Konyalı vatandaş Filistin'de yaşadıklarını anlattı

Konyalı vatandaş Filistin'de yaşadıklarını anlattı
Yakın bir süre önce Filistin'e giden Konyalı Necip Fazıl Kocaman, kutsal topraklarda 5 gün geçirdi. Kocaman, İsrail askerlerinin Müslümanlarla dalga geçmeye çalıştığını belirterek, “Sürekli bir yıldırma politikası uyguluyorlar” dedi

Yakın bir süre önce Filistin'e giden Konyalı Necip Fazıl Kocaman, kutsal topraklarda 5 gün geçirdi. Kocaman, İsrail askerlerinin Müslümanlarla dalga geçmeye çalıştığını belirterek, “Sürekli bir yıldırma politikası uyguluyorlar” dedi

GİDİŞİMİZ 8, DÖNÜŞÜMÜZ 24 SAAT SÜRDÜ

Konyalı Necip Fazıl Kocaman, Merhaba Gazetesi’ne Filistin deneyimini ve anılarını anlattı. Bir süre önce Filistin'e giden Kocaman, Filistin halkının nasıl bir psikoloji içinde olduğunu, İsrail askerlerinin Müslümanlara yönelik baskılarını yaşayarak öğrendi. İsrail askerlerinin sürekli tetikte olduğunu, keyfi uygulamalara imza attığını dile getiren Kocaman, “Türkiye’den Filistin’e yolculuğumuz 8 saat sürerken, dönüş yolculuğumuz tam 24 saat sürdü” şeklinde konuştu.

dscf3782.webp

VALİZLERİMİZ TEK TEK ARANDI!

**Kudüs'e gitmeye nasıl karar verdiniz?
-Eşim ve baldızım ile birlikte öncelikle Kudüs niyeti ile yola çıktık. 4 gece 5 günlük bir programın 1 günü yolda geçti. Konya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Ürdün’e, daha sonra kara yoluyla Kudüs’e ulaştık elhamdülillah. Malum, 7 Ekim’den sonra Türk Hava Yolları Tel Aviv uçuşunu iptal etti. Bundan dolayı Ürdün üzerinden girebildik. Ürdün’den de kara yolu ile Kudüs’e geçtik ama kara yolu ile geçerken her zaman olduğu gibi ne yazık ki İsrail’in yıldırma politikası ile karşılaştık. Yaklaşık 3 – 4 saat kadar sınırda beklettiler. Sınıra girebilmek için de birkaç yerden geçmemiz icap etti. Valizlerimiz tek tek arandı. Daha sonra grubumuzda olan bir arkadaşımızı aldılar; sadece onu içeride beklettiler ama yıldıramadılar. Nihayetinde Elhamdülillah yatsı namazına Mescid-i Aksa’ya yetişebildik. Mescid-i Aksa Kudüs sınırları içerisinde, Filistin sınırları içerisinde ama maalesef ki Mescid-i Aksa’nın kapılarını İsrail askerleri tutmuş durumda. İsrail askerleri, içeri giriş için istediği ziyaretçiye izin veriyor, istemediğine izin vermiyor. Tamamen kontrol onların elinde. Mescid-i Aksa’da gece kalkıp teheccüd namazı ile başlayan, daha sonra sabah namazı, az bir istirahat, tekrar öğlen, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere vaktimizin tamamını Mescid-i Aksa sınırları içerisinde geçirmeye gayret ettik. Ama şunu da belirtmek istiyorum: Mescid-i Aksa, sarı kubbeli olarak bildiğimiz bir cami değil. Aslında sarı kubbeli caminin adı Kubbet-üs Sahra’dır. Ne yazık ki hiç de azımsanmayacak kadar fazla olan bir toplum, Mescid-i Aksa’nın ne anlam ifade ettiğini, neresi olduğunu hâlâ bilmemekte. Dediğim gibi, sarı kubbeli yer Kubbet-üs Sahra ve ondan sonra en bilindik yer gri kubbeli yer Kıble Mescidi’dir. Bu ikisi de Mescid-i Aksa değil. Buralar Mescid-i Aksa içerisinde bulunan birer mescittir. Mescid-i Aksa, yaklaşık 144 dönümlük bir alanın tamamına denir. O alanlar, o topraklar kutsal topraklar olarak bilinir. Mescid-i Aksa’nın içerisinde irili ufaklı 10 – 15 tane yerin altında ve üstünde mescit bulunuyor. Bu bilgileri Müslümanlar olarak bilmemiz ya da öğrenmemiz gerekiyor. Toprakların hepsi Mescid-i Aksa olarak geçiyor. Peygamber Efendimiz Mirac’a çıktığında sadece topraktı o alan, daha sonra yapılar inşa edilmiş.

