KONYASPOR’DA, beklenilen olmadı ve ligin ortasında yine teknik direktör değişikliğine gidildi.. Aslında, sezon başında yanlış yapılmıştı. Takımı lige hazırlayan Trabzonlu teknik adam Hüsnü Özkara ile iyi futbol oynanmıyor gerekçesiyle yollar 21. haftanın ardından ayrıldı.. Özkara, kendisine yakışan bir tavırla, yapılan karşılıklı görüşmenin ardından sözleşmesini sorun çıkarmadan feshetti ve Konyaspor’a başarı dileyerek ekibiyle birlikte Konya’dan ayrıldı. Kendilerine teşekkür etmekten başka elimizden bir şey gelmez. Yeşil-beyazlı takımda, Mehmet Yıldırım ile çıkılan 22. hafta da oynanan Kartalspor maçından sonrada takımın başına Fuat Yaman getirildi.. Geçmişte Konyaspor’da futbol oynayan Fuat hocaya da hoş geldin diyoruz. Ancak, Altay gibi, genç ve ümit milli futbolcularının sayısı yüksek olan bir takımda başarılı olamayan Yaman’ın Konyaspor’a ne vereceği konusu ise tartışılır. Bundan sonra iş Konya’yı yönetenlere, Konyaspor yönetimine, futbolculara ve taraftarlara kaldı.. Dahası haydi hayırlısı diyoruz..
***
KONYASPOR yeni teknik adamlarının, bu hafta Orduspor maçıyla başlayarak oyun formatında değişikliğe gitmeleri kaçınılmaz.. Orta sahada sıkıntı çeken, gol yollarında etkili olamayan yeşil-beyazlı takımda, teknik direktör Fuat Yaman ve yardımcısı Mehmet Yıldırım’ın kafa kafaya vererek, orta alanı kalabalık tutarak, topa daha çok sahip olma ve oyunu burada kontrol etme adına gerekli tedbirleri almaları gerekmekte. Birde gol yollarını açmak için, gol şansı yüksek olan Poljac’ı forvette Tayfun’un yanında oynatmaları halinde inanıyoruz ki, sorun çözülecektir.
***
TÜRK futbolunun markalaşması, belirli bir sisteme kavuşması için vakit çoktan geçti.. Ama, geç mi kalındı? Tabiî ki hayır.. “Zararın neresinden dönülürse kardır” sözünden hareket edilerek Türk futboluna artık bir yön vermek gerekir.. Bu konuda geç kalınmışsa, tabiî ki başta Federasyon olmak üzere basının da hatası ve eksikliği vardır. Futbolumuz, dahası sporumuz yanlış yönlendirilmekte. Bu bugün de devam edip gitmekte. Planlama ne yazık ki iyi yapılamamakta.. Spor, bugün siyaset ile iç içe bulunmakta. Türk futboluna yön vermek için Spor’dan sorumlu Devlete Bakanı Faruk Özak’a, Futbol Federasyonuna, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne, Kulüplere ve teknik direktörlere büyük görevler düşmekte..
…
FUTBOL’DA kalitenin sağlanması, Türk futbolunun markalaşması için alt yapı çok büyük önem taşımaktadır. Alt yapı, sadece genç takımlar olarak değerlendirilmemeli. Alt yapı denince tesis konusu ve kulüpleşme de bu olgunun içerisinde yer almaktadır.. Markalajma, için tesisleşme ve kulüpleşme çok büyük önem arzetmekte.. Bugünkü koşullarda, Konyaspor’a baktığımız zaman tam olarak kulüpleşmenin sağlandığı söylenemez. Kulüpte bazı Müdürler görevlendirmenin kulüpleşme olmadığı görüldü.. Özellikle geçtiğimiz yıl Konyaspor bu konuda büyük sıkıntılar yaşadı. Kulüp laf olsun diye yönetildi. Bunun sonucu da takım küme düştüğü gibi büyük borç bataklığına sürüklendi. Türk futboluna baktığımız zaman ise, kulüpleşmenin gerçekleştirildiği tek takım olarak Fenerbahçe ön plana çıkmakta.. Bu takımı Galatasaray izlemekte.. Beşiktaş ve Trabzonspor dahil diğer takımlarda kulüpleşmenin tam olarak sağlandığı söylenemez.
