Bilinen hikayedir. Anadolu’yu “modernleştirme” programı çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, konser vermek üzere Erzurum’a gider. İş Erzurumluya kalsa, Raci Alkır’dan “Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi” veya Mükerrem Kemertaş’tan “Eledim eledim höllük eledim” ya da Arif Sağ’dan “Erzurum çarşı pazar” yani “sarı gelin”den başkasını dinlemeyecektir ya. Devir öyle bir devirdir ki, el mahkum doluşurlar konserin verileceği salona. Yaklaşık iki saat Beethoven, Mozart, Çaykovski, yani hiçte duymadıkları bu konseri dinlerler mecburiyetten. Konserin çıkışında, Anadolu’nun “aydınlanma” hamlesinden memnun bir gazeteci, aynı duygularla dolduğunu tahmin ettiği “Teyyo pehlivan” gibi nüktedan bir Erzurumlu yaşlıya neler hissettiğini sorar. Aldığı cevap, “Ula oğlum Erzurum Ermeni zulmü gördü, Rus zulmü gördü, ama Erzurum Erzurum olalı böyle bir zulüm görmedi” der.
xxx
Evet, bu hikaye gerçek midir, değil midir, bilinmez. Ama, Konyaspor, Konyaspor olalı gerçekten böyle bir “zulüm” görmedi. Böyle bir “rezil”liği yaşamadı… Hem yönetim, hem teknik ekip hem de oyunca bazında…
Maalesef Konyaspor tertemiz de düşmedi… Dallı budaklı düştü… Vergi borcunu bir kenara koyarsak, 30-35 trilyonluk bir yük var bu kulübün sırtında…
Kankalar apartmanında yöneticilik, Yarenler derneğinde başkanlık yapamayacaklar, dahası bu takımı deve yükü borçla düşürenler, şimdi “bakan”dan, “bakmayan”dan, “oynayan”dan, “oynamayan”dan medet umuyorlar…
Ve bu ülkenin önemli bir siyasetçisini, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu da kendi kişisel ve şahsi emellerine alet etmenin çabasını veriyorlar…
Bahattin Karapınar’ın, Bakan Ahmet Davutoğlu’nun peşinde Konyaspor için değil de, kendi işiyle ilgili, yani ticari bir gelecek için koştuğu fısıldanıyor kulaklara…
Sokakta konuşulanlar bunlar…
Bay başkan pazartesi gününe kadar bekleyecekmiş… Kulübü alan olmaz ise kollarını sıvayacakmış…
Yeni sezon için…
Kimse talip olmadığı için de genel kurul kararı almıyormuş… Dolayısıyla da kulübü “kayyum”a götüren bir başkan olarak anılmak istemiyormuş arkadaş…
Bırak bu kulüp “kayyum”a gitsin… Seninle “kayyum”a gitmese bile 2B’ye gideceğine kalıbımı basarım…
Bunun aksini iddi edenin de alnını karışlarım…
Düş şu Konyaspor’un yakasından…
Hala Konyaspor’u kullanıyorsun…
Hala Konyaspor’u kendine bir “araç” gibi görüyorsun…
Tekrar söylüyorum, düş Konyaspor’un yakasından…
Sadece sen değil, Konyaspor’u kullanan herkes…
Mertçe çıkıp “ben adayım” ya da “aday değilim” diyebilme cesaretini göstermeyip, televizyonlarda ve gazetelerde isminin zikredilmesinden hoşlananlar da…
xxx
Şimdi soruyorum bu kulübü “enkaz” haline getiren Bahattin Karapınar’a…
1- Deneme yanılma yoluyla getirdiğin, lisans bile çıkarmadığın yabancı oyunculara ve onların menajerlerine bu kulübün kaç parasını verdin?
2- Ziya Doğan’ın Beşiktaş’tan takım arkadaşı şimdi menajerlik yapan Kovaceviç’e ve Kovaçeviç’in Konyaspor’a getirdiği, ama 90 dakika bile oynatamadığı Salibasiç’e bu kulübün kasasından kaç para ödedin?
3-Polonya’dan transfer edilen Robak’ın 800 bin avroluk bonservis bedeli ödendi mi, ödenmedi mi? Çünkü bu 800 bin avro Şeker’in kasasından çıkmıştı…
4-Karşılıklı anlaşma yapılmadan mukaveleleri feshedilen futbolcuların Konyaspor’a maliyeti ne kadar? Örneğin kaleci Gökhan Tokgöz…
5- Ziya Doğan’a bu kulübü batırsın diye kaç para verdin? 1 trilyon 600 milyar verdiğin söyleniyor, doğru mu? Yılmaz Vural’a verdiğin 800 milyar da cabası…
6- Konyaspor’a 1 kuruşluk getirisi olmayan, ama Konyaspor’dan milyarlarca para kazanan Mustafa Eraydın’ın bu kulübe maliyeti ne kadar? Bu menajer bozuntusu ile ne gibi çıkar ilişkileriniz var?
Bunları açıkla bay başkan… Borçlar konusunda papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamanın alıcısı yok artık… Değirmen gibisin…100’e yakın oyuncu ile 53 yönetici gelmiş-gitmiş, ama sen hala “makaram sarı bağlar”ı söylüyorsun…
Biraz olsun yüzün kızarıyorsa da, bu takımı uçurmuş, kaçırmış, çağ atlatmış bir başkan edasıyla ortalarda dolaşma… Çünkü, Konyaspor’u 30-40 trilyon borçla, 50 yıl geriye götürdün.
Bunu unutma.