Köstebek Tokmaklama

Esat Ergener

Yüzölçümü olarak Türkiye’nin % 5,2’sine denk gelen büyüklükte bir şehirde yaşıyoruz.

Kadim başkentte.

Selçukluların altın döneminin yaşandığı, koskoca imparatorluğun yönetildiği, Osmanlı Hükümdarlığının temellerinin atıldığı bir coğrafyada.

“Gel! Ne olursan ol yine gel!” daveti ile bütün dünyaya çağrıda bulunan Mevlana’nın şehrinde, hoşgörü şehrinde.

***

Danimarka, Hollanda ve İsviçre gibi dünyanın önemli ülkelerinin kıl payı gerisinde kalan, aralarında Belçika, Arnavutluk, Slovenya, Kuveyt, Katar ve Lübnan’ın da bulunduğu Dünya üzerindeki 200 civarı ülkenin 120’sinden daha fazla toprağa sahip olan Konya’da.

Biraz da ülkemizle ilgili rakamlara girecek olursak, Türkiye’de 26 milyon dönüm tarım arazisi âtıl vaziyette. Yani ekilebilecek, dikilebilecek, değerlendirilebilecek koskoca bir “boşluk”.

Yine TÜİK’in son verilerine göre ülkemizde 3 milyon 42 bin genç işsiz bulunmakta. Genç işsizlik oranı yaklaşık %14,5 seviyelerinde.

***

Devasa rakamlardan bahsediyoruz, değil mi? Daha da acı kısma geçiyoruz şimdi.

Ülkemiz toprak verimliliği bakımından, dünyanın en iyilerinden olmasa da belli bir seviyenin üzerinde. Yani attığımız her tohuma bir bitki çıkmayabilir ama iklim şartları uygun, bakımı mütemadiyen yapılan her şey yetişir, yetişebilir.

Ancak bu kadar geniş tarım arazilerimiz âtıl vaziyette iken ve işsiz gençlerimiz varken, biz bademi Amerika’dan, mercimeği Kanada’dan, eti Sırbistan’dan ithal ediyoruz. Yetmiyor, bu ithalatı yapanları da tekelleştiriyoruz.

Yani bugün Konya’dan bir tacirimiz Sırbistan’a gidip et getirmeye kalksa, istediği kadar maddi imkânı olsun, yapamaz! Çünkü tekel bir piyasa.

***

“En kötü gümrük kapısından geçerken 10 gün bekletilir, bütün hayvanların telef olmasını veya bütün karkas etlerin yok olmasını sağlarlar.” Bunları ben demiyorum, Ankara’da Türkiye’nin en güçlü et tacirlerinden bir abimiz söylüyor.

“Şimdi tüm bu bilgilerden yola çıkarak, bu ülkede bunun olabilmesi için ya kötü kalpli olmak ya da geri zekâlı olmak lazım. Bu kadar tarım arazisi boşken, gençlerin işsiz dolaşmasını aklım almıyor.”

Bunu da ben demiyorum, Ahmet Şerif İzgören söylüyor.

***

Ülke olarak gücümüzün farkında olduğumuz kanaatinde değilim.

Bunu da belli başlı araçlarla başarıyorlar. Siyasetçiler, medya bunların en başında geliyor.

Hani eskiden bir köstebek oyunu vardı, başını çıkaran köstebeğin kafasına vurup geri yerine sokardık. Ülke olarak tam bu haldeyiz.

Kim gücünün farkına varıyorsa hemen başına bir tokmak yiyor. Eğer cesaretini toplayıp devam ederse yürüdüğü yolda, bu sefer birkaç tokmak yiyor. Yani büyüyen firmalarımızın tamamı aslında çokça dayak yiyenler.

***

“Yükseklerde rüzgâr sert eser.” sözünün temelde anlamı da belki budur.

Belediyelerde uygulanan bu tasarruf tedbirleri var ya.

Aslında tüm alanda uygulanmalı ve âtıl vaziyette duran her bir kişi, bina, arazi için bir devlet politikası haline getirilmeli.

Zira israf haramdır ve israf sadece atılan yemek veya boşa akıtılan su ile olmaz.

Ve dahi en büyük israf insan israfıdır, verilmiş olan nimetin kıymetinin bilinmemesi israfıdır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.