Rakip sezona kötü başlamış, moral değeri dip yapmış. Dolayısıyla özgüveni de. Ekonomik kriz malum, ufukta en ufak bir işaret de yok. Konyaspor ise kim ne derse desin bu ligin hatırı sayılır kulüplerinden. Hedefi şampiyonluk. Yani geldiği süper lige yeniden dönmek. Özellikle deplasmanda son derece cimri. Oynadığı 5 maçta ev sahiplerine zırnık puan koklatmamış. Konyaspor’dan puan almak aslanın midesinden avını almak gibi bir şey. Bu şartlarda Orduspor için Konyaspor’dan alınacak bir puan iyi puan.
Öylede oldu.
Orduspor penceresinden baktık meseleye.
Konyaspor’a gelince.
Kabul etmek gerek ki, alkışı hak eden bir iş çıkarmadılar Ordu’da. Tahmincileri yanılttılar. Dünya kadar pozisyonla birlikte yüzde milyon galibiyeti kaçıran taraf olarak dikkati çektiler. Düz mantık “Deplasmanda 1 puan iyi puan” diyebilir. Ama, bu maç için değil.
Nedeni belli.
Dünya kadar pozisyon üretmişsin, ama ikinci bir golü bulamamışsan neye yarar bu bir puan. Öyle değil mi Erdal?
Öyle değil mi Poljac?
Öyle değil mi Mehmet Ayaz?
Şimdi “Orduspor deplasmanından alınan 1 puan iyi puan” diyeceksiniz içinizden. Ama, rakipler öyle demiyor işte. “Konyaspor kaybetti” ya da “Konyaspor bu ise koy sepete” diyorlar.
Ne kötü değil mi?
Keşke bu maçı oynayan değil de seyreden olsaydınız. Anlardınız niye feryat ettiğimizi. Hak verirdiniz cümleniz cümlemize.
Umarım bu maçtan çok ders çıkarsınız ya da bu kaybedilen 2 puanı çok aratmazsınız.
***
Oldu mu Yusuf!?
Yusuf’a gösterilen kırmızı kartın haklı olduğu, maçı seyreden taraflı tarafsız herkesin ortak görüşü. Yanlışının ve dırdırının bedelini kırmızı kartla ödedi genç oyuncu. Hem de takımının kendisine en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde.
Bu takımın durumu fazlasıyla nazik. Şimdi acemice davranma, hoyratça takımı yalnız bırakma zamanı değil. Aksine, sinirlerine her zamankinden daha çok mukayyet olmalı bu takımın formasını giyip, bu takımdan para kazananlar.
Bu takımın malzemeciye bile ihtiyacı varken, hele de senin gibi bir oyuncunun takımı yalnız bırakması külliyen yanlış Yusuf.
İnşallah aynı şeylerin tekrarı olmaz. Çünkü, bilesin ki, bu takımda hiç kimse vazgeçilmez değil.
***
Şekerspor nereye?
İçerideki maçlarını kaçırmamaya özen gösteriyorum. Ama, Şekerspor keyif vermediği gibi sinirlerimizi de altüst etmeye devam ediyor.
Onca transfere rağmen, bu takım bu kadar kötü oynuyorsa bunun sebebi İsmail Kartal’dan başkası değil. Şekerspor’un bu kadar kötü olması taşları yerinden oynatmıyorsa, bu işte bir arıza var demektir.
Amatör branşlarda Dünya şampiyonları çıkaran Şeker, futbolda dip yapıyorsa, bunun müsebbibi ben değilim.
Olmuyor.
Hem de hiç olmuyor.
“Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü” noktasına gelmeden biran önce radikal kararlar alınmalı ve bir yol haritası çizilmeli.
Şekerspor’dan öyle ya da böyle nimetlenenler, bu kulübün kadrini kıymetini bilmelidir. Bu kulübün ekonomik sıkıntısı olmayabilir, ama bu kulübün çarçur edilecek kadar da emeksiz ve alıntersiz kazanılmış tek kuruşunun olmadığını da bilmeliler. Şeker kurumunda hem iktidar hem de muktedir olanlar, futboldaki bu rezilliğe daha fazla izin vermemeli.
Orduspor penceresinden baktık meseleye.
Konyaspor’a gelince.
Kabul etmek gerek ki, alkışı hak eden bir iş çıkarmadılar Ordu’da. Tahmincileri yanılttılar. Dünya kadar pozisyonla birlikte yüzde milyon galibiyeti kaçıran taraf olarak dikkati çektiler. Düz mantık “Deplasmanda 1 puan iyi puan” diyebilir. Ama, bu maç için değil.
Nedeni belli.
Dünya kadar pozisyon üretmişsin, ama ikinci bir golü bulamamışsan neye yarar bu bir puan. Öyle değil mi Erdal?
Öyle değil mi Poljac?
Öyle değil mi Mehmet Ayaz?
Şimdi “Orduspor deplasmanından alınan 1 puan iyi puan” diyeceksiniz içinizden. Ama, rakipler öyle demiyor işte. “Konyaspor kaybetti” ya da “Konyaspor bu ise koy sepete” diyorlar.
Ne kötü değil mi?
Keşke bu maçı oynayan değil de seyreden olsaydınız. Anlardınız niye feryat ettiğimizi. Hak verirdiniz cümleniz cümlemize.
Umarım bu maçtan çok ders çıkarsınız ya da bu kaybedilen 2 puanı çok aratmazsınız.
***
Oldu mu Yusuf!?
Yusuf’a gösterilen kırmızı kartın haklı olduğu, maçı seyreden taraflı tarafsız herkesin ortak görüşü. Yanlışının ve dırdırının bedelini kırmızı kartla ödedi genç oyuncu. Hem de takımının kendisine en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde.
Bu takımın durumu fazlasıyla nazik. Şimdi acemice davranma, hoyratça takımı yalnız bırakma zamanı değil. Aksine, sinirlerine her zamankinden daha çok mukayyet olmalı bu takımın formasını giyip, bu takımdan para kazananlar.
Bu takımın malzemeciye bile ihtiyacı varken, hele de senin gibi bir oyuncunun takımı yalnız bırakması külliyen yanlış Yusuf.
İnşallah aynı şeylerin tekrarı olmaz. Çünkü, bilesin ki, bu takımda hiç kimse vazgeçilmez değil.
***
Şekerspor nereye?
İçerideki maçlarını kaçırmamaya özen gösteriyorum. Ama, Şekerspor keyif vermediği gibi sinirlerimizi de altüst etmeye devam ediyor.
Onca transfere rağmen, bu takım bu kadar kötü oynuyorsa bunun sebebi İsmail Kartal’dan başkası değil. Şekerspor’un bu kadar kötü olması taşları yerinden oynatmıyorsa, bu işte bir arıza var demektir.
Amatör branşlarda Dünya şampiyonları çıkaran Şeker, futbolda dip yapıyorsa, bunun müsebbibi ben değilim.
Olmuyor.
Hem de hiç olmuyor.
“Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü” noktasına gelmeden biran önce radikal kararlar alınmalı ve bir yol haritası çizilmeli.
Şekerspor’dan öyle ya da böyle nimetlenenler, bu kulübün kadrini kıymetini bilmelidir. Bu kulübün ekonomik sıkıntısı olmayabilir, ama bu kulübün çarçur edilecek kadar da emeksiz ve alıntersiz kazanılmış tek kuruşunun olmadığını da bilmeliler. Şeker kurumunda hem iktidar hem de muktedir olanlar, futboldaki bu rezilliğe daha fazla izin vermemeli.