TÜRK OLDUĞUMU SÖYLEDİM GEÇİŞE İZİN VERMEDİLER

**Bu gezinizde unutamadığınız bir anınız oldu mu?
-Evet. Oradaki bir anıma gelecek olursak, bir sabah namazında İsrail askerleri bizi içeri almıyordu. Maalesef, Mescid-i Aksa’nın dışında toplam 17 tane kapı var. Bu kapıların çoğu kullanılmıyor. Kullanılan kapılarda da İsrail askerleri bulunuyor. Ama İsrailli olmayıp Arap İsrail askerleri de var orayı koruyanlar arasında. Yani Müslüman değil, Arap ama İsrail’in paralı askerleri diyebiliriz. Tabii, biz herhangi bir sıkıntı olmasın, bir sıkıntı yaşamayalım diye diyaloğa girmemeye gayret ediyoruz. Yeri geliyor, kafamızı öne eğip geçmeye çalışıyoruz. Durduruyorlar bizi, “Nerelisin” diye soruyorlar. “Türküm” diyorum. “Tamam, geçiş yok” diyorlar. Dönüyoruz. Buradaki herhangi bir şey demeyişimizin nedeni de bizden sonraki Mescid-i Aksa’ya ibadet için gelenler herhangi bir sıkıntı yaşamasınlar diye. Malumunuz, bundan birkaç ay önce Diyarbakırlı Hasan diye bir arkadaşımız vardı orada şehit olmuştu. Onun neticesinde Tel Aviv uçuşları iptal oldu. Yine bizim de orada yapacağımız herhangi bir olumsuz hareket, ertesi gün ya da başka bir zaman bizden sonra ziyarete ya da ibadet etmeye gelecekleri doğrudan engelleyebilme ihtimalinden kaynaklı sineye çekmek zorunda kaldık. Bir kapıdan almadıkları zaman da pes etmiyoruz; diğer kapıdan şansımızı deniyoruz. Ama kapıların arasındaki mesafe de yakın değil, maalesef dolaşıyorsun olabildiğince. Yani o kapıdan almazlarsa diğer kapıdan şansını deniyorsun. Hiç almadıkları zaman da oluyor. Bir kapıdan almayıp diğer kapıdan aldıkları da oluyor. Dediğim gibi, tamamen yıldırma politikası. Muhtemelen askerler telsizlerle kendi aralarında da diyalog içerisindedirler. “Türkler geldi, biz buradan almadık; bir sonrakinden alın, ya da hiç almayın' diye konuşuyorlardır diye düşünüyorum. Ama içeri girdikten sonra herhangi bir sıkıntı yok; içeride istediğiniz gibi ibadetinizi yapabilirsiniz, ziyaretlerinizi yapabilirsiniz. Tabii, siz içeride olduğunuzda da içeri giren herhangi bir Yahudi varsa, İsrail askerleri eşliğinde giriyorlar. Onlara daha öncelik tanınıyor. Onların geçeceği güzergahtaysanız size oradan çekilmenizi söylüyorlar, yolu Yahudiler için açıyorlar. Bir yerde rehberimiz bir yeri anlatırken Yahudiler geldi, İsrail askerleri ile birlikte. Askerler İngilizce “Açın açın” diye bizim kafileyi olduğumuz yerden uzaklaştırdılar. Sınırlar ne kadar Filistin’in olursa olsun, ne yazık ki her tarafta İsrail hakimiyeti var. Filistin’e ait 7 tane şehir var; bunlardan bir tanesi de Kudüs. Biz Kudüs’ü ne kadar Filistin sınırları içerisinde bilsek de ne yazık ki bir tane bile Filistin bayrağı göremedik.

