Bugün Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmeler çok zor şartlar altında faaliyetlerini sürdürmektedirler. Enflasyonun getirdiği menfi etkiler, kredi kullanımındaki zorluklar, hatta imkânsızlıklar, üretilen malların satımında karşılaşılan güçlükler küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyümeden ziyade küçülmesine neden olmaktadır.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler, üretim, pazarlama, ihracat ve vergi gibi çok değişik problemlerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Bir ülkede kaynakların en iyi değerlendirilip, yönlendirilmesiyle üretim, finansman ve hizmet üçgenine dayanılarak ekonomik güç meydana gelir, gelişme sağlanır. Bu gelişmeyi sağlamak için teknolojik gelişmelere, Pazar bilgilerine sahip olmak gerekir. Ayrıca sanayi, eğitim ve işçi kurumlarının bir entegrasyon içinde olması şarttır. Fakat üzülerek belirtelim ki, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesi yönünde bir set gibi duran bürokrasi, bürokratik engeller, çalışma arzusu olanların gayretlerini boşa çıkarmaktadır. Bu da işletmelerin büyümesinde en büyük engeldir.
Sonuç olarak; küçük ve orta ölçekli işletmelerin problemleri, ülkemiz ekonomi politikasına yön verenler tarafından irdelenerek, acil çözümler bulunmalıdır.
Uluslararası İlişkiler
Ülkeler, ekonomik gelişmelerini sağlayabilmek için uluslar arası ilişkilere önem vermeli ve uluslar arası ilişkileri geliştirmelidir.
Bir ülke kalkınma yolunda ilerlerken, diğer ülkelerle ilişkilerini iyi götürmelidir. Ülkeler ürettikleri mallarını diğer ülkelere satma ihtiyacını duydukları gibi diğer ülkelerden de mal almak zorundadırlar. Uluslar arası ilişkilerin iyi olması, ülkelerarası siyasi ilişkilerin de iyi olması ile eş anlamlıdır.
Batı toplumlarında; sermaye, tepedeki idare, ordu, kilise birdir ve beraberdir. Ülke içindeki birliktelik, uluslararası ilişkilere yansıyarak, faydalı bir yön çizmektedir. Batlı ülkeler, kendi iç meselelerini aşarak, uluslararası ilişkilerde verim alma hedeflerini gütmektedirler.
Bugünkü İslâm Toplumlarında; sermaye, tepedeki idare, ordu ve dinini yaşayanlar arasında büyük bir anlaşmazlık söz konusudur. Bu durum uluslararası ilişkilere olumsuz biçimde yansımaktadır.
Batılı ülkeler, uluslar arası ekonomik ilişkileri en üst düzeyde sürdürmektedir. İslâm Ülkeleri’ndeki ekonomik ilişkiler çok alt seviyelerde yürütülmektedir.
Türkiye, jeopolitik bakımdan dünyanın en kritik yerindedir. Türkiye, uluslararası ilişkilerde hep kriz dönemlerini yaşamaktadır. Uluslar arası ilişkiler ve dış ticarette önemli yerleri olan Suudi Arabistan, Suriye, İran, Irak ve Libya ile ambargolar nedeniyle Türkiye’nin alışverişleri kesilmiştir.
Türkiye’nin öncelikle İslâm Ülkeleri ile dilde, işte ve fikirde birlik kurması gerekir.
İslâm Ülkeleri arasında vize ve gümrük uygulamaları olduğu için aralarındaki gelişmeler yeterince olmuyor. Müslümanlar kendilerini tanımalı ve kendi meseleleri ile meşgul olmalıdırlar. İşte o zaman uluslararası ilişkiler de etkili rol oynayacaklar ve üstünlük sağlayacaklardır.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler, üretim, pazarlama, ihracat ve vergi gibi çok değişik problemlerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Bir ülkede kaynakların en iyi değerlendirilip, yönlendirilmesiyle üretim, finansman ve hizmet üçgenine dayanılarak ekonomik güç meydana gelir, gelişme sağlanır. Bu gelişmeyi sağlamak için teknolojik gelişmelere, Pazar bilgilerine sahip olmak gerekir. Ayrıca sanayi, eğitim ve işçi kurumlarının bir entegrasyon içinde olması şarttır. Fakat üzülerek belirtelim ki, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesi yönünde bir set gibi duran bürokrasi, bürokratik engeller, çalışma arzusu olanların gayretlerini boşa çıkarmaktadır. Bu da işletmelerin büyümesinde en büyük engeldir.
Sonuç olarak; küçük ve orta ölçekli işletmelerin problemleri, ülkemiz ekonomi politikasına yön verenler tarafından irdelenerek, acil çözümler bulunmalıdır.
Uluslararası İlişkiler
Ülkeler, ekonomik gelişmelerini sağlayabilmek için uluslar arası ilişkilere önem vermeli ve uluslar arası ilişkileri geliştirmelidir.
Bir ülke kalkınma yolunda ilerlerken, diğer ülkelerle ilişkilerini iyi götürmelidir. Ülkeler ürettikleri mallarını diğer ülkelere satma ihtiyacını duydukları gibi diğer ülkelerden de mal almak zorundadırlar. Uluslar arası ilişkilerin iyi olması, ülkelerarası siyasi ilişkilerin de iyi olması ile eş anlamlıdır.
Batı toplumlarında; sermaye, tepedeki idare, ordu, kilise birdir ve beraberdir. Ülke içindeki birliktelik, uluslararası ilişkilere yansıyarak, faydalı bir yön çizmektedir. Batlı ülkeler, kendi iç meselelerini aşarak, uluslararası ilişkilerde verim alma hedeflerini gütmektedirler.
Bugünkü İslâm Toplumlarında; sermaye, tepedeki idare, ordu ve dinini yaşayanlar arasında büyük bir anlaşmazlık söz konusudur. Bu durum uluslararası ilişkilere olumsuz biçimde yansımaktadır.
Batılı ülkeler, uluslar arası ekonomik ilişkileri en üst düzeyde sürdürmektedir. İslâm Ülkeleri’ndeki ekonomik ilişkiler çok alt seviyelerde yürütülmektedir.
Türkiye, jeopolitik bakımdan dünyanın en kritik yerindedir. Türkiye, uluslararası ilişkilerde hep kriz dönemlerini yaşamaktadır. Uluslar arası ilişkiler ve dış ticarette önemli yerleri olan Suudi Arabistan, Suriye, İran, Irak ve Libya ile ambargolar nedeniyle Türkiye’nin alışverişleri kesilmiştir.
Türkiye’nin öncelikle İslâm Ülkeleri ile dilde, işte ve fikirde birlik kurması gerekir.
İslâm Ülkeleri arasında vize ve gümrük uygulamaları olduğu için aralarındaki gelişmeler yeterince olmuyor. Müslümanlar kendilerini tanımalı ve kendi meseleleri ile meşgul olmalıdırlar. İşte o zaman uluslararası ilişkiler de etkili rol oynayacaklar ve üstünlük sağlayacaklardır.