Çok küçük yaşlarda ‘ustasız’ bir şekilde kasaplığa başlayan, kendi yöntemleriyle et kesmeyi ve işlemeyi öğrenen, 1980’li yıllarda ise Alaaddin Köşk Kasabı adıyla şehrin en büyük kasabını açan Burhan Nokta, Konya’ya eti sevdiren isim olarak biliniyor.
USTASIZ BAŞLADI YÜZLERCE YENİ KASAP YETİŞTİRDİ
Konya’da doğup büyüyen aslen Ağrılı olan Burhan Nokta, çok küçük yaşlarda kendini ticaretin içinde buldu. Askere gitmeden önce açtıkları kasapta kendi uğraşıyla et sökmeyi, et işlemeyi öğrenen Nokta, yıllar sonra zanaatıyla Konya’nın ‘ustasız kasabı’ olarak anılmayı ve yüzlerce yeni kasap yetiştirmeyi başardı. Nokta, bugün hac ve umre organizasyonlarında kasapların başında kutsal topraklara da gidiyor. Nokta, tüm bu hayat hikayesini Merhaba Gazetesi’ne anlattı.
**Burhan Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
-Ben, Burhan Nokta. 1956 Konya/Karatay doğumluyum. İlkokulu Akif Paşa’da tamamladım. Daha sonra Karma Ortaokulu’na devam ettim. İkinci yılda okuldan ayrıldım ve ticarete yöneldim. 13 yaşında kendimi ticaretin içinde buldum.
**Küçük yaşlarda ticarete başlamanız nasıl oldu?
-Ben, Araplar Mahallesi’nde doğdum, büyüdüm. Köken itibarıyla ailede sakatatçılık yaygın bir meslek. Mevlana Çarşısı yakınlarında babamın sakatat dükkânı vardı. Gözümü burada açtım. Burada ticareti öğrenince, okul hayatından koptum. Böylece kendimizi bir anda ticaretin içinde bulduk.
BİZİ ‘ERBAKAN’IN ÇAYCILARI’ OLARAK TANIYORLARDI
**Sizin bir ‘Erbakan’ın çaycıları’ anınız var. Onu anlatır mısınız?
- Babam, küçükken ‘Meşhur Şark Ciğercisini’ işletirdi. 1967’li yıllarda babam sakatat işini bıraktı. Eski Buğday Pazarı’nda çay ocağı işletmeye başladık. Çok güzel yıllarımız geçti burada. 1969 senesinde rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın burada bir konuşması vardı. Çay ocağında toplantılar yapılırdı. İsmimiz ‘Erbakan’ın çaycıları’ olmuştu. Herkes bizi böyle tanıyordu. 1974 yılına kadar bu işi sürdürdük, sonrasında bıraktık.
İŞİ ÖĞRENMEK İÇİN GECELERİ KASAP DÜKKÂNINDA ÇOK MESAİ YAPTIM
**Peki nasıl kasap oldunuz?
-Aslında babam da kasap değildi. Çay ocağını işletmeyi bırakınca babam kasap dükkânı açtı. Babama ‘baba, bu işle ilgili bilgimiz yok. Bu işin içinden nasıl çıkarız’ dedim. Babam da ‘oğlum sen zekisin, bu işi öğrenip, yaparsın’ dedi. Kasaplık serüvenimiz 1974 yılında başladı. Dükkân açtık. Konya Fuar alanın arka tarafında hizmet vermeye başladık. Bazı sıkıntılar yaşadık. Ustamız yoktu. İşten anlayanları getiriyorduk, bize bu işi öğretmek istemiyorlardı. Gece dükkâna geliyordum. Et nasıl kesilir, nasıl sökülür öğrenmek istiyordum. Geceleri kasap dükkânında çok mesai yaptığımı bilirim. Amcam masat atardı, koyun yatırırdı onu izlerdim. Ondan da bir şeyler öğrendim. Askere gidinceye kadar kasaplık yaptım. Usta olmasa da kalfa seviyesine gelmiştim. Bu işi deneme yanılma yoluyla öğrendim. Ellerimi çok kestim. Azimliydim. Bu işi seviyordum da. 1976 yılının Mart ayında ise askere gittim.
SAKALIMI KESMEMİ İSTEDİLER TEKRAR KASAPLIĞA DÖNDÜM!