MAALESEF İSRAİL'DE OLDUĞUMUZU SÖYLEDİM!

**Filistin'de atmosfer nasıl, İsrail askerleri tarafından baskı gördünüz mü?
İkinci durak noktamızda farklı bir durumla karşılaştık. İbrahim Camii, El Halil Mescidi, El Halil sınırları içerisinde bulunan Hz. İbrahim’in makamının olduğu bir mescit. El Halil Mescidi, Filistin’e ait bir yer. Burada Filistin bayraklarını görebilirsiniz. Arabaların plakalarının Filistin’e ait olduğunu görebilirsiniz. Ama maalesef ki oranın yönetimi de İsrail’e ait. İsrail yönetimi altında, Filistin sınırları içerisinde 7 şehirden 1 tanesi olan El Halil’e İsrail haftada sadece 1 kez su veriyor. Bir de Ramallah var bu 7 şehir arasında. Ramallah şehrine de haftada 2 gün su veriyor. Diğer illere maalesef haftada bir gün su veriyormuş. El Halil Mescidi’ne girerken 2 tane turnikeden geçiyorsunuz ve İsrail askerinin gözetiminde yine yıldırma politikası ile... Zaten insan oralardan geçerken psikolojik olarak yenilgiye düşmüş oluyor çünkü ortam tamamen hapishane ortamı gibi. Neyse, ilk turnikeden geçtik. 2. turnikeye varmadan önce İsrail askeri İngilizce bir şekilde üzerimde Filistin bayrağının olup olmadığını sordu. Tabii, biz münakaşaya girmemek adına İngilizce bilmediğimizi beden dilimizle ifade etmeye çalıştık. Üzerimde sadece telefon ve cüzdan olduğunu söyledim. Birkaç kere sordu bunu; beden dili ile üzerimizde telefon ve cüzdan olduğunu ifade ettik. Daha sonra bana nerede olduğumu sordu: “Sen neredesin.” Cevap vermeyi istemediğim için İngilizceyi bilmiyormuş gibi davranmamdan kaynaklı herhangi bir cevap vermedim. Bunu birkaç kere sorduktan sonra anladım ki bu soruya cevap vermeden bu turnikeden geçemeyeceğiz. Orada ne yazık ki İsrail’de olduğumuzu söyledim. Bu cevabı duyan asker, “Haa, tamam o zaman, aferin, geçebilirsin.” ifadesini kullandı. Yani orada Filistin topraklarında olduğumuzu söyleseydik, beraber gittiğimiz kafileyi almayıp bizi de muhtemelen nezarete alırlardı diye düşündüm ki öyle de oluyormuş. Ayrıca El Halil Mescidi uzun bir dönem cami olarak kaldı. Bir dönem Yahudilerle çatışma olduğundan dolayı Müslümanlar şehit vermişler. Ve İsrail askeri de yaklaşık 3 ay El Halil Camii’ni kapatmış. Açıklaması da “Tamamen sizin güvenliğinizi sağlayana kadar burası kapalı kalacak. Güvenlik sağlandıktan sonra burası tekrar ibadete açılacakmış.” İfadeleri buymuş. Açıldıktan sonra görülmüş ki caminin 3’te 2’sini sinagoga çevirmişler. Caminin içine tahta bir paravan kurmuşlar. Belli bir kısmı cami ve caminin girişleri o kadar kötü ki... Yani sanki hapishaneye giriyormuşsun gibi; kapılar ufak, eğilerek geçiyorsun. Maalesef bakımsız. Diğer 3’te 2’lik kısım ise sinagoga çevrilmiş. Tabii, oralara giremiyorsun. Müsaade etmiyorlar. Bizim ziyaret ettiğimiz esnada içeride 2 rekatlık tahiyyetü’l-mescid namazı kılarken arka tarafta Yahudiler sinagoglarında ibadet ediyorlardı. Onu da rahatlıkla duyabiliyorduk. Filistin seyahatimiz sırasında, İsrail’in uyguladığı yıldırma politikalarının etkisi her adımda hissediliyordu. Türkiye’den Filistin’e yolculuğumuz 8 saat sürerken, dönüş yolculuğumuz tam 24 saat sürdü. İsrail sınır kapısındaki pasaport kontrolleri ve bekletmeler tamamen keyfiydi. Grubumuzdan birkaç kişi uzun süre gereksiz yere bekletildi. Amaçları, ziyaretçilerin bir daha Filistin’e gelmemesi için yıldırıcı bir atmosfer yaratmaktı. Fiili bir zulüm uygulanmasa da saatler süren bekletmeler, psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanıldı.

