Öncelikle heyecanlandığımı söylemek isterim…
Konyaspor ile Şekerspor’un aynı çatı altında buluşacağı haberlerine…
“İnşallah” dedim sesimi yükselterek…
“Lafta kalmaz” diyerek, bir kez daha “inşallah” dedim…
“Recep Konuk isterse, bu iş olur” diyerek, sevincimi abarttım…
Konuk’un da bu konuda istekli olduğu çalındı kulağıma…
Daha önce de olmuştu böyle şeyler…
Ama bu sefer biraz daha farklı gelişti olaylar…
Tribündekilerin de sahaya indiğini öğrenince, “bu sefer tamam” dedim…
Çünkü, Recep Konuk’u ve Konyaspor konusundaki düşüncelerini ucundan kıyısından da olsa biliyorum…
Yönettiği kuruma “ufuk” ve “vizyon” katan, “dimdik ayakta durabilme dirayeti”ni kazandıran, kurumuna haksızlık yapıldığında bile “ezilmeyen bir kültürü” yerleştiren, ama her şeyden ötesi, şeker camiasına “bir duruş” ve “bir kimlik” katan Recep Konuk’un, Konya ve Konyaspor noktasında da aynı düşüncede olduğundan “zerre” kadar kuşkum yok…
Yani, kurumunun başkanlığını, kulübünün başkanlığını, özellikle de sportif aktiviteleri “sosyal faaliyet” değil “bir yaşam biçimi” gören Recep Konuk’tan…
Şekerspor’u önemsediğini biliyorum, ama Konya ve Konyaspor’u daha çok önemsediğini de…
Konya’nın ya da Konyaspor’un derdiyle dertlendiğini de…
Sayın Konuk’un Konyaspor konusunda ne kadar samimi olduğunu söylemek bile “zul” geliyor aslında…
O da biliyor ki, şehrin de, şehrin takımının da olması gereken yerde olmadığını…
Onun içindir ki, bu “el ele” vermeyi çok istiyor…
Birlikte hareket etmeyi…
Bu anlamda adımların atıldığı bir gerçek…
Olursa doğru bir iş olacağını kendisi de çok iyi biliyor…
Konya için önemli bir adım olduğunu da…
Süreç neyi gösterir bilmiyorum…
Ama, dillendirilmesi bile “can”a “can” katıyor…
Heyecanlandırıyor…
Bu heyecanın hayal kırıklığına dönüşmemesi için, Konyalı olmanın özellikle Konyasporlu olmayı gerektirdiğini yüreğinde taşıyan Recep Konuk’ta nihayetleneceği de bir gerçek…
O zaman…
Destek vermek lazım Recep Konuk’a…
Doğru bir adım attığı yönünde…
Dolayısıyla da bu şehri yönetenlere de bu anlamda büyük görev düşüyor…
Gün, sorumluluk alma, paylaşma, kurumun çıkarlarını kişisel çıkarların önünde tutma günü…
Gücünü “siyasetin ve münafıklığın dinamikleri” yerine, şehrin “dinamizmi ve potansiyelinden” alan, bu şehrin akil insanları, bu “el ele” vermeyi kolaylaştırmalılar…
Özellikle de “küçük olsun benim olsun” mantığında olanlara da bu yolun doğru bir yol olmadığını izah ederek…
Çünkü, bu yol doğru ve hayırlı bir yol…
Kimsenin karnının ağrımayacağı, Konya’nın ve Konyaspor’un çıkarlarını kendi çıkarlarından önce savunabilecek, şehrin potansiyelini akıllı, etkili ve önemli projelerle hayata geçirebilecek bu oluşuma destek verilmeli.
İki yanlışın bir doğru etmeyeceğini en az bizler kadar şehri yönetenlerin de, bu şehrin akil adamlarının da bildiğinden eminiz…
Dolayısıyla da süreci uzatmanın bir anlamı yok…
Bu “el ele” verme süreci iyi organize edilebilirse, şu çok iyi bilinsin ki, Konyaspor’un makus talihinin de değişeceği anlamı taşır…
Bunu iyi anlamak lazım…
İyi de anlatmak…
Özetlersem…
Bu şehir iyi şeylere layık…
Bu şehir de yaşayanlar da…
Bu şehirde yaşayan insanların doğup büyüdükleri yerle ilgili “sorumluluk”ları ya da “aidiyet”lilikleri vardır…
Bu “sorumluluk” ve “aidiyet”lik de bir elin parmakları kadar az olan Recep Konuk gibi değerlere destek vermekle, özellikle de şehrin takımının hak ettiği yere gelebilmesi noktasında onu yüreklendirmekle değer kazanır.