında yılmadan emek sarfettim” demiş…
Ve kulaklara küpe olacak atasözleriyle devam etmiş, “Çıraklığını yapmadığın bir işin asla patronluğunu yapmayacaksın; çünkü başaramazsın!” demişler ya, uzun yıllar alınterimin, harcadığım enerjimin karşılığını, şükürler olsun fazlasıyla da gördüm… Senelerce üst düzey dernek yöneticiliğinde bulundum... Sektörel görüşlerim her yerde (her platformda) kabul gördü… Âcizâne bu kardeşiniz, Konya’mıza 2 adet de dolum tesisi kazandırmanın onurunu yaşamıştır…
Yani Dostlar, bu sektör bana, hiçbir zaman cimrilik edip nankörlük yapmadı… Yüksek tempoda çalışmamın karşılığında, hayatta ne arzu ettiysem, onu bana daima sunmuştur… Ama yaptığı bu cömertliğinin karşılığı olarak, o da benden sadece “bir şey” talep etmişti:Sağlığımı! Sonunu hiç düşünmeden, ben de onun bu isteğini yerine getirdim!”
Sevgili Feyzullah Ertaş, insan sağlığının en büyük servet olduğuna vurgu yapmış…
“Hayatın en büyük trajedisi, çok çabuk yaşlanmamız, ama çok geç akıllanmamızdır.” demişler. Aslında onun istediği o bir şeyin, benim her şeyim olduğunu, çok ama çok geç fark ettim! Ne yazık ki, ibret almadığım için tarih yine tekerrür etti… Yani: “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlar!” realitesini, birebir ben de yaşamaya başladım… Pek çok işadamı gibi” diyerek
Para hırsı olanlara da ince bir mesaj göndermiş…
Yazısının büyük bir bölümünde sağlık ve aile kavramlarının altını çizen Feyzullah Ertaş, satır aralarında da tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmemiş… Ertaş, “Damdan düşen birisi olarak benim size tavsiyem, bir şeyleri sağlığınız pahasına elde etme hırsına girmeyiniz ve ailenizi ihmal etmeyiniz. Daha doğrusu başlangıçta hata yapmayınız. Zira: “Yanlış trene bindiyseniz koridorda ters tarafa yürümenin faydası yoktur.” Başarılı işadamı, “önemli olan yanlış trene binmemek” diyor…
Kızı bellediği, çocuğu bellediği Meramgaz’ı gelin etmenin, pardon elden çıkarmanın burukluğunun verdiği ruh haliyle duygularını da ifade eden Feyzullah Ertaş, karşı tarafa da mesajlar vermiş… Yani Meramgaz’ı sahiplenen Ahmet Yılmaz ve ailesine…
Ve eklemiş…
“Meramgaz’ı Ahmet Yılmaz ailesine verirken, ben de aynı bir kız babası gibi çok titiz davrandım. Çünkü Yılmaz Ailesi’ni uzun zamandır tanıyordum ve bugüne kadar Allah için, hiçbir yanlışlarına şahit olmadım. Ahmet Yılmaz ve kardeşleri tam bir Anadolu çocuğu… Tıpkı sizin gibi, benim gibi… Yani onlar gerçekten bizlerden biri” diyerek, Meramgaz’ın emin ellerde olduğuna vurgu yapmış… Hem gönlü hem de yüreği rahat bir şekilde.
Bu bir spor yazısı değil, ama sporun da, spor yöneticilerinin de, dahası bu kentte yaşayan, bu kente dair aidiyetleri olan herkesin, herkesimin faydalanabileceği ve kulaklara küpe olacak, içinde anekdotlarla bezenmiş bir yazı olmuş.
Hayatın ve yaşamanın “olmazsa olmazı” para değilmiş, bunu tekrardan görme şansına ulaştık sayesinde… Hem “vefa”yı hem de “veda”yı birkez daha hatırlattığı için bizlere minnettarız kendisine.