…
PARASAL konuda, yeni yapılan ihale sonucu 321 milyon Euro’luk geliriyle Avrupa’da 5. lig durumuna gelen Türk futbolunun markalaşması, belirli bir sisteme kavuşması için de iş bilir, eğitimli yöneticilerin iş başına getirilmesi, kulüp yapılarının değiştirilmesi, yabancı teknik direktör getirilmesinde kaliteye yönelmek ve yabancı oyuncu transferinde de kaliteli oyuncuların alınması ön koşul olmalıdır. Tabiî ki, yerli teknik direktörlerin de iyi eğitilmesi , laf olsun diye değil, ligleri kaldırabilecek yerli oyuncuların takımlarında yer almaları da ayrı bir önem taşımakta.. Türk futbolundaki kalitenin artırılması, belirli bir sistem sağlanması , bir yerde alt yapıya önem verilmesiyle sağlanabilir.. Takımlar, kulüp yapılandırmalarını alt yapıyla birlikte gerçekleştirmelidir. Bir diğer konuda, gelirlerin iyi değerlendirilmesidir.. Sadece kulüplere dağıtılması sorunu çözmez. Kulüpler, teknik adamlar ve futbolcular teşvik edilmeli. Yayın gelirlerinin belirli bir bölümü de bu kaynağa aktarılmalı..
TÜRK futbolu, Ocak ayı içerisinde yapılan ihaleyle çok önemli bir gelire sahip oldu.. Turkcell süper ligde yer alan ve en dipte bulunan bir takım bile 10-12 milyon TL’lik bir gelir sağlayacak yeni sezonda.. Orta sıralarda yer alan bir takımın geliri 15-16 milyon, zirve takımlarını izleyen takımların geliri ise 20 milyon TL olacak.. Bu az bir para değil. İyi planlanma yapılan, akıllı transferler gerçekleştirilen bir kulüp bu parayla rahatlıkla ayakta durabilir.. Bu paralara birde 10 milyon liralık İddaa ve bir o kadar da reklam gelirleri de eklenirse işin boyutu daha da büyür. O zaman, iş futbolun markalaşmasına ve sisteme kavuşturulmasına kaldı.. Bunları gerçekleştirelim ki, takımlarımız Avrupa’da söz sahibi olsun.. Futbolcularımız Avrupa takımlarında rahatlıkla oynayabilsin. Bunun sağlanması için de, Futbol Federasyonu gereken önlemleri acilen almalıdır.
…
TÜRK futbolunun gelişmesi, Avrupa’da daha çok söz sahibi olabilmesi için üzerinde durulacak bir diğer önemli konuda, futbolcularımızın Avrupa’ya transfer olmaları ve elit takımlarda oynamalarıdır.. Yabancı futbolcu transferi Türk futbolunun kalkınmasına çok önemli katkı sağlamaz. Bugün Turkcel Süper ligde uygulanan 8 yabancı futbolcu kontenjanı çok yüksek. Bu sayı, Türk futbolunun geleceği göz önünde bulundurularak daha aşağılara çekilmeli. Yabancı futbolcular, sadece takımların başarında rol oynayabilir. Ama, transfer edilecek yabancı futbolcular ne kadar kaliteli de olsalar da Milli takımın başarısında en küçük bir katkıları olmaz. Ha, birde yabancı futbolcu transferine standart getirilmeli ve belirli yaştan sonraki futbolcuların transferine izin verilmemelidir. Burada, yerli oyuncuların transfer ücretlerinin de beklenilenin üzerine çıkmasını önlemek için de Federasyon tarafından gerekli önlemler de alınmalıdır. Türk futbolunun kalkınmasını istiyorsak, tek çözüm; futbolcularımızın Avrupa’da oynamalarını sağlamaktır. Avrupa’da ne kadar çok Türk futbolcusu oynarsa futbolumuz da o derecede gelişir. A Milli takımın Dünya şampiyonasında üçüncü olması ve son Avrupa şampiyonasında ki başarısında da Yurt dışında oynayan futbolcularımızın katkısının bulunduğu asla yadsınamaz.