Konyaspor kazanmayı biliyor

Recep Çınar
Kim ne derse desin, bir futbol kültürü, bir futbol anlayışı var Hacettepe’nin… Hatırı sayılır derecede oyuncu kazandırmışlardır hem Gençlerbirliği’ne hem de Türk futboluna… Gidenler olsa da, yerine koymasını bilmişlerdir her daim…
Genç olmaları da cabası…
Süper Lig’den düşmeleri “zerre” kadar etkilememiş onları…
Anlayacağınız, Konyaspor sıradan bir takımı yenmedi Başkent’in göbeğinde… Kimilerinin burun kıvırması, gölge düşürmeyecek sahaya yüreklerini koyanlara…
Genç, koşan, yılmayan rakibe karşı, daha derli toplu, ne yaptığını bilen taraf görünümündeydi Konyaspor… Oyunu tutan, kontrol eden tarafta Konyaspor’du…Eser’in 26. dakikada attığı golle de soyunma odasına önde girmesini bildi yeşil-beyazlı futbolcular… Ama, skoru artıracak fırsatları da ellerinin tersi ile iterek, bitirdiler 90 dakikayı…
Konyasporlu teknik adamların ve oyuncuların, performans, mücadele ve alın terleri ile aldıkları galibiyet “takdir” gösterilmesi gereken bir durumdur… Sadece onlara değil, takımlarını yalnız bırakmayan bir avuç Konyaspor sevdalısı taraftar topluluğuna da… Takımın yanında olduğunu gösteren yönetime de… Hafifsenmemeli o nedenle Konyaspor’un Hacettepe galibiyeti…
Konyaspor’da ilk maçlarda görmeye hiç alışık olmadığımız bir durumdur… İyi mücadele etmek, hazırlık pasları yapmak… Rakibe pozisyon vermemek…Golden sonra oyunun tamamında gördük bunu… Sabırla ve büyük bir keyifle…
Sadece oyuncular değil, tribünlere gelen bir avuç vefakar da eşlik etti bu keyfe… Skorun güzelliği bir tarafa, daha da güzel olan şuydu Konyasporlu oyuncular için… Rakibi hafife almadılar…
Maça iyi konsantre oldular…
Her şey bir yana, özellikle savunmamız kale gibi durdu Hacettepe karşısında… Volkanla, Görkemle, Ramazan ve Ömerle… Ama, “yiğidi öldür hakkını ver” derler ya, Vahit hepsinden bir adım öndeydi… Futbolun bütün doğrularını sahaya yansıtarak, keyifle izlettirdi kendisini… Hem de Poljac ve Yusuf’un saha içindeki eksiklerini de kapatarak…
Hüsnü Hocanın Tayfun’u oyundan alması, Mehmet Ayazla orta sahayı güçlendirmesi, 74’de Poljac’ı kenara alması da doğru hamlelerdi… Ancak, Poljac’ın yerine sahaya sürdüğü Ferdi, hem kendi ayağına hem de hocasının ayağına kurşun sıkmaya devam ediyor…Ferdi’nin de kendisine bir çeki düzen vermesi, hem hocasına hem de kendisine haksızlık yapılmasına izin vermemeli… İyi bir Ferdi’nin Konyaspor’a öyle ya da böyle mutlaka katkı koyacağına inanan hocasına kulak vermeli Ferdi…
Ve başka bir gerçekten sözetmek istiyorum…
İnsanların şunu çok iyi anlaması lazım… Konyaspor, artık süper lig takımı değil… Sevseniz de sevmeseniz de Konyaspor Bank Asya takımıdır… “Bank Asya” denilen bu ligde de futbol tekniğe dayalı değil, güce dayanılarak oynanıyor…
Yani, yanisi şu; Göze hoş gelen, bireysel yeteneklerin öne çıktığı, tribünlerin hoşlanacağı bir futbol tarzı yok bu ligde… Dolayısıyla da Bank Asya’da oynanan futbolu “Mücadele sporları”na benzetiyorum… Mücadele yoksa, bu ligde tutunman, başarılı olman ya da üst sıralarda bulunman mümkün değil…
Konyaspor çok mu iyi oynuyor?
Hayır…
Konyaspor çok mu kötü oynuyor?
Kesinlikle hayır…
Bu ligde hangi takım iyi oynuyor?
Hiçbirisi…
Geride kalan 12 haftada en fazla galibiyeti alan takım hangisi?
Konyaspor…
Bank Asya’da 12 hafta sonunda lider takım hangisi?
Konyaspor…
Bu ligde şampiyonluğun en büyük adayı hangi takım?
Konyaspor…
Bu “en”leri çoğaltabilirim…Sonuç olarak, 12 hafta sonunda,  pozitif “en”leriyle ya da artılı “en”leriyle rakiplerinin fersah fersah önünde olan bir Konyaspor varsa ortada, öküz altında buzağı arayanlara, “Bundan iyisi Şam’da kayısı” derler…
Atalar, “Doğru yolda giden kaplumbağa, eğri yolda giden yarış atını geçer” demişler… Bence de Konyaspor’da doğru yolda, ama emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.