MESCİD-İ AKSA'YI BOŞ BIRAKMAMIZI İSTEMİYORLAR

**Peki Filistinliler nasıl bir psikoloji içinde, bu meseleyi nasıl yorumlarsınız?
-Müslüman Filistinli kardeşlerimizin, Kudüs’e ya da Mescid-i Aksa’ya gelen Türk vatandaşlarına bakış açısı son derece umut dolu. Filistinli kardeşlerimiz, Türkleri İslam'ın sancaktarı ve mazlumların umudu olarak görmektedir. Oradaki Müslümanların bizlerden en büyük beklentisi, Mescid-i Aksa’yı asla boş bırakmamamızdır. İsrail askerleri içeriye girmemizi engellese bile, bu kutsal topraklarda varlığımızı hissettirmemizi istiyorlar. "Eğer burayı koruyamazsak, elimizden tamamen alınacak" diyerek, bizlere bu konuda ısrarlı çağrılarda bulunuyorlar. Maddi bir beklenti içinde olmadıkları gibi, esas talepleri, sık sık ziyaret ederek Mescid-i Aksa’nın yalnız bırakılmaması yönündedir. Bugün Gazze’de yaşanan insanlık dışı durum yüreklerimizi dağlarken, Kudüs’te Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar arasında belirgin bir çatışma olmadığını gözlemlemek mümkün. Herkes günlük yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Ancak burada şunu belirtmek gerekir ki, İsrail’in sıkı kontrol politikaları nedeniyle şehirler arasında hareket etmek dahi büyük bir zorluk. Misalen, Kudüs’ten El-Halil’e geçmek için İsrail makamlarından özel izin alınması gerekmektedir. Bu uygulama yalnızca Müslümanlara değil, Yahudi ve Hristiyanlara da dayatılıyor. Bu nedenle, Kudüs’teki bir Müslümanın Gazze’deki bir Müslümana yardım eli uzatması, İsrail’in iznine bağlı olduğu için neredeyse imkânsız hale geliyor.

İSRAİL ASKERİ 'FATİHA SURESİNİ OKU' DEDİ

**Son olarak neler söylemek istersin?
Son olarak Mescid-i Aksa ziyaretim sırasında yaşadığım unutulmaz bir olayı da sizlerle paylaşmak isterim. İsrail askerleri, Türk ziyaretçilere yönelik yıldırma politikalarının yanı sıra, ibadet eden Müslümanlara karşı alaycı ve küçümseyici bir tutum sergiliyor. Bir vakit namazı için Mescid-i Aksa’ya girmek üzereyken, grubumuzda bulunan Hasan isimli arkadaşımıza bir İsrail askeri İngilizce olarak, "Müslüman mısın" diye sordu. Hasan, büyük bir masumiyetle "Evet, Müslümanım" dedi. Bunun üzerine asker, alaycı bir şekilde, "O halde Fatiha suresini oku bakalım" dedi. Hasan arkadaşımız Fatiha’yı okuduğunda, asker kahkahalar atarak "Haaa, evet, sen gerçekten Müslümanmışsın. Geç bakalım" diyerek onu içeri aldı. Bu tutum, ibadet eden insanları psikolojik olarak yıldırmayı ve küçük düşürmeyi hedefleyen açık bir tavırdı. Bu tecrübeler bizlere şunu açıkça gösteriyor: Asla yılmamalı ve Mescid-i Aksa’yı yalnız bırakmamalıyız. Filistin topraklarına yapacağımız her ziyaret, kardeşlerimiz için büyük bir moral ve dayanışma mesajı taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki bu kutsal topraklara sahip çıkmak, tüm Müslümanların ortak bir sorumluluğudur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Konya Haber Haberleri