Konyaspor, Eraydın ve Selçuk Üniversitesi basket takımı

Recep Çınar
Konyaspor’u belki de ilk kez bu kadar mücadeleci gördüm…
Hem de ağır sahaya rağmen…
Kazanmak için varını yoğunu ortaya koyduğu bir maçı kazanarak geride bıraktı yeşil-beyazlı temsilcimiz…
Belli ki Elazığspor ve Kasımpaşa yenilgilerinin baskısı bunaltmış oyuncuları…
Erciyes önüne de bu ruh haliyle çıktılar…
Ama maçın ilerleyen bölümlerinde üzerlerindeki baskı kalkınca kendilerine geldiler, Erciyesspor kalesine kırmızı görmüş boğa gibi saldırdılar…
Abartmıyorum…
Önemli  pozisyonlar da buldu bizimkiler…
Eğer, Robak biraz daha çabuk olabilseydi, Recep patinaj yapmasaydı, Ali Dere toplara biraz daha  düzgün vurabilseydi, skor 1-0’da sabitlenmezdi…
Tabi ki maçın hakemi de adil bir yönetim gösterebilseydi…
Konyaspor’lu oyuncular, çaldığı ya da çalmadığı ipe sapa gelmez düdüklerle maçın önüne geçen hakem Murat Türker’i de taca çıkararak kazandılar maçı…
Çünkü, kötü, dahası iyi niyetli değildi Manisa bölgesi hakemi…
Hem oyuncuları hem de tribüne zar zor gelmiş seyircileri davul gibi gerdi…
Saha içinde ve tribünlerde yangın çıkmamışsa, Konyaspor’lu oyuncuların ve taraftarların sabırlı olmalarından kaynaklıdır  bu durum…
Sonuç itibarıyla Konyaspor bu sezon kötüniyetli bir hakemle de tanışmış oldu…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, Konyaspor iyi mücadelesini tek gol ve üç puanla taçlandırarak aldı…
Bu galibiyet sadece 3 puanı getirmedi, futbolcuların özgüvenini kazanmalarına ve üzerlerindeki baskının kalkmasına da neden oldu…
Ben en çok buna sevindim…
Futbolcuların pes etmemelerine…
Umutlarını kaybetmemelerine…
Kim demişse güzel söylemiş…
“Kaybedince değil, vazgeçince yeniliriz” diye…
Oyuncularımız Elazığspor ve Kasımpaşa maçlarını kaybettiler, doğal olarak üzüldüler, ama vazgeçmediklerini de Erciyesspor’u yenerek gösterdiler…
Vazgeçmemek, alınan 3 puandan daha önemli…
Umarım, bu oyuncu grubu ligin son dakikasına kadar vazgeçmez…
***
“Sırası mı” demeyin…
Sırası…
“Mustafa Eraydın”ı sümenaltı etmiş değilim…
Bu kulübün ekonomik iflasının nedenlerinden birisi değil, en büyük nedeni…
Bir kuruşa ihtiyacı olan bu kulüp, hala onu beslemeye devam ediyor…
Niye, neden, niçin?
Aklı başında birisi bana bunu izah etsin…
Konyaspor’a ne getirisi var…
Bu arkadaşla kişisel bir sorunum yok…
Sevdim sevdim, sevildim sevildim…
Neyse o…
Ne yalan söyleyeyim…
Buna verilen paralar, Konyaspor taraftarı ve genel kurul üyesi olarak beni rahatsız ediyor…
Hem bu kulübün başkanı Ahmet Şan, hem de futbol şube sorumlusu Hasan Dağlı…
Konyaspor’un nefesini kesen bu adama maaş verirken, elleriniz titremiyor mu, vicdanınız sızlamıyor mu?
Karnından konuşanlardan değilim…
Karda kışta, yağmurda çamurda, görev yapan insanların üç kuruş paraları ödenmezken, siz kalkar da, size enkaz bırakan bu adamın maaşını takır takır öderseniz, bunun hesabını veremezsiniz…
Kusura bakmayın…
Ve sizden önceki yönetimin ya da başkanın kulübün içinde bıraktığı telsiz telefon…
Moda deyimle böcük…
Siz anladınız onu…
“Ocak sonu, Şubat başı göndereceğiz” sözlerinizi hatırlar gibi oldum…
Öyle değil mi sayın Başkan, sayın Futbol Şube Sorumlusu…
***
Üniversitespor hayranlık duyulacak bir performans sergiliyor…
Üst üste aldığı 12 galibiyetle rekor mu kırdı, rekora mı koşuyor? Bilemem, ama bildiğim bir tek şey varsa, oda yukarı lige doğru hızlı bir koşu yaptığıdır…
Umarım nefesi tükenmez…
Emeği geçen herkese helal olsun…
Ben başka bir şey söylemek istiyorum…
Bu başarılı takımı, Konya’dan kaçırmanın alemi ne?
Ya da Kampus’a hapsetmenin,,
Üniversite basketbol takımının bu başarısını, sadece öğrenciler değil, bütün Konya alkışlamalı…
Üniversite takımını Konya’dan kaçırmak, Konya’yı ve Konyalıları cezalandırmaktan başka bir şey değil…
Bu sezonu geçtik…
Önümüzdeki sezon bu konuda mutlaka adımlar atılmalı…
Sevgili Rektörümüz Hakkı Gökbel’in bu konuya duyarlı davranacağını umuyorum…
Bu şehir spor şehri olacaksa, Selçuk Üniversitesi basketbol takımı da, Konyaspor ve Şekerspor gibi bu rolün en önemli aktörlerinden birisidir…
Ve asla “es” geçilecek bir durum da değil.