Ufkumuzun, nisyanlı nişangahlarında..
Hedef tahtasının ortasında yürekler var..
Düşünmeden atılan her adımın sonunda..
Gün be gün büyüyen eyvahlar var.
(Ebubekir Mücevher)
Bilmenin denizlerinde cehalet yosunları vardır. Çünkü insan bildikçe bulanan ve bildikçe kaybolan bir zihin yapısına sahiptir. Ve her yeni bilgi eski olanı öldürmeye azmetmiş bir katildir.
Bu sözlerle cehalet tarafgirliği yapmıyorum…
Bilgi ve teknoloji çağında yaşayan bizlere karşı içimdeki söz yaşlarını döküyorum.
Bildiklerimiz kadar sorumluyuz ve bildiklerimiz kadar sorunluyuz..
Işıltılı dünyanın ışıkları bütün bir aydınlığı, karanlığın zindanına hapsederek ilerlemektedir.
Çünkü aranılan gerçek mutluluk, mutsuzluğu kucaklayarak aranmaya başlanmıştır.
Söz yaşları döküyorum, çünkü sözde yaşantılara bakıyorum.
(S)özünü kaybetmiş insanlar, yüzünü kaybetmiş insanlar, aklın odalarında akılı kuşandıklarını düşündükçe, cehaletin derin dehlizlerine dalmaya devam ediyorlar.
Şair ne güzel söylemiş:
“Garabetin bu da bir nevidir ki insanlar
Hakikati bulayım der de başka yolda yürür.
Tesadüf eylese bir yerde ez kaza bir gün.
Hakikat onlara, onlar hakikate tükürür.” (F.Kam)
Böyle bir zaman diliminden geçiyoruz. Öğrendiklerimiz ve bildiklerimiz çok farklı bir kaynaktan bize tesir ediyor.
Öğrenme ve etkilenme hususunda yapılan araştırmalar şunu göstermektedir.
İnsanlar %1 tadarak, %1,5 dokunarak, %3,5 koklayarak, %11 işiterek, %83 ise görerek etkilendiğimizi ve öğrendiğimizi tespit etmişler.
Bu tespitte ki görselliğin önemi dikkat çekici bir nokta..
Görselleşen körler meydana geliyor, en iç acıtıcı manşetleri, çok büyük bir soğuk kanlılıkla okuyup atabiliyoruz.
Vicdanımızın cebinde akrep varmışçasına gözyaşlarımızın cimriliğini yapar hale gelmiş durumdayız.
Her şeyi kabulleniyoruz…!
Ekranda faiz reklamı yapılıyor, içimiz kan ağlamıyor..!
Bir çocuk dayaktan ölüyor..? kendi çocuğumuza dönüp de daha sıkı sarılmıyoruz..?
Yani sözün kısası şudur beyler..!
Gözlerinizle gördükleriniz, çok yakında gönüllerinizde görünür..!
Gözler kalbin aynasıdır ve gözlerin körselleştiği yerde, gönüllerinde körselleşmesi çok yakındır.
Ekranlara kilitlenmiş erkanlar..!
Şunu çok iyi biliniz ki gözlerinizden kurşunlanıyor kalbiniz..! Ve hakikati gözlerinizden perçinliyorlar.
Bilmem nerde bahar yapıyor, kara kışlı kışlalarda petrol baronları..!
Bilmem nerde kurşundan atlar yürütüyor, şaronları…!
Siz körselliğe devam ederseniz ve hala popüler olursa medya maymunlukları..
Az kalmıştır, infilaka..
Şu söz anlatır, aklımızın çalınmışlığını..
“İnsanlara ya iyi davranınız ya da onları ayaklarınızın altında eziniz. Çünkü az incindiklerinde intikam peşine düşebilirler, daha fazlasındaysa bunu akıllarına bile getirmezler.” (Niccolo Machiavelli )
Hedef tahtasının ortasında yürekler var..
Düşünmeden atılan her adımın sonunda..
Gün be gün büyüyen eyvahlar var.
(Ebubekir Mücevher)
Bilmenin denizlerinde cehalet yosunları vardır. Çünkü insan bildikçe bulanan ve bildikçe kaybolan bir zihin yapısına sahiptir. Ve her yeni bilgi eski olanı öldürmeye azmetmiş bir katildir.
Bu sözlerle cehalet tarafgirliği yapmıyorum…
Bilgi ve teknoloji çağında yaşayan bizlere karşı içimdeki söz yaşlarını döküyorum.
Bildiklerimiz kadar sorumluyuz ve bildiklerimiz kadar sorunluyuz..
Işıltılı dünyanın ışıkları bütün bir aydınlığı, karanlığın zindanına hapsederek ilerlemektedir.
Çünkü aranılan gerçek mutluluk, mutsuzluğu kucaklayarak aranmaya başlanmıştır.
Söz yaşları döküyorum, çünkü sözde yaşantılara bakıyorum.
(S)özünü kaybetmiş insanlar, yüzünü kaybetmiş insanlar, aklın odalarında akılı kuşandıklarını düşündükçe, cehaletin derin dehlizlerine dalmaya devam ediyorlar.
Şair ne güzel söylemiş:
“Garabetin bu da bir nevidir ki insanlar
Hakikati bulayım der de başka yolda yürür.
Tesadüf eylese bir yerde ez kaza bir gün.
Hakikat onlara, onlar hakikate tükürür.” (F.Kam)
Böyle bir zaman diliminden geçiyoruz. Öğrendiklerimiz ve bildiklerimiz çok farklı bir kaynaktan bize tesir ediyor.
Öğrenme ve etkilenme hususunda yapılan araştırmalar şunu göstermektedir.
İnsanlar %1 tadarak, %1,5 dokunarak, %3,5 koklayarak, %11 işiterek, %83 ise görerek etkilendiğimizi ve öğrendiğimizi tespit etmişler.
Bu tespitte ki görselliğin önemi dikkat çekici bir nokta..
Görselleşen körler meydana geliyor, en iç acıtıcı manşetleri, çok büyük bir soğuk kanlılıkla okuyup atabiliyoruz.
Vicdanımızın cebinde akrep varmışçasına gözyaşlarımızın cimriliğini yapar hale gelmiş durumdayız.
Her şeyi kabulleniyoruz…!
Ekranda faiz reklamı yapılıyor, içimiz kan ağlamıyor..!
Bir çocuk dayaktan ölüyor..? kendi çocuğumuza dönüp de daha sıkı sarılmıyoruz..?
Yani sözün kısası şudur beyler..!
Gözlerinizle gördükleriniz, çok yakında gönüllerinizde görünür..!
Gözler kalbin aynasıdır ve gözlerin körselleştiği yerde, gönüllerinde körselleşmesi çok yakındır.
Ekranlara kilitlenmiş erkanlar..!
Şunu çok iyi biliniz ki gözlerinizden kurşunlanıyor kalbiniz..! Ve hakikati gözlerinizden perçinliyorlar.
Bilmem nerde bahar yapıyor, kara kışlı kışlalarda petrol baronları..!
Bilmem nerde kurşundan atlar yürütüyor, şaronları…!
Siz körselliğe devam ederseniz ve hala popüler olursa medya maymunlukları..
Az kalmıştır, infilaka..
Şu söz anlatır, aklımızın çalınmışlığını..
“İnsanlara ya iyi davranınız ya da onları ayaklarınızın altında eziniz. Çünkü az incindiklerinde intikam peşine düşebilirler, daha fazlasındaysa bunu akıllarına bile getirmezler.” (Niccolo Machiavelli )