Geçenlerde Mardin’de cereyan eden düğündeki köy tarama olayında malum medyayı bizzat basından takip etmiştim, diyorlardı ki; ‘Bize ne oluyor, yoksa toplumsal bir cinnetin eşiğinde miyiz?’ Düşünüyor musunuz, bize yakıştırılan imaja ve biçilen elbiseye bakar mısınız? Ondan sonra da dönüp bize diyecekler: ‘İşte bir zamanlar Avrupa’ya meydan okuyan Osmanlı torunlarına bakın şimdi cinnet getiriyorlar. Fesuphanallah!’
Bu yanlı bir şekilde bize pompalanan hâdiselerde mutlaka kasıt var. Hedeflenen bir amaç var. Her söylenene inanmamak lâzım. Topluma infial olarak lanse edilen olaylara baktığımızda, bizim bilmediğimiz bazı gizli, deşifre edilmeyen hâdiseler olduğunu idrak edelim. Bireysel gerçekleştirilen bizleri ürperten cinayetleri işleyenlere gelince bunları yapanların çoğu psikolojik tedavi gören hasta insanlar. Zaten basın yayın organlarından sadece reklamlar bile toplumu ruhsal yönden hasta yapacak derecede halkın en temiz duygularını harekete geçirecek şekilde yayınlar yapmakta. Toplumu germekte ve bir zamanların hasta adamını tekrar diriltmek adına sağ olsun malum medya üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmektedir.
4 Haziran Perşembe günkü Zaman Gazetesinde baş sayfa haber olarak bu hususun verilmesi bizi gerçekten sevindirdi. Artık müspet basında yapılanları fark etti, dedik. Orda da ayni konular gündemde hatta deniyor ki; Psikolojik tedavi gören kişilerin karıştığı üzücü olayların sayısı gün geçtikçe artıyor. Geçen yıl şizofren hasta H.Ç, anne, baba ve ağabeyini baltayla parçaladı. Aynı yıl Bursa Osmangazi’de psikolojik tedavi gördüğü öğrenilen Z.D, evlenmesine izin vermediği gerekçesiyle annesini bıçakladı. Bu yıl Mart ayında ise psikolojik rahatsızlığı bulunan S.D, 33 günlük bebeğini öldürdü. İşte bu ve benzeri olaylar belgelendiği üzere genelde normal insanlar tarafından yapılmadığı bellidir. Bu vakaların genellikle ruhsal dengesi yerinde olmayan ve psikolojik tedavi gören hastaların gerçekleştirdiği daha yeni anlaşılmıştır. Bu vahim vakaları gerçekleştiren kişilerin psikiyatri tedavisi gören insanlar olduğu tespit edilmesine rağmen hayatlarının diğer süreçleri hastaneler tarafından takip edilmediğinden, basında boy boy yer alan tüyler ürpertici olayları işlediklerini bizzat uzmanlar söylemekteler. Cinayet türü vakaların çoğalması Türkiye’de bu alanda yapılması gereken çalışmaları yeniden gündeme taşımaktadır. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Herken durumu; ‘Biz hastaya ilacı yazıp, gönderiyoruz. Gerisi kontrol edilmiyor.’derken devamla: Psikolojik rahatsızlığı olanların takipleri enfeksiyon hastalıkları gibi yapılmalı, gerekirse polis zoruyla tedavilerin yapılmasına çaba gösterilmeli, diyor.
Durum bu kadar açık seçikken malum basın neden ruhsal dengesi yerinde olmayan kişilerin yaptığı hâdiseleri allayıp pullayıp da ikide bir halkın önüne normal bir olay gibi sunuyor? Neden kıyıda köşede kalmış binde bir cereyan edebilecek vakaları halka servis ediyor? Tek tek bireysel işlenen suçlar bizim neyimize lâzım? Her gün her gün bu ferdi olayları vererek niçin benim ruhsal dengemi altüst ediyor? Bunlar bireysel hâdiselerdir, olabilir, ruhsal dengesi bozuk insanlar akli melekeleri yerinde olmadığından her çeşit sapkınlığı yapabilirler. Her şeyin bir çaresi ve çözümü vardır bir şekilde. İlgililer, yetkililer gerekenleri yaparlar. Yapılmıyorsa sivil toplum örgütleri ve ölmeyen insanlık sahibi kişiler de gerekenleri yaparlar, endişelenmeyelim, telaşa kapılmayalım.
Bireysel yapılan çirkin ve acı hâdiseleri devamlı gündemde tutarak toplumun ruh sağlığını bozmaya kimsenin hakkı yok. Geçen hafta önce boğulan sonra yakılan küçük Beyza’yı Kon. TV de dâhil bütün Türkiye’nin gündemine koymanın hangi mantığa sığdığını aklımız almıyor. Aman ne gündem! Herkes Konya’da bu hâdiseyi konuşuyor. Bu nasıl mantık! Bu hâdiseden sonra kimse komşusuna bile itimat etmeyecek, toplumda güvensizlik oluşacak, insanlar birbirlerine samimiyet gösteremeyecek. Bunlar güzel şeyler değil. Haberlerde ve gazetelerde böyle münferid olayların verilmesi bir marifet sanki yasaklanması gereken bir olgu bizce. Çünkü âdeta; ‘Sizde böyle olun ya da olmayın güya.(!)’ deniyor. İnsanların birbirine itimadı kalmıyor. Bu sebeple de insanlar birbirlerine güvenip yardım edemiyor. Toplumsal bir gerginlik oluşuyor. Yapmayın yazıktır bu topluma Allah(c.c) aşkına.
Bu toplum ‘Komşusu açken tok yatan bir toplum’ değildi. Şimdi yan komşusu ölse kendisi ‘Vur patlasın, çal oynasın’ yapan bir toplum oldu.’ Yemeyip yediren, giymeyip giydiren’ ebeveynler azaldı. Merhamet ve şefkat yok edildi. Evlerin dua paratoneri yaşlılar bir başına yaşamaya terk edildi. Dışarıdaki hayvanlara dâhi eziyet eden sadist çocuklar çoğaldı. Kendi yakınlarına kem gözle bakan ahlaksız gençler türedi. Bunlar nasıl oldu?
Köşemizde hep yazdık durduk. Herkes kötülüklerin yaygınlaşmaması için gayret göstersin. Acı ve ızdırap verici hâdiseler hemen duyurulmasın. Gereken ilgililere duyurulsun ama herkese duyurulup ayyuka çıkarılmasın edep dışı olaylar örtbas edilsin eskiler gibi herkes değil sadece ilgililer duysun, dedik. Bu toplumun olumlu yapılanmasına en güzel ferdi katkı olacaktır.
Ancak toplumu ilgilendiren genel hâdiseler varsa halka onlar duyurulmalı. Meselâ; salgın hastalıklar, ammeyi ilgilendiren genel hırsızlıklar, kapkaççılara karşı uyanık olunmasına dair haberler, trafik kazaları için uyarı mahiyetindeki geneli ilgilendiren hususlar halka duyurulsun. Yoksa şizofren, ruh hastası birisinin yaptığı bir acı haber bütün Türkiye’yi meşgul etmesin. Birileri kasıtlı olarak toplumu germek için bu olayları veriyor. Halkın ruh sağlığını bozmayı ve bizi o hallere getirmeyi hedefleyen kişilerin tuzağına düşmeyelim. Aman dostlar uyanık ve dikkatli olalım.
Okuduklarımızla amel etmek temennisiyle hayırla kalın efendim.