Sporumuzda başarılar genelde bireysel dallarda geldi/gelmekte.
Geçmişte Basketbolda Dünya ikinciliği ve futbolda Dünya üçüncülüğü hariç.
Takım sporlarında nedense iyi yapılanmamanın, iyi organize olamamanın sıkıntıları yaşanmakta.
Basketbol ve Futbol A milli takımları devam eden şampiyona ve grup maçlarında başarılı olsalar da uzun zamandır devam edip gelen sorunlar bitmeyecek.
Her kötü oyundan, alınan başarısız sonuçlardan sonra sporumuzu yönetenlerin kulakları binlerce kez çınlamaktadır. Millet olarak anmadan geçemiyoruz onları.
Çok değil, dört gün önce basketbol Milli takımı kazanabileceği maçta Rusya’ya son saniyelerde yediği sayılarla yenilirken, bir gece sonra da futbolda A milli takım Ukrayna karşısında rezil bir futbol oynayarak yenilmekten kurtulamadı.
Evet, hakemler kötüydü. Türkiye’de Kurban Bayramı yaşandığı için hakemler de buna ayak uydurarak kasaplığa soyundu ve Milli takımı doğradı. Ya o 11‘i sahaya çıkartan teknik adamlara ve bizim ruhsuz futbolculara ne diyeceksiniz!.
Karşılaşmayı şöyle gözünüzün önüne getirin, Milliler Cengiz’in iki pozisyonu dışında rakip kaleye gitme cesaretini gösterebildi mi?
Takımda bir organize var mıydı? O nasıl orta saha, nasıl defans. Gol ümidini bağladığımız Cenk topla kaç kez buluşturuldu.
A Milli takımın Ukrayna karşısındaki oyunu ve aldığı sonuç ne yazık ki, Türk sporunun, futbolunun içerisinde bulunduğu konumu açıkça göstermektedir.
Milli takıma bakıyorsunuz, ilk 11’de ligin ilk 3 haftasının en formda takımı Galatasaray’dan sadece 2, en formsuz ekibi Fenerbahçe’den ise 4 futbolcu yer almakta.
Bu ne yaman bir tezat değil mi?
Ama ne yapacaksın, Galatasaray lig maçlarında sahaya 8-9 yabancı futbolcuyla çıkar, yerli futbolcular kenarda oturursa, yatırımı yabancı futbolculara yaparak kulüpleri borç batağına sürüklerseniz Türk futbolu elbette ki geriye gider, bu görüntüden kurtulamaz.
Yıllardır söylediklerimizin doğruluğu şimdilerde yeni yeni anlaşılmaya başlanmakta.
Statlardan Atatürk’ün adını kaldırmak için verilen ‘Arena’ isminin yanlış olduğunu yöneticilerin gözlerine, kulaklarına, beyinlerine sokarcasına haykırdık, yazdık, kimse oralı olmadı. Ama sorunun farkına yeni varılmaya başlandı, stat isimleri bu kez ‘Park’ oldu.
Yahu niye korkuyorsunuz Atatürk ve İnönü isimlerinden.
Türk futbolunda yabancı futbolcu kontenjanının çok yüksek olduğunu, bunun futbolumuzu geriye götüreceğini defalarca dile getirdik, ama kulüp yöneticileri ve Federasyon yetkilileri kendilerini kurtarma adına bu yanlışa göz yumdular.
Sonuç, işte gelinen son nokta.
A Milli takım Çarşamba akşamı Hırvatistan’ı yenebilir, gruptan çıkarak Rusya’da yapılacak Dünya şampiyonasına da katılabilir. Basketbol Milli takımı da finale kadar yükselebilir.
Ama, gerçek asla değişmeyecek. Türk sporunda yeni yapılanma gerçekleşmedikçe sorunlar yumağı büyüyerek devam edip gidecek.
Neler mi? yapılmalı. Kasaca değinelim.
Bir: Spor Yasası bir an önce çıkartılmalı ve kulüpler sağlıklı bir yönetime ve mali yapıya kavuşturulmalı.
İki: Futbolda yabancı futbolcu sayısı vakit geçirmeden düşürülmeli. Kontenjan yeniden belirlenerek, yabancı futbolcu transferine İngiltere’de olduğu gibi bazı koruyucu önlemler alınmalı.
Üç: Spor, kirli siyasetten arındırılmalı. Dahası, siyaset spordan elini çekmeli. Her isteyen Milletvekili sahaya inerek hak aramaya kalkmamalı. Başbakan ceza indirimi için vaatte bulunmamalı. Federasyon seçimlerine karışılmamalı.
Dört: Sporumuz yeniden yapılandırılmalı. Özellikle futbol da kalıcı başarıların elde edilmesi için Almanya örnek alınmalı.
Bunlar gibi çok sayıda ki sorunun giderilmesi için gerekli önlemler alınmadıkça Türk sporunun gelişmesi hayal olur.
O zaman vakit geçirmeden bu önlemler bir an önce alınmalı.
Ne dersiniz, sayın Bakan, Müsteşar, Genel Müdür, Federasyon Başkanları!...