**Askere gidip geldikten sonra neler yaptınız?
-Askere gidince kasap dükkânını kapalı tuttuk. Çünkü ailede benden başka bu işi yapacak kimse yoktu. Ancak dükkânın kirasını ödemeye devam ettik. Annemler her hafta dükkânın temizliğini de yaptı. 20 ay sürdü askerliğim. Askerden geldim, dükkânı besmele çekerek tekrar açtık. Tek başıma işi yürütemedim. 1 yıl sonunda bıraktım ve Konya Ticaret Borsası’nda (KTB) işe girdim. İşçi-memur olarak kontrol ve kantar bölümlerinde 34 ay çalıştım. 12 Eylül’den dolayı kamuda çalışanlara kılık kıyafet yasası getirilmişti. Sakallarımızın kesilmesi istenmişti. Bu arada içimde hep kasap olarak hayatımı sürdürme düşüncesi vardı. Çünkü bu işi seviyordum. Sakallarımın kesilmesi istenince işi bıraktım ve bir kez daha kasaplığa döndüm.
KONYA’NIN EN BÜYÜK KASABINI AÇTIK
**Sonrasında neler yaptınız, Alaaddin Köşk Kasabını açmaya nasıl karar verdiniz?
-Küçük dayım besiciydi. Hidayet Koçak isimli bir kardeşimiz vardı. Onlarla bir araya geldik. ‘Konya’ya yeni bir kasap dükkânı açalım’ dedik. İhtilalden 8 ay sonra böyle bir çalışmanın içerisine girdik. Olabileceğine inandık. Hayatımdaki en önemli dönüş noktalarından biri de yeni bir kasap dükkânı açmamız oldu. Alaaddin Köşk Kasabı isminde bir işletme açtık. 1987 yılına kadar dükkânımız açık kaldı. Konya için çok hayırlı işler yaptık. Alaaddin Köşk Kasabı ile Konya’da sektörde bir çığır açtık. Klasik kasap dükkânının ötesinde bir iş yaptık. O dönem dükkânlar 10,20 en fazla 30 metreydi. Biz, Vali İzzetbey Caddesi üzerinde 100 metrekarelik bir dükkân açtık. Biz, bir mahalle kasabı kazandırdık Konya’ya. Çok modern bir dükkân oldu. Geniş bir kitleye hitap ettik. Büyükbaşta bizim kadar canlı hayvan kesen ikinci bir kasap yoktu. İnsanlar sürekli bizi tavsiye ediyordu, bizimle sohbet etmek için Konyalılar dükkânımıza geliyordu.
KASABIMIZIN ÖNÜNDE UZUN KUYRUK OLURDU İNSANLAR YARIM SAAT BEKLERDİ
**Konya’ya o dönem sektörde yeni bir vizyon kazandırdığınızı ifade ettiniz. Ürün çeşitliliğiniz de fazla mıydı?
-Konya’da o dönemlerde en çok kıyma ve kuşbaşı tüketilirdi. Ürün çeşitliliğiyle de Konya’ya bir değer kattığımızı düşünüyorum. Vitrinimiz çok görkemliydi. Sabah namazını kılar, dükkâna gelirdik. Etleri açardık, tek tek hepsini işlerdik. Akşama kadar 400-500 kilo et sattığımızı bilirim. Bizim oradan et alabilmek için insanlar dükkânın önünde yarım saat sıra bekliyordu. Alaaddin Köşk Kasabı önünde her gün kuyruk olurdu. Çevremiz de genişti. İnsanların buluşma noktası olmuştuk. Kadınlar da gelirdi, dükkânda sohbet ederlerdi. Onlar sohbet ederken biz de siparişlerini hazırlardık. Çocuklara çok hassasiyet gösterirdik. Annesi veya babası çocukların eline kağıt verirdi. Kağıtta çocuğun ne alacağı yazılı olurdu. Eksiksiz siparişleri hazırlardık ve gönderirdik. Çocuk eve eti götürdüğünde, annesi paketi açtığında ‘Allah razı olsun, ne kadar güzel et göndermiş’ denilirdi. Bizim esnaflık anlayışımız budur. Biz, eti alimlerin söylemlerine göre keserdik. Et kesiminde dini hassasiyetlere de çok dikkat ederdik. Biz, 3 ortaktık. Hepimizin sakalı vardı. Piyasada bizi ‘sakallı ustalar’ diye tanırlardı.
**Son olarak neler söylemek istersiniz?
-Allah’ın izniyle hayatımız boyunca güzel işlere imza attığımız, esnaflığı hakkıyla yaptığımızı düşünüyorum. İnsanlara helalinden ürün satmanın tadı, lezzeti başka bir şeyde yok. Esnaf kardeşlerimizin bunlara dikkat etmesi gerekir. Esnaf ne sattığını insanlar ise ne yediğini gönül rahatlığıyla bilmeli. Ben, bu işe ustasız başladım ama bugün çok iyi noktalarda olan yüzlerce kasap yetiştirdim. Bana bu yeter.
RÖPORTAJ: EMRE ÖZGÜL