Koyduk mu…?

Kerem İşkan

Çuvaldızını batırma vakti… Kimse vurmadan, en yumuşak yerimize belki de en sert yumruğu kendimize vurma vakti… “Boş ver, görmezden geliver, birkaç haftaya unutulur” diyenlerde oldu… Yazmazsam kendime olan saygımı davaya olan inancımı kaybederim…

***

Haziran seçimlerin ardından, belki de şimdiye kadar yazdığımız en sert üslupla Saadet Partisi Genel Merkezini uyarmıştık… Ağzımız dolu cam kırıklarıyla, dillerimizden ve avurtlarımızdan süzülen kana ve gönlümüzdeki sızılara aldırmadan o en acı cümleleri kurmuştuk…

***

Ne demiştik?

***

“Her türlü zararı, ziyanı, başarısızlığı, ufuksuzluğu, İslam’ın sırtına yüklemek, ayet ile hadis ile ortaya çıkan tabloyu manipüle ederek, derin bir kaderci, boş vermişliği, sadakat ile ambalajlayıp kitlelere sunmak…

***

“Ben vazifemi yaptım gönlüm mutmainim” derken bile içinde kopan fırtınaları göstermemek için peş-peşe yutkunmak… Kendini yükseklerde konumlandırarak, insanımızdan “Düzelmiyorlar, anlamıyorlar, dinlemiyorlar” diyerek ümit kesmek…

***

Gençlere yazık…

***

En coşkulu çağlarında, yenilgi üzerine kurulu bir siyasetle gönülleri eziliyor… İnanmış, bilenmiş ama sayıları her geçen gün azalan, her seçimde canla, başla çalışarak gayret göstererek her seçim sabahı sandıktan “Hain” diye haksızca damgalanan, insanların emeğine yazık…”

***

Demiştik…

***

Genel Merkezden arayan kardeşlerimize; “Üçe, beşe bakmayın, millete pusu kuruluyor, Saadet Partisi bu seçimlerde her şeye rağmen kardeşlerinin yanında saf tutmalıdır, Meclis’te mutlaka olmalıdır” da demiştik…

***

Olmadı

***

Dinletemedik…

***

Milli Görüşçüler’in çoğunluğu bu seçimde en zor olanı yaptılar… Parti yetkililerine rağmen, parti disiplinine rağmen PUSUYA düşürülmeye çalışılan kardeşlerinin imdadına koştular… 1 milyona yakın oy, bu seçimlerde 325 bine düştü…

***

Kim onları eleştirebilir ki? Sandığa gitmeyen, evde partisine, gönlüne küsenlere kim tek bir laf söyleyebilir ki?

***

Haziran seçimlerinden sonra başka ne demiştik;

“Ne yapalım yani,  Allah’ın emrini mi değiştirelim?” diyebilirisiniz…

***

Haklısınız…

***

Niye sürekli yalan söylediği halde bile; “Milyonları arkasına takan” bir liderin karşısında, sürekli “doğruları” söylediği halde eriyen bir yapı var?

***

“Bizde mi yalan söyleyelim, biz de mi konjektöre oynayalım?”

***

Haşa…

***

Ama “Gönüllere niye giremiyoruz?” sorusunun cevabını samimi olarak aramak lazım… Korkmadan, çekinmeden “dava zarar görür” zırhını giymeden bunları tartışmak lazım… Dava geldiği yerde alacağı kadar hasarı almış, kendisini tamir etmek için vurulacak birkaç çekiç darbesine dayanır merak etmeyin…

***

Yorulanları istirahata gönderin…

***

Gitmiyorlarsa, baştan aşağıya bir yenilenmeye direniyorlarsa, hala yapılanları “doğru” olarak kabul ediyorlarsa, müsaade edin her seçimde koşturan, yükü omuzlayanlar dinlensin… Demek ki siz “doğrularınızı” bile anlatamıyorsunuz… Halkla ünsiyetiniz kopmuş…

***

Oğuzhan Asiltürk Bey, artık kuvvetli bir teşekkür ve alkışla evine uğurlanmalı... Samimiyetinden bir an olsun şüphe duyulmayan, gayretleri inkar edilemez Mustafa Kamalak’ta… Ellerinizle, dillerinizle, duanızla, birikiminizle yenileyin şu Genel Merkezi…

***

Hep aynı mevzuu… Kaç kişinin daha bu partiyi bölüp gitmesini bekliyorsunuz… Yıllardır, AK Parti’den dönecek kardeşleriniz için deniz feneri gibi yalnız beklediniz… Bakın oradan dönenler bile, bu karanlıkta, bu karmaşada limanı göremiyor… Bütün suç onların mı?

***

Işığın sönüyor… Allah yenilgiye sabrı tavsiye eder, ama en çokta zaferleri muştular…”da demiştik…

***

Dinletemedik…

***

Seçim gecesinden beri sosyal medyadan, telefonla arayıp; “Koyduk mu?” mealinde konuşan herkese toptan cevap veriyorum;

***

Evet koydunuz…”

***

Ama en çokta bu davanın dümeninde bulunanların tavrı koydu bize…

 ***

Son cümle olarak; Milli Görüş Hareketi seçimlerle, oy oranlarıyla tanımlanacak bir hareket değildir… Bu bir ruhtur, sayamazsın da, tartamazsın da… Bu ruh bu seçimlerde kabından başka bi kaba akmıştır…

***

Milli Görüş bu seçimlerin mağlubu değil maalesef kurbanı olmuştur vesselam… Doğruya ulaşılacaksa şayet bu yazı yüzünden en acımasızca eleştirilmeye ve bu uğurda her türlü bedeli ödemeye de hazırım…